Kısa bilgi
•Astsubay Rüzgar Alas Namı diğer Kuzgun
•Teğmen Karan Gümüş timin komutanı 👌Keyifli okumalar;
Bir bardak su yeter saçını ıslatmaya, bir parça ekmek belki de o ekmeğe eşlik eden iki zeytin tanesi yeter, karnını doyurmak için. Belki bir pencere yada kapının altından sızan rüzgâr kâfidir nefes almana ama bazen bir depo kurşun yerine bir kalbin içine sızmış, bir adamın sevgisi öldürür seni. Bir kutunun içinde de taşısan o adamı yine de bir bakışı veyahut onun sevgisinden aldığın bir yudum felç bırakır seni. Sevmek bu kadar kutsal ve bu kadar karşı konulamazken, uzak kalmak çok zorlar insanoğlunu... Zira insanoğlu kendi hırsları, sevgi sandığı takıntısı ve nefes bildiği hırsı ile başlı başına tehlikelidir.
Rüzgar, bastığı toprağı ve ayağının altından kayıp giden yeşillikleri umursamadı. Onun yerinde olan kim umursardı ki zaten. Sevdiğiniz hatta tabiri caizse taptığınız adam sırtınızda yaralı durumdayken kim umursar etrafında olan şeyleri. Astsubay, son gücüyle sarmaladı sırtındaki Teğmeni, bırakamazdı onu. Bir kokusu için yanarken hatta çoğu kez onun kirpiklerinin arasındaki mesafeyi bile hesap ederken, çelimsiz bacaklarındaki güçsüzlüğü umursayamazdı. Yada sırtında taşıdığı yaralı kurdun gözlerinin güneşte hangi tona çaldığına karar verememişken bırakamazdı.
"Teğmen'im nolur bir şey diyin?" Sesi çaresiz çıksa da arkasından gelen çakalların farkındalığı ile güçlü durmaya çalıştı. Kucağındaki Teğmen'e ara ara bakıp tekrar karanlık ormana döndürdü simsiyah gözlerini. Bir kaç kuzgun ağaçların tepesinde avazları çıktığı kadar bağırırken, Astsubay lakabını aldığı hayvanlara baktı. Belki Rüzgar bağıramıyordu şuan ama bu kuzgunlar onun acısının yansımasını hissetmişlerdi.
Astsubay seslerin kesildiğinin bilincinde koşmaya devam etti. Yukarı doğru giden patika yolda başarısız olma olasılığı yoktu. Kucağında bir can taşıyordu ve ona geç kalamazdı. Bir daha olamazdı bu, her ne kadar ölüm ensesinde olsa da hatta kapısını bir kaç kere çalsa da ölüme izni yoktu. Kapısını sıkı sıkı kitlemiş ve ensesini sıkı sıkı sarmıştı.
Şehadet yakındı elbet ama kucağındaki adam yaşasın diyeydi tüm galesi... Yeter ki o yaşasın.
"Karan, Allah aşkına ses ver!" Bir bağarışı ıssız yerdeki taşlara sekip geri gelirken kucağındaki bedenin bir kaç kere öksürdüğünü duydu. Patika yol kaybolup yerini sık ağaçlara ve gür çalılara bırakırken ilk defa inanmayı seneler önce bıraktığı tanrının oralarda olduğunu hissetti.
Bir ağacın kıyısını kaplayan gür çalılara yaklaştı çalıların ortasını sırtı ile yarıp Teğmen'ini bıraktı. Teğmen'in esmer teni boyalar ve barut izleri ile iyice kararmıştı. Titrediğini bile yeni fark ettiği ellerini Teğmen'in yüzüne uzattı. Ellerini iki yandan sarıp Karan'ın yüzünü avuçları arasına aldı.