Bölüm 2

76 4 0
                                    

Okuldan sonra bizimkilerle hep gittiğimiz cafeye gittik. Gökkuşağı Cafe çok güzel bir yerdi. Adına göre yargılamayın sakın gerçekten tam gençlere göre bir yer. 7 ayrı bölümden oluşuyor ve her bölüm farklı bir rengi ve o renge uygun bir temayı simgeliyor. Ne yazık ki Derin’in en sevdiği renk pembe ve gökkuşağında öyle bir renk olmadığı için her seferinde ‘Neden şu gökkuşağında pembe yok ki!’ diye bize atar yapıyor. Bugünkü aynı diyalogdan sonra hepimiz mavi bölümüne geçmekte karar kıldık. Bir masaya oturduk ve içimiz ısınsın diye hepimiz sıcak çikolata söyledik. Siparişler geldiğinde erkekler Fenerbahçe - Galatasaray maçını konuşurken bizim kızlar beni sorguya çekmekle meşguldüler. Kumsal ‘Arya çocuğa ne kadar kötü davranmışsın her zaman çekingen olursun şimdi mi çirkefleşeceğin tuttu gerçi çocuk da az değilmiş sen bir hanımefendisin’ diye Mete’yi çekiştirirken Derin ’Aaa hadi ama Arya çocuk nasıldı yakışıklı mıydı yoksa bad boy muydu?’ diye çocuğun fiziksel özelliklerini sorguluyordu. Ama benim ‘ Bence bunu kendiniz görmelisiniz’ diye başımla ileriyi işaret ettiğimde kızlar da Mete ve arkadaşlarını fark etmişlerdi. İkisi birden ‘Aaaaa!!’ diye çığlık attıklarında üçümüz yerimizde zıpladık. Ben bile böyle korktuysam Meriç ve Atakan’ı düşünemiyorum bile! Gerçi bu sesi tek duyan biz değildik. Mete ve grubu da buraya doğru baktıklarında kızlara tek kaşımı kaldırarak sinirle bakarken onlar ise bana özür dileriz bakışıyla bakıyorlardı. Oyyy yerim ben bunların bakışlarını diye yumuşayınca kafamı çevirmemle bu sefer Mete’nin bakışlarına maruz kaldım. O bana gülümseyerek selam verdi, ben de aynısını yaptım. Sanırım bu cesaretle arkadaşlarıyla bizim masaya gelmeye başladılar. O sırada Meriç ve Atakan kızlara ‘ Bunlar için mi kulağımızın zarını patlattınız biz onların 2 katı daha yakışıklıyız be onlar kimmiş cidden söylüyorum sizin gözler yakışıklı çocuğu algılayamıyor’ diye söylenirken kızlar sadece gelen erkeklere hülyalı hülyalı bakıyorlardı. Onların bu hallerine güldüm ve bizim çocuklara ‘Kimse sizin gibi yakışıklı olamaz’ dedim. Meriç ‘Aferin be opera işte bak sen yakışıklıyı anlıyorsun sırf bunun için bile kol kaslarıma dokunmana izin verebilirim’ dedi. Atakan da bunun üzerine ‘Hıh o mu kasmış be asıl benimkilere bakıcaksın Arya’ deyince ortalığın karışacağını anladım. Ve erkekler de bu tezimi kanıtlayarak atışmaya başladılar. Onların bu atışmalarını gülerek seyrederken yanıma çekilen sandalyeyi görmemişim. Mete’nin ‘Hu hu Arya kime sesleniyorum’ demesiyle kendime geldim ve ‘Ha pardon’ dedim. Onun da ’Sorun değil’ demesi ve ardından garsona siparişini söylemesiyle anladım ki bizim masada kalacaklar. Hayır anlamıyorum ki daha tanışalı kaç saat olmuş bu çocuk nerden buluyo bizim masamıza oturacak kadar samimiyeti. Yine de hiç istifimi bozmadan sohbet ettim. Mete:

-Eee hayat nasıl gidiyor?dedi.İçimden sen gelmeden önce daha iyiydi çünkü şu an kızlar bizi izliyor desem de

-İyi sadece üstümde sabahki tişörtümün olmasını tercih ederdim, dedim. Mete’nin suratı asıldı ve

-Bak gerçekten özür dilerim ayrıca hiç kızma ama ikimizde birbirimize çarptık o yüzden berabereyiz dedi. Vayy be bu çocukta en az benim kadar iyi laf sokabiliyor. Ben tek kaşımı kaldırdım o da kaldırdı, sonunda dayanamayıp gülmeye başladık. Sanırım bu çocukla iyi anlaşacağız diye düşünmeye başladım.

Sonraki 2 saat boyunca sıcak çikolatalarımızı içerek konuştuk ve çok eğlendik. Ve tek eğlenen biz değildik. Derin ve Kumsal adını bilmediğim 2 çocukla konuşuyordu. Egolarını bozmayan Meriç ve Atakan bile gruptaki diğer 2 kişiyle konuşuyorlardı. Arkadaşlarımın da benim kadar diğer grupla anlaştıklarına sevindim. Ama o anda şunu fark ettim ki ben şu ana kadar sadece Mete’yle konuşmuştum. Aman diğerleriyle de sonra tanışır konuşurum bi güne bi arkadaş yeterli diyerek pencereden dışarı baktım. Çoktan hava kararmıştı. Bizimkilere ‘Hadi gidelim’ diye seslendim. Herkes itiraz edicek gibi oldu ama başımla dışarıyı gösterdim. Başlarını salladılar ve hepimiz diğerleriyle vedalaştık.

Dışarı çıktığımızda kızlar yolun yarısını tanıştıkları erkekleri anlatarak erkekler ise kızlarla dalga geçerek geçirdik. Meriç ve Atakan bizim tek başımıza gideceğimizden emin olduktan sonra evlerine doğru yol aldılar. Ben ayy canlarım benim ya nasıl da bizi düşünüyorlar diye düşünürken Kumsal ‘en sonunda’ dedi ve Derin de ‘uff evet ya bi türlü gidemediler’ dedi. Ben kızlara kaşımı çatarak bakarken Derin ‘Ne onlar yanımızda oldukları zaman Mete hakkında konuşamıyoruz habire off yine mi topu topu bi kere çarpıştılar amma taktınız diyorlar’ dedi. Ben ‘Onlara kesinlikle katılıyorum bunda takılacak bişey yok konuştuğum ilk erkekmiş gibi davranmayın’ dedim. Bana garip bir şekilde baktıklarında aslında Meriç ve Atakan dışında samimi bir şekilde konuştuğum ilk erkek olduğunu fark ettim. Aslında sınıfla iletişimim iyiydi ama bizim grup dışında diğerleriyle pek samimi olmazdım. Kumsal ‘Her neyse anlat bakalım ne konuştunuz?’ dedi ve bende onlara konuştuklarımızı anlattım. Yolun diğer yarısını da böyle geçirdik ilk Derin’i eve bıraktıktan sonra aslında Kumsal’ı bırakıcakken itiraz edip benim evimin önüne geldiğimizde Kumsal ‘ Bak Arya bu çocuk seni çekingenliğinden çıkarabilecek bir yapıya sahip bence güvenilir ve iyi birisi’ dedi. Bende ‘Kumsal ona nasıl bu kadar çabuk alışabilirsin şurda tanışalı sadece 5-6 saat olmuşken?’ dediğimde o bana sadece ‘Biliyorsun insanları ilk bakışta tanımlama gibi bir özelliğim var’ dedi. Gerçekten öyleydi Kumsal insanları ilk gördüğünde bir yargıya varır ve çoğunlukla bu fikir doğru çıkardı. Bu da Kumsal’ın hayran olduğum özelliklerinden birisiydi. Kumsal’a ‘Bilmiyorum belki de neyse yarın görüşürüz’ dedim. Birbirimize sarıldık ve eve girdim. Akşam monoton bir şekilde devam etti. Yemek, ödev, televizyon izleme, grupla konuşma derken saat çoktan 11 olmuştu. Biraz kitap okuduktan sonra bu geceki kabusumun daha az kötü olmasını dileyerek uykuya daldım.

GizemliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin