Ağaçların dallarının birbirini ezecek derecede sürterek çıkarttığı sesler sağ kulağından içeri giriyordu, bir süre sonra rahatsız etmeye başladığını hissetti. Yanında oturduğu pencereden kalktı ve mutfağa gidip ağrı kesicilerden iki tanesini ağzına atıp su yardımı olmaksızın boğazından içeri itti. Arkasını tezgaha dayadı ve merdivenlere bakmaya başladı. Adım seslerini uzaktan da olsa ve uyuşuk gibi hissetse bile, işitebiliyordu. Hannibal'ın yorgun ifadesiyle karşılaştı. Hâlâ acı çekiyor muydu, diye merak etti. Öyle gözüküyordu. Yaralarını sormak istedi. Neden bu kadar çok olduklarını ve neden böyle acıdıklarını, çünkü kendisinden daha ağır yaralandığı belliydi fakat hafızasını kaybedecek derecede hastaneye düşen kendisi olmuştu. Boğazında bir şeylerin düğümlendiğini hissetti. Arkasını dönüp bir bardak alarak kendine su doldurdu.
"Nasılsın?"
Will arkasını döndü. Kaşlarını kaldırdı soruyla. "Daha iyi, ya sen?"
Hannibal'ın ağır adımlarının mutfağın içine, tezgaha doğru geldiğini gördü. Sanki aklında sorular dolaşıyordu, nefes alışverişi düzensiz gibiydi, kaşları çatıktı. Will anlamaya çalıştı. Hannibal'ın kendine bir kadeh viski koyduğunu gördü. Derin bir nefesi dışarı verdi.
"İtalyaya hiç gittiğini hatırlıyor musun?"
Will yutkundu. "Hayır."
Hannibal hafifçe gülümsedi. Acı doluydu sanki gülüşü. Will anlamını sormak istedi, sustu. Hannibal'ın derin bir nefes aldığını gördü.
"Uffizi galerisinde Botticelli'nin bir tablosu var, hemen yanındaki duvarda ise Simonetta Vespucci. Güzel Simonetta adı da kullanılıyor tablo için." Sertçe yutkunduktan sonra viskisini dudaklarına götürdü. Masadaki sandalyelerden birini çekip oturdu yavaşça, otururken bacağını kırmayıp hafiften masanın altına doğru uzattığını fark etti Will.
"Botticelli'nin her tablosunda Simonetta'nın güzelliği belli eder kendini. Çünkü Botticelli Simonetta'ya aşıktır. Fakat Simonetta bir başkasıyla evliydi, çok daha iyi biriyle. Hikaye, Botticelli'nin Simonetta ile evlenememesiyle devam eder, çünkü Simonetta için iyi biri değildir."
Will yavaş adımlarıyla sandalyesini çeker ve karşısına oturduğunda Hannibal'ın bakışları kendisini bulur.
"Fakat Simonetta sonradan ölür ve arkasında kalbi kırık bir Botticelli bırakır. Botticelli ise her tablosunda onu hatırlar."
Birkaç saniye sonra hikayeyi anlatmayı bitirdiğini anladığında, Will yerinde kıpırdandı, sandalyede dik oturmaya çalışarak fakat beceremedi. Suskunluk saniyelerden, dakikalara karışırken Will en sonunda dudaklarını araladı, konuşmadan önce birkaç saniye bekledi.
"Bir gün ziyaret etmek ve tablolarını görmek isterim."
Hannibal'ın bakışlarının yavaşça düştüğünü yakaladı. Kaşlarını çattı Will, gözlerini kırpıştırdı. Yanlış bir şey mi söyledi diye düşündü. Hannibal başını salladı hafiften, sustu. Ayağa kalktı bacağını tutarak ve viskisinden kalma son yudumları diktikten sonra bardağını yıkayıp kaldırdı.
"Hannibal."
Hannibal arkasını döndü, Will sandalyede yan oturdu. "Abigail'in kim olduğunu söyle bana."
Hannibal'ın kaşlarını çatıldı hafiften. Bakışlarını Will'e odakladı. "Jack Crawford seni sınıfından alıp, sahaya geri dönmen için zorladığında Garret Jacob Hobbs'u öldürmen gerekti. Abigail Hobbs kızıydı." Derin bir nefes aldı. "Sen ve ben, babasıydık. Onu sevdik."
Will bakışlarını düşürdü. Nefes almakta güçlük çekmişti. Hannibal devam etti. "Kendi bildiğimiz yolla."
Will Hannibal'a döndürdü başını. Hannibal kısık bir ses tonuyla, "Her aile farklı sever Will."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
shades of inferno | hannigram
Fiksi PenggemarSezon dört kurgusudur. "Bana ihanet ettin." Will yutkundu. "Nasıl?" dedi. "Artık bir önemi yok." Hannibal bir an dediği şeyi düşündü. Cidden bir önemi yok muydu? Geçen senelerden sonra, kendi benliğini kabul edip, kendisine katılmayı seçen ve onunla...