Bölüm 3

874 60 62
                                    

Silüet halindeydi ilk önce, kestiremiyordu şekilleri. Ardından ayaklarının soğukla birleştiğini hissetti. Kollarındaki ağırlık yüzünden bir an yere yığılacak gibi oldu, fakat hemen arkasına nişan alınan silah sesiyle dikkati toparlandı. Bulanık olan görüşü netleşince kollarındaki ağırlığın sebebini buldu. Arkasına doğru döndü, yere yığılan birkaç adam gördü, ellerindeki tabanca düşerek karın içinde neredeyse kaybolmuştu. Yere baktı, adımlarını görmek için fakat görebildiği tek şey Will'in bedeniydi, karın içinde zorla yürümeye başladı. Kolları arasında taşıdığı Will'e baktı. Neden buradaydı? Zihni oyunlar oynuyordu. İçtiği ağrı kesicilerden miydi? Gözlerini kapatıp başını salladı.

Yere, dizlerinin üzerine çöktü. Kolları arasındaki Will kucağındaydı, elleriyle başını tutup kendisine çevirdi yavaşça, Will'in gözlerinin yarı açık olduğunu gördü, kısık gözlerle kendisine bakıyordu, zor nefes alıyordu. Aklına o gece Floransa için ayrılmadan önce ve Abigail'in boğazını kestikten sonra kendisine kanlar içinde bakan Will geldi. Aynı bakışa sahipti. Hannibal bunun gerçek olmadığını biliyordu.

Will'e doğru eğildi, eli hala yanağındaydı, yavaşça yaralarına dokundu parmağıyla. Will'in kalp atışını hisseder gibi oldu, zor aldığı nefesler şimdi daha belirgindi. "Özür dilerim."

Will bayılacak gibi görünse de, Hannibal'ın sözleriyle gözleri açıldı, dudakları titriyordu. Ağlayacak gibi duruyordu, diye düşündü Hannibal. Belkide bu kadar çok şey yaşadığı için duygularının en doruğundaydı ve daha fazla dayanamıyordu. Hannibal gülümsedi acıyla, düşünmeden edemedi. Kendi Will'ini çok özlemişti. Fakat bir bakıma bu da kendi Will'iydi. Her ne kadar bir anıdan oluşsa da, kolları arasındayken çok gerçek hissettiriyordu. Eğildi ve Will'e sarıldı hafifçe. Sırtındaki yüzünden hala acı içindeydi ama umrunda olmamıştı. Will'in dudaklarından kan akıyordu. Hannibal endişeyle baktı. "Will." Kendi sesini duyamıyordu.

"Hannibal." Sanki uzaktan biri kendisine sesleniyordu. Bu âna tutunmaya çalıştı. Will'in kendisine bakan bakışlarına karşılık verdi yine, "Will." diye fısıldadı. "Ben-"

"Hannibal." Rüzgarın uğultusu, yağan yağmurun cama vuruşları duyuldu. Hannibal gözlerini yumdu, yutkundu. "Will."

Kendisine dokunan el ile irkildi, gözlerini açtı. Koltukta, rahatsız bir konumda yatıyordu. Yüzüne eğilen Chiyoh'a baktı.

"Hastaneye gidiyorum." dedi. "Çıkarken haber vermemi istemiştin."

Hannibal doğruldu, başını salladı. Will'i görmek istiyordu. Her ne kadar haberlere çıkmamış olsalar da, polislerin özellikle Jack'in onları aramak için bir şeyler planladıklarını biliyordu. Özellikle haberlerde hâlâ yayınlanmamış olmaları fazla tuhaftı. Belki de hâlâ evi ve böylece de ceseti bulamamışlardı, eğer bulmuş olsalar bile ipuçları, tüm kanlar ve onların uçurumdan atladıkları ortada olacaktır. Yinede Will için bile hâlâ tehlike varken, kendisinin tanınmasıyla, ikisini birden riske atamazdı. Sabırlı biriydi. Konu Will olunca, belkide o kadar sabırlı olmayı beceremiyordu.

**

"Uyandı mı?"

"Evet." dedi doktor sakin bir şekilde. Chiyoh kaşlarını çattı. "Fakat diyordunuz ki-"

"Herkes için farklı zaman dilimi rol oynuyor. Normalde daha uzun bir süre boyunca uyanmamasını bekliyorduk fakat-"

"Uyandı." dedi Chiyoh. Doktor başını salladı, elinde tuttuğu kağıda bir şeyler yazdı, Chiyoh'a uzattı. Reçeteye benziyordu. Chiyoh doktora baktığında, yüzündeki endişeli ifadeyi fark etti. Doktor derin bir nefes alınca, "Fakat, bir sorun var." dedi.

shades of inferno | hannigramHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin