spark- tododeku

Bölüm 1

Yeşil saçlı genç gözlerini açtı yavaşça loş ışıklı odada. Kafasını kıpırdatacak gücü bile bulamazken ellerini oynatmaya çalıştı ancak onu engelleyen şeyle zar zor açık tuttuğu gözlerini ardına kadar araladı ve bileklerinden bağlandığı sandalyeye baktı. Birkaç saniye durumunu anlamak istercesine zaten ağrımakta olan kafasını zorlarken derin bir nefes aldı ve gözünün önüne akan kırmızı sıvıyı izledi. derin nefesleri tüm odayı doldururken genç adam titreyen bedenini ayakta tutmaya çalıştı.

Kafasından akan kan damlalarını olduğunu fark edince aklında canlanan sahneler ile yüzüne yerleşen korku dolu bakışlarla etrafını süzmeye başladı. Bir yandan da el ve ayak bileğindeki kalın ipten kurtulmak istercesine olduğu yerde debeleniyordu. Kafasındaki ağrı daha da artarken o korku içinde kıpırdanmaya devam ediyordu. odadaki havasızlık yüzünden nefesi kesilip sıkmaya başlayan ipler yüzünden bilekleri kan içindeydi. O sırada oraya doğru gelen adımları fark etmesiyle olduğu yerde donakalmıştı. gözlerinden akan yaşlarla ne yapacağını şaşırmış bir şekilde kapının önünde durmuş adımların içeri gelmesini bekliyordu. Ağzına dolan tuzlu su ile sertçe yutkundu.

Birden bire kapı açılıp içeri ondan birkaç santim uzun kapşonlu bir genç girdi. Işık olmadığı için tam seçilemeyen yüzünü incelerken dudaklarına ince bir gülümseme yerleşti onunkine kıyasla daha yapılı bir bedene sahip olan genç adamın. ardından yavaşça ona doğru yanaştı ve dudağını yukarı doğru bükerek fısıldadı çillinin duyabileceği bir şekilde. "günaydın izuku." yeşilli korkuyla baktı kapşonlu çocuğa. derin derin soluklar alırken ellerindeki iplerden kurtulmaya çalışıyor, tüm bedeni titriyordu. hafifçe kıkırdadı ve hissettiği zevki belli eden bir ses tonuyla konuştu tekrardan. "kıpırdamaya devam edersen canın acıyacak." yeşilli yutkundu ve tam önünde durmuş bedene baktı. neden burada olduğunu yada nasıl geldiğini hatırlamadığı için düşüncelere daldı. kalbi son hızla atmaya devam ederken kapşonlu çocuk cebinden bembeyaz bir mendil çıkardı ve yeşillinin kafasında kanayan yere bastırdı. "güzel yüzünü kırmızıya boyadığım için özür dilerim. yeşiline aşık olduğum saçlarına bir şey olmasını istemezdim sonuçta. ama bana başka şans bırakmadın."

"n-ne saçmalıyorsun sen? bırak beni..." sesi çıkmıyordu adeta korkudan. bir yandan da kafasındaki elinden kurtulmak için sallıyordu bedenini. "ama böyle kıpırdamaya devam edersen yaranı temizleyemem. lütfen usluca otur."

"bırak beni hemen!"

"izuku." sesindeki ani ton değişikliği ile korkuyla baktı kapşonlu çocuğun görünmeyen yüzüne. görmese bile o gözlerden nasıl baktığını tahmin edebiliyordu. "eğer kıpırdamaya devam edecek olursan kırmızıya boyadığım yerin bir tek kafan olmayacak." duyduğu sözcüklerle bedeninin baştan sona titrediğini hissetti. ardından sesini dahi çıkaramadan istediğini verdi ona. bir süre hafif hareketlerle sildi yeşillinin alnını hemen ardından kırmızıya boyanmış mendile baktı ve burnuna götürdü. "izuku, cidden çok güzel kokuyorsun..."

"l-lütfen kes şunu. ne istiyorsun benden? istediğin her şeyi yaparım lütfen bırak beni." kapşonlu çocuk yüzündeki gülümsemeyi bozdu ve sahte bir hüzün takındı. "senden birşey vermeni istemiyorum. sadece seni istiyorum." bunu duymasıyla gözleri ardına kadar açılırken derin bir soluk aldı ve titreyen ellerini sıktı. yanaklarında kurumuş olan yaşlar ile yeri izlerken o yavaşça kapşonunu ittirdi ve saçlarının serbest kalmasına izin verdi. dökülen kırmızı ve beyaz saçları yeşillinin dikkatini çekerken aklına gelen şeyler ile gözleri ardına kadar aralandı. melez çocuğun yüzünü izlemeyi sürdürdü bir süre. çift renk gözleri ona daha önce hiçbir yerde görmediği bir güzellikle bakıyordu. "sana zarar vermeyeceğim..."

...

ertesi gün melez elinde bir tabakla döndü yanına. deliler gibi aşık olduğu oğlanın önüne yavaşça sandalyesini çekti ve yüzündeki gülümsemeyle etrafı yorgun bakışlarla izleyen suratına baktı. ardından oturduğu sandalyeden yavaşça kulağına doğru fısıldadı. "senin için yemek getirdim."yeşilli genç kafasını kaldırıp elindeki tabağa bakınca hissettiği duygular ile dudaklarını sıktı kusmamak için. ardından sertçe yutkundu ve kafasını öbür tarafa çevirdi. melez onun bu haline gülümserken elindeki kaşığa yemek doldurup sevdiğinin dudaklarına yönlendirdi. "hadi ama sevgilim... senin için yaptım, en sevdiğinden." dudaklarını büktü ve kafasını istemediğini belli edercesine iki yana salladı. bunu fark eden melez derin bir nefes aldı ve yüzündeki gülümseme yavaşça yok olurken ayağı kalktı ve elindeki tabağı oturduğu sandalyeye koyarak çillinin bedenine yanaştı.

"izuku... kalbimi kırıyorsun güzelim." yeşilli titremeye devam ederken yüzünü ellerine aldı ve alnını onunkine yasladı. "senin için o kadar uğraşmıştım halbuki... yemek yapmayı beceremeyen biriyim oysaki. ama sen seviyorsun diye o kadar denemiştim. güzel olduğuna da eminim." parmaklarıyla yanaklarını sıkarken yeşilli yüzünü acıyla buruşturdu. melez bir süre yüzünü izledikten sonra hızla büzülmüş olan dudaklarına kapandı ve nefesi tükenene kadar ayrılmadı. yeşilli onun bu ani hareketi ile korkuyla gözlerini kapattı. bedeni titrerken kurtulmaya çalışıyor, ancak bağlı olan el ve ayakları buna engel oluyordu. melez dudaklarından ayrılmadan öbür elini beline götürdü ve daha çok kendine çekerek dudaklarına daha sert yapıştı. bir yandan belinden çektiği eli gömleğinin içinden sırtını okşuyor, çilli çocuğun onun bu yaptıkları yüzünden nefesi kesiliyordu. "sevgilim eğer yemeyecek olursan beni gerçekten üzeceksin. üzülünce nasıl olduğumu bilmek istemezsin, değil mi?"

"h-hayır lütfen du-" sözlerini bölen şey melezin birden elindeki kaşığı ağzına sokuşu olmuştu. bununla anında gerileyen çilli çocuk hızla yüzüne bakmıştı. kaşığı ağzından çıkarırken yüzüne yayılan hafif gülümseme ile yeşillinin yüzünü izlemeye dalmıştı. ancak çilli hızla ağzındakini yere tükürmüş melezi öldürücü bakışlarla izlemeye başlamıştı. bunu fark eden genç adamın yüzündeki gülümseme anında yerle bir olmuş, sinirle eline aldığı tabak ile arkasına dahi bakmadan loş odadan çıkmıştı...

<3