•
Apartmanın içine girdiğinde yavaş yavaş çıktı merdivenlerden arkasındaki bedenin yakınlığı onun teninde sahte bir yangın oluşturuyordu zaten. Üstelik Karanın onu incelediğinin bilincinde olarak dik yürüdü.6. Kata geldiklerinde kapıyı açtı yavaşça. O kadar yorgun hissediyordu ki bedenini ve ruhunu yıllarca yanındaki devin gölgesinde uyuyabilirdi.
Yüzüne vuran temiz kokuyla gülümsedi Karan biraz da çiçek kokuyordu... Nasıl bir adamın evi çiçek kokardı. Bir adamın dudakları nasıl gül bahçesi renginde olurdu.
"Ee teğmenim beğendin galiba." Dedi Rüzgar Karanın samimiyetle karışık tebessümüne bakarak. Karan kafasını sallamayarak biraz daha soludu kokuyu. Rüzgarın arkasından salona girince rüzgarın karşısındaki koltuğa kendini attı. Iri ve uzun bacaklarını açarak oturdu ayakları küçük solonun ortasında ki sehpaya kadar uzanıyordu.
Bir insan nasıl bu kadar uzun olabilir ki diye düşünmeden alıkoyamiyordu ve arsızca adamı süzmekten de çekinmiyordu. Iyice arsız bir adam oluyordu Karana karşı.
Karan gülünce dikkatini komutanının yüzüne verdi. Neye güldüğünü anlayamamıştı. Karan karşısındaki küçük çocuk gibi duran askerin sessizce mırıldanışına gülmüştü. Sesli düşündüğün farkında bile değildi henüz.
"Küçükken kareteye vermiş peder o yüzden bu kadar uzun olduğumu söylüyordu annem." Rüzgar giderek kızarırken ne halt yediğini anladı ve kafasını geri doğru attı. Tam rezil bir insan olmuştu!.
"Sesli konuştum dimi?" Karan kafasını yana yatırıp sevimlicd kendisine bakan beyaz tenli çocuğa kafasını salladı.
Utanınca sürekli kızaran çocuk iyice renk değiştirmişti."Bende spor yaptım ama işte... Hala bir tık kısayım." Demişti bu durumdan yakınır şekilde. Çünkü boyunun uzun olması demek Karanın gözlerini yakından görebilmek demekti.
"Bir tık olduğuna emin misin?" Dedi eğlenirken tonda sonra kendi de çekinmeden süzdü karşısındaki adamı boyu omuzu ile boynu arasındaydı. Ama bu onda çok iyi duruyordu.
"Çok sağolun komutanım çok moral veriyorsunuz." Dedi Karana doğru gülümseyerek bakarken. Sabaha kadar yüzüne bakabilirdi ve yine sabaha kadar ellerinin onun bedeninde dolaştığını hayal edebilirdi.
"Şu yanma mevzusu ne peki?" Dediğinde Rüzgarın irkildigini hissetti. Bağdaş kurarken yastığı ellerinin arasına aldı. Gözleri kocaman olmuş dudakları öne doğru büzülmeye yüz tutmuştu. Karan o an karşısındaki çocuğun ne kadar da çok dudak büzdüğünü düşündü. Ama bu hiçte iyi bir fikir değildi çünkü karşısındaki adam bir kadın kadar güzeldi.
"Isim sormadığınız taktirde size anlatırım." Dedi gelen cesaretle kendinden oldukça emindi bunu derken.
"Isim sormak neden yok?" Dediğinde rüzgar yutkundu, gözlerini kaçırdı.
"Çünkü ben bunu kendime daha itiraf edemedim." Dediğinde Karan o ana kadar ciddiye almadığı şeyin aslında ne kadar da ciddi olduğunu anladı. Yavaşça yerinden toplandı." Nasıl biri?" Diye sordu merakla.
Rüzgar dudaklarını yalayıp yüzüne baktı Karanın onu ona anlayacaktı.
"Korktuğum tek insan o, kaybetmekten korkuyorum mesela, sonra onu görmekten korkuyorum, sonra gözleri çok güzel, benden başka biri fark eder diye korkuyorum. Konu o olunca ben çok korkak bir adam oluyorum." Dedi kalbi çok çok hızlıydı. Su yeşili gözler sivri bir şekilde onu çözmeye çalışırken, onu ona anlatmak zorlaşıyordu."Peki, nasıl fark ettin?" Diye sordu Karan merak etmişti onun nasıl bir kadından hoşlanacağını.
"Fark etmem zaman aldı aslında. Nasıl desem bilmem ki... Onun yanında özgür gibi hissettim ilk önce sonra çocuk olduğumu hissettim. Sert durmak gerekmiyordu sanki onun yanında bakınca içerdekini görüyordu. Sanki çok uzun zamandan beri tanıyordum onu. Duvarımı farkında olmadan aşağı indiyordu ve bunu yaparken elini bile kaldırmasına gerek kalmıyordu. Saçlarını bir kere öptüm ve o günden beri onun gibi hissettim." Karan nefesinin kesildiğini hissetti. Kalbi çok hızlıydı şimdi tam olarak karşısındaki adamın ki gibi.
Şafak operasyonunda saçlarının arasındaki öpücüğü hissetti sanki bir an. Boğazı kurudu, sonra yutkunamadı, beyni bukanıklaştı. Karşısındaki adam tam olarak gözlerine bakarken tepki bile vermedi. Ağzını aralayıp geri kapattı.
Rüzgar kendini ele verdiğinin farkındalığıyla biraz rahatladı.
"Ben bununla çok mücadele ettim teğmen omzumdaki yüklerle devam edemiyordum artık. O yüzden çenemin düşüklüğü." Gülümseyip ayağa kalktı. Odasına girerken gözleri dolmuştu bile birinin karşısında bu kadar zayıf olmak canını sıkmıştı.En büyük tişörtünü eline aldı ve iade etmeyi unuttuğu kendine oldukça bol gelen şortu da aldı misafirler için annesinin yolladığı nevresim takımlarını da elime alıp düşünmemeye çalıştı. Derin nefesler alıp içeri geçince Karanın hala aynı pozisyonda durduğunu gördü. Yavaşça elindekilero bıraktı yüzüne son kez bakıp bir daha koklama umudu olmadığı kokuyu solumak adı nefes aldı. Tanrıya şükretmeliydi bunun için.
Elleri titrese de ışığı kapattı koşarak odasına gitme isteği ile adım attığında ses ile kafasını usulca arkaya düşürdü.
"Peki. Kadın mı? erkek mi?" Diye sordu sesi tuhaf çıkmıştı ama umursamadı teğmen çünkü bunu tegit etmek için sormuştu.
"Zeki adamsın sen teğmen. Anladın bence daha da zorlama. Zaten taşıyor bu sevgi benden." Kapıyı açık bırakarak odasına gittiğinde gözleri iri taneleri salmaya başlamıştı. Herkes yanlızdı buzdan şatosunda. O da yanlız ağlardı elbet.
Yatağına oturup çekmecesiden ilaçlarını aldı. Uzun zamandır olan uykusuzluk ve yoğun stres bozukluğu ile mücadele ediyordu hala. Suyunu doldurup içti hepsini belki uyuştur ve sakinleştirirdi.
Bir kaç saat sonra sık nefesler yerini düzenli olanlara bırakmıştı bile. Ama içerideki kumral dev için aynı şeyler geçerli değildi. Içinde fırtınalar esiyordu.
•