"Hahaha, hayır şapşal." dedim gülerek. Yaklaşık yarım saattir Mert'le oturmuş, okula gelirken saçlarını nasıl yapması gerektiğini tartışıyorduk.
Saçlarını düzeltmek için elimi uzattığımda elime şakasına vurdu. "Eğer saçımla biraz daha oynarsak kel kalacağım."dedi ciddiyetle, ama sonra kendini tutamayıp gülmeye başladı. Onun bu haline ister istemez gülümsedim. Eskiden ölesiye korktuğum çocukla beraber, yanlız, oturmuş sohbet ediyorduk. Gözlerim üzerindeki tişörte takılınca gülümsemem soldu. Düz siyah bir tişört giyiyordu ama bu bana nedense geçen günlerde giydiği tişörtü hatırlatmıştı. Demiştim...
İrkildim. Gerçeklerden kaçmaya çalıştıkça, yalanların içinde boğuluyordum.
O da bende bir sorun olduğunu fark etmiş olacak ki "Ne oldu?" diye sordu.
"Geçenlerde bir tişört giymiştin, üzerinde 'demiştim' tarzı bir şey yazıyordu. Bir anlamı var mı?" diye sordum. Bu sefer gerçeklerden kaçmayacaktım, tam kalbine inip bu işe bir son verecektim.
"Ona mı takıldın gerçekten? Geçmişte yaşanan hatalarla alakalı bir neyi anne öğüdü gibi." dedi. Ona boş boş bakmaya devam edince "İyi misin?" diye sordu.
"Artık yoruldum. Gerçeklerden ve onların üzerine yalan eklemekten. Eskiden büyümenin güzel bir şey olduğunu sanırdım ama yanılmışım. Büyüyünce her şey karışıyormuş. Kendi evimi yaktım ve annemi az kalsın öldürüyordum. Sonrasında babam annemi aldattı." sonra ne dediğimin farkına varmış gibi sustum. Kimse duydumu diye etrafıma bakındım. Telaşla yanımda duran çantayı kaptım ve yerden kalktım. Arkamdaki tozları silkeledikten sonra gözümden hızla inen yaşa aldırmadan "Kimseye anlatmayacağına söz ver, lütfen."dedim. Sonrada hıçkırarak ve ağlayarak koşmaya başladım ama arkamdan "Söz." diye bağırdığını duymuştum.
Ertesi gün okula geldiğimde herkes elleriyle beni gösterip bir şeyler fısıldıyordu. Kızın tekini durdurup ne olduğunu sorduğumda korkmuş bir şekilde, cevap vermeden, hızla yanımdan uzaklaştı.
Pekii, bunun üstesinden de gelirim.
Koridorun başında kızları görünce hızımı arttırdım. "Selam."
"Selam." dedi Olivia, ama sesinde bir gariplik vardı.
"Hadi ama herkesin benimle sorunu ne?" dedim sinirle.
"Asıl senin bizimle sorunun ne?." dedi Nazlı sinirle. "Dostlar sırlarını birbirine anlatır sanıyorduk." Bana uzun süre baktıktan sonra arkasını dönüp hızla yürümeye başladı.
"Neler oluyor?" dedim Olivia ve Zeynep'e bakarak sakin bir şekilde.
"Evde yangın çıkarak anneni öldürüyormuşsun." dedi Zeynep soğuk bir tavırla. O anda kalbim durdu resmen ve içimden kaynar sular dökülmeye başladı. Eğer bütün okul bunu biliyorsa, ailevi gururum ne olacaktı?
"Ne-ne nasıl?" diyebildim titreyen sesimle ve arkamı dönüp koşmaya başladım. O sırada Olivia arkadan bağırdı "Bir de Demir var!"
Ağlamak için yanan gözlerimle birlikte tuvalete girdik. Uzun süre dirensemde duygusal yanım ağır bastı ve gözümden yaşlar akmaya başladı. Kendimi zorla sakinleştirmeye başladığım sırada tuvaletin kapısı açıldı ve içeri Eylül girdi, arkasında yan sınıflardan bir kaç kızla. Telaşla gözlerim şişmiş mi diye baktım. Peçeteyle gözümün altını hızla sildim ve önüme döndüm. Ağladığım pek de belli olmuyordu, umarım.
Eylül'e dikkatle baktım. Kahverengi, kıvırcık saçlarını düzleştirmiş, ela gözlerinin etrafına ağır bir makyaj yapmıştı. Ama garipti, yüzünde bir gariplik vardı. İşin garibiyse gözlerini, kırpmadan tam gözlerimin içine sabitlemişti. Bende gözlerimi kısarak onun gözlerine sabitledim. Sonra yanımdan geçip az önce girdiği kapıdan geri çıktı. Diğer kızlarda arkasından tıpış tıpış gitti. Arkasından anlamayan gözlerle baktıktan sonra gözlerimi devirip kapıdan çıktım.
Öğle yemeğine kadar geçen zaman tam bir felaketti. Geçtiğim her yerde ergenler elleriyle beni gösterip fısıldaşıyorlardı, diğer normaller bile beni görünce çaktırmamaya çalışarak bakıyor, gizliden gizliye bir şeyler konuşuyorlardı.
Kızlara gelirsek, Olivia dahil hiç biri yüzüme bakmıyor, yanımdan geçip gidiyorlardı. Hatta derste bile arkamda oturan Nazlı'dan kalem istemiştim ama sanki ben yokmuşum gibi hocaya bakmaya devam etmişti. Yaptıkları bana çok çocukça geliyordu. Ne yani benim onlardan sakladığım hiçbir şeyim olmayacak mıydı?
Peki, diye düşündüm. Siz yoksanız başkası var.
Koridorda yavaş yavaş yürürken omzuma dokunan elin sahibini görmek için arkama döndüm.
"Ah selam."dedim Demir'e, kızarmaktan morarmaya yatay geçiş yapan yüzümle.
"Selam." dedi o da utangaç bir şekilde.
Lütfen duymamış olsun.
Lütfen duymamış olsun.
Lütfen duyma-
"Olanları duydum. Şu benimle ilgili olan kısmı da duydum."
Duymuş.
O an kulaklarıma hatta göz kapağıma kadar kızardığıma yemin edebilirim.
"Ama önemli değil." diye devam etti. "İnsanlık hâli." nazikçe gülümsedi. Sesinde alay aradım ama yoktu. Yakın bir şekilde tüm sıcakkanlılığıyla konuşuyordu.
"Özür dilerim. Eğer seni utandırdıysam, bil ki bunu istemedim." dedim ama beni susturdu ve kendisi konuştu.
"Sakin bir yapın var ama içinde kükreyip, deli gibi koşmak isteyen bir aslan olduğunu biliyorum. İçindeki o aslanı bulup çıkarmana yardım edebilir miyim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sır
SonstigesOlivia'nın yanlışlıkla tüfeğinin patlaması üzerine mermi, havayı delerek geçmiş ve gizemli bir bedenin içinde son bulmuştur. Ancak ortada bir sorun vardır ki ceset gitmiştir. Aleyna, Zeynep ve Nazlı arkadaşlarını korumak uğruna bu sırrı saklayacakla...