Mağaralara yaklaştıkça seslerin arttığını fark ediyorlardı. Tim dağınık bir şekilde mağaraların girişini geçirmişlerdi.
"Kuzgun kendine bir yer seç" Rüzgar, Demir komutanın verdiği komutla hemen hareketlenirken çaprazda kalan yere yavaşça çıkmaya başladı. Oldukça dik olan kayalık hem bulunmaz bir hazine hem de tehlikeli bir yoldu. Yerini aldığında mağaranın girişine baktı. Gözleri gördükleri ile büyürken ne tür bir lanetin içinde olduklarını düşündü.
Mağaranın girişinde dikitler ve sarkıtlar oluşmuştu. Ve bu sarkıtlarda bedenler vardı bir ceset karnından geçecek şekilde dikitin üzerindeydi. Kanı kuruyalı çok olmuştu anlaşılan öyle ki ceset tanınmayacak hale gelmiş, etler parçalanmaya başlamıştı.
"Ha siktir. " Kuzgunun yarım ağız söylediği şeyi duyanlar birbirine bakmaya başlamıştı.
"Kuzgun, anlat! " Sinirli gelen ses onu kendine getirmeye yetmemişti. Gözleri takılı kalmıştı, gözleri hala açık olduğunu düşündüğü çürümüş bedende."Rüzgâr! " Karan sinirle bağırdığında kuzgun derin bir nefes alıp elini telsizine attı.
"Burda ceset var. Dikit. Dikite geçirilmiş. " Sercan, kuzgunun dediğiyle komutanına baktı. Kal gelmişti resmen."Cesetler mağaranın girişinde var bir kadın ve bir erkek cesedi var yeniye benziyor. Giriş bölümünde 6 terörist var. Ağır silahlılar. İçeriyi göremiyorum şuan. Emriniz nedir komutanım. "
Karan nasıl bir çukura düştüklerini anlamlandıramadı. Normalde bu tür guruplar az sayıda ve saklanarak ilerlerdi. Altı kişi koruma olarak beklemesi ve bu cesetler saklanmadıklarını gösterirdi.
"Av başlamak üzere. " Dedi. Bu tüm tim için hazırlan emriydi. Barış bir süre savaşla bakıştıktan sonra ön saflara doğru ilerledi. Saklandıkları kayalık yerde yeşillenmiş bir kayanın arkasına geçti. Her zaman yanında taşıdığı küçük dürbünü ile bakarken kulağı seslere odaklıydı. Rüzgarın dediği cesetleri yarım bir şekilde görüyordu elbette ama ancak yanına giderse neye benzediklerini anlayacaktı.
Savaş arka taraflarında kalan yola ara sıra bakıyor bir gözü de son zamanlarda farklılık gösteren devremine kayıyordu.
"Biraz daha bekliycez Avcılar, bu av çetin olacak. " Sercan gülümsedi avlanmak uzmanlık alanıydı. Rüzgar da
Timinin bilincinde olarak dudağının bir tarafı kıvrıldı. Canına yandığı adam her şeyin Üstesinden gelirdi zaten. Tek canını sıkan şey Demir yüzbaşının her şeyi ince ince gözetlemesiydi.Hava iyice kararırken kayalığın daha düz olan tarafındaki tim yemeklerini çıkarmış, yemeye başlamıştı. Rüzgar hala mağara girişini kontrol ediyordu. Korumada bekleyen teröristler zaman geçtikçe işlerini sav saklıyorlarlardı. Kuzgun her hareketlerini izlerken iyiden iyiye fark ediyordu. Adım sesi arkasından geldiğinde Sercan'ın kıyamayıp yemek getirdiğini biliyordu.
"Ne gerek vardı keke yemeğe." Kuzgun istifini bozmadan alayla söylendiğinde hiç. Bir tepki alamamıştı. Gözünü dürbünden çekip baktığında dar alana girmeyip biraz geride kalan Karan'a baktı. Şu yeşili gözleri yorgundu.
Gözleri birbirine değince fark etti tekrar tekrar onun ne kadar özel bir adam olduğunu. Karan da ona hayranlıkla bakan küçük çocuğu gördü o gözlerde."Yemek ye ben bakarım. "
"Emredersin teğmenim. " Dedi dalgınlıkla. Aslında ne dediğinin farkında bile değildi. Kalbi bir tuhaf atmaya başlamıştı. Gözleri de büyüyor muydu acaba ona bakarken. İyice ergenlik zamanlarına dönmüştü.Karan, kuzgunun yerine yerleşince kuzgun yeşil gözlü devi incelemeye başladı. Gerilmişti; ona duyduğu çekim onu da kendini de germişti. Yanmak gibiydi, bu yangın kelebeğin kanatlarına bile sıçrardı.
"Manzaran güzel herhalde Kuzgun. Neyi inceliyorsun acaba? " Alaya almıştı bariz ama kuzgundaki farklı enerji ona da yansıyordu. Hiç kimsenin yanında gerilmeyen dev, bu küçük cocuğun yanında gerildiğini hissediyordu.
"Doğruyu mu söyliyim yoksa başka bir bahane mi bulayım? " Kuzgun hafif yan olan yüzü incelerken tebessümü görüyordu.
"Bahane bul desem bahaneyi söyliyecek sanki. " Kuzgun arsız bir çocuktu küçük olmanın bir avantajı da bu olsa gerekti.
"Gözlerin güneşte nasıl olur onu merak ediyorum. " Kuzgun bunu alaya devam ederek söylese de sesinin tonu Karan'a sinyaller veriyordu.
"Küçük bir çocuğun hayranlığı var sesinde. " Dedi Karan
Telsizden ses diğerlerine de gidiyordu elbet biraz da bunun bilincinde alaya alıyorlardı. Tim moral buluyordu bundan ama Karan da kuzgun kadar biliyordu bunun şaka olmadığını.O gözler o kapkara zift gibi bakışlar şakaya vurulmazdı.
"Komutanımıza hayran olmak da mı yasak. " Oğuz duyduğu şeylerde delice bir heycana kapıldı. Favori çifti onlardı sonuçta. Ama yanındaki adam için aynı şey söylenemezdi. Demir duymamak için kendi kulaklığını kapatmıştı bile...
Karan kendi telsizini kapatınca kuzgun da kendininkini kapatmıştı. Şimdi bu Allah'ın dağında operasyon öncesi son başbaşa kalışlarıydı.
"Hiç korkmuyor musun biri anlar diye? " Dedi karan hafif sert bir tonda.
"Allahın bildiğini kuldan mı saklıyım. Hem neyi anlayacaklar. " Karan alttan alttan ağızının aranma çabasına girildiğini elbette anlıyordu.
"Sen varya sen, hiç usalanmıyacaksın. " Karan önüne döndüğü zaman Kuzgun adamın saçlarını izlemeye başladı acaba uyandığında nasıl görünüyordu o saçlar... Belki de karan haklıydı o hiç uslanmayacaktı. Hep ona arsız, hep ona çocuk, hep ona yanık kalacaktı...
Oy vermeyi unutmayınn