"Siz ne sikim işe yarıyordunuz o zaman?!" Louis sinirle soluyup elinde büyüttüğü Ay toplarını yanyana dizilmiş muhafızların üzerine attı. "Sik kafalılar sizi! Bir insanı bile koruyamadınız mı lan!"
"Louis, sakinleş."
Louis çok komik bir şey duymuş gibi kahkaha attı. "Sakinleş mi? Tanrı Tristan, benim sevgilimi kaçırdılar, hem de sizin sarayınızdan! Kim olduğunu bile bilmiyorsunuz."
Tanrıça Olivia "Duvarlarla konuşalım, bakalım onlar bir şey görmüş mü."
Louis hemen en yakın duvara elini yerleştirdi. "Ben Gece Tanrısı, Tanrı Tomlinson. Az önce ne gördüysen herşeyi anlat bana."
"Harry burada Baş Tanrıça Olivia'yı beklerken, önde siyah giyimli adamlar, arkasından da muhafızlar geldi. En öndeki adam kendisiyle birlikte Harry'yi ışın balonunun içine alırken, diğer adamlar muhafızları etkisiz hale getirmekle meşgul idiler."
"Peki bir şey duydun mu?"
"Hayır, Tanrı Tomlinson. Bana büyü yaptılar, duymamı engellediler."
"Bir şeyler hissettin mi?" dedi Tanrı Tristan elini duvara yasladıktan sonra.
"Hissettiğim tek şey adamlardan bir kaçının Tanrı oluşuydu."
Tanrı Tristan hissettiği ani halsizlikle duvara tutundu.
"Tristan, iyi misin?" dedi eşi onun koluna girerken.
"İyiyim, birden halsizlik çöktü."
•••
Harry gözlerini açtığında bomboş bir odada buldu kendini. "N'oluyor?" diye mırıldanıp ayağa kalkmaya çalışınca ellerinin ve ayaklarının bağlı olduğunu gördü.
Sırtı soğuk, demirden bir direğe yaslıydı. Bilekleri başının üzerinde birleştirilmiş, önce birbirlerine, sonra direğe bağlanmıştı.
Cidden mi? diye düşünmeden edemedi. 'Koskoca Tanrının sevgilisi, Baş Tanrıçanın gözdesi olmuş, Baş Tanrıya karşı istedikleri politik ve ya siyasi hareketlerde kullanabilecekleri bir insani basit bir iple mi bağlamışlar?' diye geçirdi içinden.
Ayağına bağlı olan ipleri kırmak için ayaklarını hareket ettirmesi ile bileğine siviri birşey girmesi bir oldu. İçinden geçirdi. 'Büyülü.'
Evet, kesinlikle büyülüydü. En azından bu ipin üzerindeki koyu mor renkteki dumanı ya da tozu (?) açıklıyordu.
Odanın kapısı açıldı, iki kişi içeri girdi. Harry içinden kendisine bir korkak gibi davranmamasını ve bir Tanrı sevgilisi olduğunu unutmaması gerektiğini hatırlattı. Hem basit bir çalışana benziyorlardı. "Siz kimsiniz? Neredeyim ben? Beni buraya neden getirdiniz?"
"Burası Pandemonium. Ayağa kalk." dedi siayh saçlı olan.
"Elim ayağım bağlı. Kör müsün?" dedi Harry kaşlarını çatarak.
Turuncu saçlı genç gelip Harry'nin bileklerini demire bağlayan ipi biraz zorlayarak kesti. Harry "Aptal! Biraz yavaş olsana görmüyor musun bileğime batıyor şu şeyler." dedikten sonra yüzünü buruşturdu.
Turuncu "Bundan daha acılarını yaşayacaksın, alışsan iyi olur." deyip Harry'yi kucağına aldı. Harry göz devirirken siyah saçlı olan kapıyı tekrardan açtı. Turuncu sordu. "Şuan bağırıp, seni indirmemi istemen gerekmez miydi?"
Harry göz devirip cevapladı. "Ne kadar dokunuşlarından rahatsız olsam da, böyle bir şey isteyecek değilim. Elim ayağım bağlı, beni yere bırakırsan solucan gibi yerde sürünmekten başka bir şey yapamam. Artı buranın neresi olduğunu, sizin kimin adamı olduğunuzu bilmiyorum, yani ortalıkta kalırım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
only the brave // larry stylinson
Fanfiction"Ne o? Aynan benim gibi birini görmedi mi?" Harry'nin konuşması ile Louis şaşkınlığını bastırarak cevapladı. "İnan bana aynam çok kişi gördü ama senin gibi eşsiz birini görmedi." tanrı!louis | fani!harry [ büyük ihtimalle en az on, en fazla on beş b...