•on bir•

808 91 100
                                    

"Rüzgâr!" dedim Rüzgâr'ın odasının kapısını açarken. "Beni iki saate Ecrinlere bırakır mısın?"

Rüzgâr tişörtünü kafasından geçirmeye çalışıyordu ama tişört bir türlü kafasından geçmediği için büyük bir mücadele veriyor gibi duruyordu.

"Koca kafalı işte, ne olacak." diye söylendim yardım etmek için yanına giderken.

Tişörtün eteklerinden tutup sertçe aşağı çektiğinde Rüzgâr acıyla inledi. "Ah! Kızım yavaş olsana! Kulağım kopuyordu az kalsın."

Beter ol, demek istedim. Ama çıkarlarımı gözetmem gerektiğinden, cici kız modumu korudum.

"Abiii," dedim tatlı tatlı. "2 saat sonra beni Ecrinlere bırakır mısın?"

Rüzgâr tek kaşını kaldırıp bana ters bakış attı ve arkasını döndü. "Hayır."

Evet, cici kız modu buraya kadarmış.

"Ya Rüzgâr lütfen ama bak ben kendim gidemem. Hem senin araban var ayağın mı kopar beni götürsen? Ayrıca iki gün önce sen benden su istediğinde film izlememe rağmen kalkıp su getirmiştim sana. Geçen gün de sen-"

Rüzgâr eliyle ağzımı kapatarak beni susturdu. "Kızım bir sus ya, car car car beynimi yedin iki dakikada. Taramalı tüfek gibi çenen var, Allah düşman başına vermesin."

"Götürecek misin beni?" Rüzgâr'ın eli hala ağzımdayken konuştuğum için sesim boğuk çıkmıştı.

Rüzgâr tükürüklü elini ağzımdan çekip benim tişörtümün üstüne sildi. "Hayır." dedi bir yandan eli tükürüklü olduğu için yüzünü buruştururken. "Biz takımla birlikte Alilerde toplanacağız, oraya gitmem lazım şimdi. Akşam da Alilerde kalacağım."

"Ama!" dedim kaşlarımı itiraz edercesine bükerek. "Rüzgâr ya lütfen."

"Ya kızım bela mısın? Hayır dedik ya, sal beni. Hem sen bana tripli değil misin? Ağlayacaksan gidip odanda ağla, yorma beni."

Öyle mi Rüzgâr efendi?

Rüzgâr'ın masasındaki kitabı alıp sertçe yere attığımda büyük bir gürültü koptu. Rüzgâr yaptığım şeye anlam veremeyen bakışlarla beni izlerken sırıttım.

"Ah!" diye bağırdım kolumu tutarak. "Anne, baba! Abim bana vurdu!"

Rüzgâr'ın gözleri büyürken benim de sırıtışım genişledi.

Küçük kardeş terörü, işte her şeyin kilit noktası buydu.

*

"Yeşil yandı." dedim sinirli bir şekilde direksiyonu tutan Rüzgâr'a dönüp. "Bugün ilerlemeyi düşünüyor musun?"

Rüzgâr bana yandan bir bakış atıp önüne döndü ve sertçe gaza bastı. Gülümsedim. Rüzgâr'ı kudurtmak bu hayatta en sevdiğim şeylerden biriydi.

"Bak," dedi gözünü yoldan ayırmadan. "Alilere gittiğimizde iki saat uslu uslu durup kimseyle konuşmayacaksın, ben de iki saat sonra seni Ecrin'in evine götüreceğim. Anlaştık mı?"

"Anlaştık." dedim uslu uslu kafamı sallayarak. Rüzgâr'ın leş kokulu sırık arkadaşlarıyla takılmaya meraklı değildim zaten.

"Orda gördüklerini annemle babama anlatmak, bunları bir koz olarak kullanmak da yok. Söz mü?"

Eh, sonuçta zorla kendimi götürtüyordum. "Söz."

"Hiç kimseyle konuşmama kısmını iyice anladın ama, değil mi? Sana dokunduklarını görürsem kafa göz dalarım. Onlara da sana da, anladın mı?"

Sen Güldüğünde || TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin