Bölüm 7

609 41 187
                                    

"Ruhlar var ateşlerin arasında, her biri yakalanmış kendisini yakacak olana."

Bazı sonlar beklenildiğinden daha hızlı gelebilir. Bazı anlar yaşanırken fark edilmez fakat, bunlar sonu hazırlayan ufak detaylar olarak görülebilir.
Konu yalnızca unutmaktan ibaret değildi. Çok daha ötesi, çok daha derin. Çünkü insan unuttuğuyla yeniden tanışabilir.

Çalılıkların arasından ilk önce silüetini ardından yüzünü seçtiği kişiyi izlerken, her bir hareketini hafızasına kazıyordu. Daha önce bir defa öldürmüş olabilirdi, fakat ilk kez başka biri tarafından işlenen cinayeti izliyordu. Kadının çığlıklarıyla etrafına bakınmış, kendisinden başka kimsenin olmadığını görünce istemsizce rahatlamıştı, onun adına. Ellerinin kadının boynunu sıkışını izledi. Kadının yüzü mor bir renge dönüşene kadar sıkarken, arkasında kalan camın parçalarından birini alıp boynuna doğrulttuğunu gördü. Neden önce boğup sonra cam parçasıyla kestiğini ise, yüzündeki ifadeyi görünce çok daha iyi anlamış oldu. Yaptığı şeyden memnun duyuyor, haz alıyordu. Kendi dudaklarındaki gülümseyişe de engel olamamıştı bir an için. Karşısındaki adamın kim olduğunu seçmişti artık. Hafızasında çok ileriye attığı bir isimdi. Lakin şimdi gözleri önünde, gerçekleştirdiği cinayete tanıklık ederken ona olan eski saplantısının içinde tekrar büyümekte olduğunu hissetmişti. Birkaç dakikanın ardından kadının bedenini yere bıraktıktan sonra, boynundan akan üzerine bulaşan kanlara doğru bakışını izledi. Ardından hiçbir şey olmamışçasına yürüyüp gitmesini. Çalılıkların arasından çıktıktan sonra yavaşça yerde yatan cesete doğru yürüdü. Kadının açık bırakılan koluna ve bıçakla yarılmış olan kanla kaplı harfe baktı. H. Sadece büyük harfle yazılmış bir H.

Bakışlarını kaldırdığında, Will Graham'ın eserini böyle açık bir alanda bırakarak onları tehlikeye atmayı istemediğine açıklık getirdi. Fakat önce takip etmeli ve nereye gittiğini görmeliydi. Sonra ise geri dönüp cesedi saklayabilirdi. Aralarında, ufak bir sır olarak kalacaktı.

**

Sıcaktan dolayı üstüne yapışan tişörtünü çıkarırken, yeni aydınlanmaya başlayan havaya baktı. Ardından bakışları, yatakta yanında yatan Will'e gitti.

Ne zaman uyuya kaldığından emin değildi. Belkide Will uyanmadan kalkıp yataktan çıkması iyi olacaktı. Will'in nasıl bir tepki vereceğinden korkuyordu. Bakışları ellerine gittiğinde, aklına birkaç saat önceki kanla kaplı halleri düştü. Kan kokusu burnunun direğini özleme benzer bir his ile sızlatırken, gözlerini üzerinden çekip yavaş adımlarla odadan çıktı.

Will'in kanlı kıyafetleri hala banyoda, kan kokusu ise banyoya yürüdükçe daha güçlüydü.

Üstündekileri çıkartmış, banyoya sokup her yerini yıkamış, ardından yatağa yatırıp hiçbir şey sormadan uyuması için başında beklemişti. Will'in hiçbir tepki vermemesi ise, dikkatinden kaçmamıştı.

Banyonun girişinde dururken ne zaman kapattığını bilmediği gözlerini açtığında, hemen önünde kıyafetleri kanla kaplı Will'i gördü. Başını sallayıp geçiştirmeye çalıştı, fakat gözünün önündeki Will gitmek bilmedi. Derin bir nefes aldı. Hayal görüyor olmalıydı, değil mi? Daha önce hiç hissetmediği şeyleri hissettiğine göre, şuanki Will'i suçlamak yerine belkide zihninin ona sunduğu bir hediye olarak eski Will'i anılarından çekip karşısına çıkartıyordu.

"Birden bire kalkıp seni affetmesini bekliyor muydun sahi?"

Hannibal kaşlarını çattı. Aklından geçen düşüncelerin kelimelere dökülmüş halinin bunlar olduğundan emin değildi açıkcası. "Ondan beni affetmesini istemiyorum." Kısık sesle ekledi. "Artık istemiyorum."

shades of inferno | hannigramHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin