•on altı•

732 69 84
                                    

"Klimayı açabilir miyiz?" diye sordum Kıvanç'a bakarak. "Üşüdüm."

Kıvanç, elleri direksiyondayken bana yandan bir bakış atmakla yetinip hiçbir şey söylemeden klimayı çalıştırdı. Sonrasında gözünü yola çevirip sanki ben orda yokmuşum gibi sürmeye devam etti.

Öfkeyle dudağımı ısırdım.

Görmezden gelinmek beni kudurtuyordu. Hangi durumda olursam olayım, insanların bu ukalalığı yapmalarını kaldıramıyordum. Ne sanıyorlardı kendilerini? Neydi bu 'ben sadrazamın sol daşşağıyım' havaları?

"Müzik de açalım." dedim hırsla. Kaşlarım da çatılıydı fakat Kıvanç bana bakmadığı için yüzümdeki katil civciv ifadesini göremiyordu tabii.

Eli radyoya uzandığında da susmadım. "Mümkünse şöyle bangır bangır bir şeyler olsun."

Kıvanç alay edercesine güldüğünde kaşlarımı kaldırıp demek öyle dercesine bir bakış attım ona.

Ben de Nehir'sem ona rahat vermeyecektim işte. Gıcıktım, evet. Ama ne yapayım, kuduruyordum. Beni sinir edeni sinir etmek, hayat felsefelerimden biriydi yalnızca.

"Kıvanç!" dedim ani bir coşkuyla. "Bende senin telefon numaran yok."

Kıvanç'ın bakışları bana çevrilince ona gülümsemekle yetindim. Bir yandan da bana "Ne yapacaksın benim telefon numaramı?" diye sorduğunda vereceğim cevabı düşünüyordum.

Fakat Kıvanç hiçbir şey sormadan, cebindeki telefonu önemsiz bir şeymiş gibi çıkarıp bana uzattığında şaşkınlıkla telefonu elinden aldım. Yuh, dedim kendi kendime. Telefonunu öylece çıkarıp veriyor muydu bana?

Hiç mi 'trust issue'su yoktu bu çocuğun?

Eğer telefonunu bu kadar rahat bir şekilde bana verebiliyorsa saklayacak bir şeyi olmasa gerekti. Bu durumda bana bilinmeyen numaradan yazanın o olma ihtimali düşüyordu. Tabii eğer mesajları silmiyorsa...

"Şifreni bilmiyorum." dedim telefon parola istediğinde. "Şifren ne?"

Kıvanç yine hiçbir şey söylemeden telefonu elimden alıp bakmadan şifresini girerek bana geri verdi.

Vay be, kaçıncı seviye puştluktu bu?

"Sana şu an aşırı gıcık oldum." dedim açık açık. "Araba sürüyor olmasan saçlarını yolardım senin."

Kıvanç hiçbir tepki vermedi ama dudağının kenarı kıvrılmamak için direniyor gibiydi.

Son sözlerimi söylediğim için, sıra susmaktaydı. Susacaktım. Yol boyunca tek kelime etmeyecektim. Dayanabilirdim.

İçimde Kıvanç'ın rehberine girmek yerine beni whatsapp'a girmeye iten büyük bir merak kabardı. Bilinmeyen numaradan yazan o olabilir miydi?

"Telefonunu kurcalıyorum." dedim gizli bir şey yapmamak için. "Haberin olsun."

Kıvanç beni takmayıp dikkatini yoldan ayırmadığında bunu evet olarak aldım.

Ekranı kaydırıp whatsapp'ın yeşil simgesine tıkladım. İçime bir heyecan dolsa da anında hayal kırıklığı üstüme hücum etti.

Whatsapp'ı şifreliydi. 

Instagram, twitter, galeri, notlar... Her uygulamada şifre vardı.

Belli ki tahmin edebileceğimden çok daha fazla 'trust issue'su vardı.

Nefesimi verip telefonunu kapattım ve ona uzattım.

Kıvanç dudaklarında keyifli bir gülümsemeyle telefonu alırken çenesine yumruk atmak istedim.

Sen Güldüğünde || TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin