VIII

149 21 27
                                    

"Yok yani sen kimsin ki beni evlenmediğim için yargılıyorsun? Sanane lan yalak!"

Harry gülüp limonatasından bir yudum daha aldı. "Anlatsaydın ya beni."

"Ne diyecektim? 'Tatlım, biri var. Saçları kıvırcık, gözleri yeşil, gamzeleri falan var. Görsen Tanrı'ya benziyor ama bana nasıl tapıyor, var ya.' mı deseydim."

"Yalan yok, sana tapıyorum. Ama söylememen daha iyi olmuş. Sonra onlar da bana aşık olacaktı, hiç gerek yok. Daha bir Tanrıyla baş edemiyorum, kaldı ki diğerleri."

Louis güldü, limonatasından bir yudum içmesiyle yüzünü buruşturdu. "Ne oldu?" dedi Harry.

"Buzu erimiş, tadı iğrenç."

Harry garsonu çağırdı. "Buyrun, ne arzu edersiniz?"

"İki serin limonata daha rica edecektim."

"Tabii, efendim. Hemen getiriyorum."

"Teşekkürler."

Garson gidince Harry tekrar Louis'ye döndü. "Baş Tanrının iyi biri olduğunu söyleyip duruyorsun, o bir şey demedi mi?"

Louis kendinden emin bakışlar attı. "Özür diledi."

"Baş Tanrı senden özür diledi?"

"Aynen öyle sevgilim. Boşluğuna denk geldiğini ve benim Tanrılığa layık olduğumu söyledi. Sonra da böyle bir iş yaptığı için özür diledi."

"Vay be. O Savaş Tanrısının o anki suratını görmek isterdim. Gereksiz herif." Garson limonatalarını getirdiğinde tekar teşekkür etti Harry.

"Sen bugün iş yerine bakmaya gidecektin. Ne oldu?" dedi Louis.

"Önemli bir durum olmadı. Büro müdürü ile tanıştım, bana iş hakkında daha geniş açıklamalar verdi. Ve en önemlisi maaş kartımı aldım!"

"Yeni Gucci'lere bir adım daha yaklaştın, Harold. Tebrik ederim!"

Hafiçe omzuna vurdu. "Dalga geçmesene. Gerçekten seviyorum ne yapabilirim?"

"Gucci ona olan aşkından haberdar olsaydı seni kesin işe alırdı."

"Nerede... Kendimi övmek gibi olmasın ama tüm o mankenlere taş çıkartırdım."

"Eminim." dedi Louis desteklercesine.

"Ya ben birşey soracağım."

"Sor aşkım."

"Ben senin aşkım diyen ağzını öperim." Öne uzanıp dudaklarına sulu bir öpücük bıraktı. "Oh."

Louis Harry'nin dudaklarına bıraktıği ıslaklığı yaladı. "Şapşal. Hadi sor ne soracaksan."

"Peki hava durumunu siz mi yönetiyorsunuz? Gece Tanrısı ve Gündüz Tanrısı ya da Tanrıçası?"

"Biz değil, modumuz. Londra'da neden hergün yağmur yağıyor biliyor musun?"

"Çünkü ülkeye nemli deniz iklimi hâkim?"

"Hayır, Gündüz Tanrıçasının sorunları var ve yanlızca ağlayar rahatlayabiliyor."

"Sen ciddi misin?"

"Evet."

"Buralara gece vakti yağmur yağmaz normalde ama geçen haftalarda yağmur yağmıştı. Sen ağladın mı?" Louis'nin masa üzerindeki ellerini kendi büyük ellerinin arasına aldı. "Sorun ne, Lou? Neden ağladın?"

"Annemle kardeşimi özlemiştim." Harry'nin bakışlarındaki şevkati görünce devam etti. "O gece annem bana onun fotoğrafını verdi. Ne kadar özlediğimi anımsadım."

only the brave // larry stylinsonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin