7. BÖLÜM: KÂFE...

29 4 0
                                    

O an kalp atışlarımın sesinin uzaklardan duyulduğuna emindim. Hatta şu an bile o anı düşündükçe heyecanlanıyordum, ölesiye kızarıyordum. Ama bu heyecanın ne olduğunu kestiremiyordum.

Ayrıca o sorunun ne anlama geldiğini de anlayamamıştım. Arkadaşça mıydı, yoksa başka mı?

Yan sokağa döndüm ve kafamı dağıtmak adına kafeden kahve almaya gittim.

"Ah Olivia."diye mırıldandım kendi kendime. "Keşke yanımda olsan, özür dilerim." sonrada hızla kafeden içeri girdim.

"Bir sütlü kahve bol sütlü olsun, yanında limonlu cheesecake ve çikolata parçacıklı pasta lütfen." dedim

Kadın bana garip garip baktıktan sonra arkasını döndü ve siparişi söyledi. Çok geçmeden gelen yemeklerimi aldım ve parasını ödeyip yandaki masaların boş olanına geçtim.

Sözde kahve almaya geldim ha.

Önümdeki iki pastaya baktım ve yüzümde farkında olmadan bir tebessüm oluştu. Moralimiz bozuk olduğunda Olivia ile buraya gelip, bütün pasta çeşitlerinden yerdik.

İsteksiz bir şekilde cheesecakeimden bir parça koparıp ağzıma attım ve kahvemden içtim.

"Hey. Oturabilir miyim?" dedi Olivia yüzüme sıcak bir gülümsemeyle bakarak.

Umursamadan ayağa kalktım, hızla yanına gidip kollarımı boynuna doladım ve gözümden, hıçkırıklarımla beraber yaşların akmasına izin verdim. O da bana
destek olmak istercesine sıkıca sarıldı.

"Özür dilerim." dedim kısık bir sesle.

"Hayır, hayır asıl ben özür dilerim, benden sır saklamanı kendime yediremedim sadece ama tabiki olur. Özür dilerim." dedi.

Kafamı yavaşça yukarı kaldırdım ve yüzüne ufak bir tebessümle baktım.

"Anlatacaklarım var."diyip masadaki yerime oturdum.

O da karşıma oturdu ve "Güzel tercih."dedi gözleriyle pastaları göstererek sonra da çatalımla çikolatalı pastamdan kocaman bir parça koparıp ağzına attı.

Ona, ne kadar ihtiyacım olduğunu ilk defa bugün fark etmiştim. Gerçekten, aşk falan hikayeydi belki de. Gerçek bir dost her şeyden daha değerliydi.

***

Baştan başlayıp, her şeyi anlattıktan sonra Demir'le olan kısma geldiğimde "Sen ne dediin!?" diye cırladı Olivia.

O ne demişti?

İçindeki aslanı bulup çıkarabilir miyim, mi?

Düşündükçe gülümseyesim geliyordu ama bu aşk mıydı? İşte onu bilmiyordum.

"Telefonumun çaldığını söyleyip ordan uzaklaştım." dedim ne kadar salak olduğumun bir kez daha farkına vararak.

Olivia'nın ağzı önce O şeklini aldı, sonra kapandı ve sonra bi daha O şeklini aldı. "Naptıın!?"dedi ama biraz fazla bağırdığı için aksanı değişmişti, gülümsedim.

"Ya napsaydım, ah tabiki diyip boynuna mı atlasaydım?"

Olivia bana önce ciddi miyim diye baktı sonra da gözlerini devirip "Evet öyle yapman gerekiyordu."dedi. "Çok salaksın."

"Biliyorum teşekkürler." dedim gözlerimi devirerek.

"Zeynep'le sinemaya gidicez, gelmek ister misin?" dedi.

"Yok ya bi de benle konuşmuyo falan zaten. Tadınızı kaçırmıyım. Açıkçası Demir olayını bilmesini istemiyorum."

"Bize noldu?" diye sordu Olivia ama sonra pişman olduğunu hissettim.

Cevabı çok iyi biliyordu. Aklım ister istemez o geceye döndü. Her şeyden habersizdik, masumduk. Şimdiyse hepimizin elinde birinin kanı vardı.

"Kan benim ellerimde Aleyna. Kendini suçlama." dedi Olivia.

"Bu da nerden çıktı?"

"Ne düşündüğünü anlayacak kadar iyi tanıyorum seni." dedi ve kısaca vedalaştıktan sonra Zeynep'le buluşmak üzere kafeden çıktı.

Bende kalan kahvemi elime alıp dışarı çıktım. Açık havaya ihtiyacım vardı.

SırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin