Bir yeni mesajınız var.
Gelen bildirimle telefonumu zor da olsa bu havada çıkartıp gelen mesaj bildirimine baktım.
0552.......: Şemsiyeni unutmuşsun ama yağmur çok yağıyor. (09.29)
Telefonumun ekranını ıslatmaya çoktan başlamış olan yağmur damlalarının altında kalan mesaja bakakaldım.
Siz: Evet farkındayım ama kimsiniz? (09.29)
Anında cevap geldi,
0552.......: Cevap vermen sevindirdi. (09.30)
Siz: Toprak şakalarını kaldıramayacağım abiciğim, zaten şemsiyemi aldın sabah, kaldım senin yüzünden böyle. (09.30)
0552.......: Bir dakika senin şemsiyeni Toprak mı aldı? (09.31)
Siz: Abi parti için kullandığın kaçıncı numaran bilmiyorum ama akşam o şemsiyeyle seni dövmeyen Hazal değil. (09.31)
0552.......: O zaman iyi ki Toprak değilim, acıdım şu an. (09.32)
Siz: Bir dakika sen ciddisin? (09.32)
Siz: Ee o zaman Toprak abim değilsen kimsin? (09.33)
0552.......: Zamanı gelince güzelliğim, zamanı gelince. (09.33)
Siz: Bu iş biraz garip olmaya başladı, rahatsız edici olmadan sonlansa iyi olur. (09.34)
Bu numarayı engellediniz
0552.......: Ne demek istiyorsun?
Gönderilmedi (09.34)0552.......: Sanırım ne demek istediğini anladım. Galiba yeni bir hat almam gerekecek.
Gönderilmedi (09.34)0552.......: Ulan Bulut ben senin aklına uyup anonimden yazan aklıma tüküreyim! Yanlış anladı kız!
Gönderilmedi (09.35)0552.......: TAMAM GÖNDERİLMEDİ ANLIYORUM!
Gönderilmedi (09.35)Telefonu çantama atıp Güzel Sanatlar Fakültesine doğru yürümeye başladım. Bölümümü seviyordum çünkü çizmek bana her zaman huzur veriyordu. Küçüklüğümden beri konuşmadığım her bir sözcüğü resme dökerdim. Ailem de benim bu tavrıma karşı çıkmamış, aksine desteklemişlerdi. Mimar bir babaya sahip olmanın en büyük getirisi bu olsa gerekti. Hem çizebiliyordum hem de anlaşılıyordum.
Acıktığımı fark edip saate baktım. Dersimin başlamasına yaklaşık kırk dakika vardı. Fakültenin yanındaki ortak kantine yürüyüp tost ve çay aldım, tostum karışıktı. Şansıma çok sıra yoktu. İki, üç kişinin ardından sıra bana gelmişti ve yaklaşık on dakikada tostum elimdeydi.
Kahvaltımı onlarla ederken aklıma bana yazan kişi geldi, kim olabilirdi ki? Abim olmadığı barizdi, arkadaşlarım olamayacağına göre cidden şemsiyemi almadığımı bilen biri vardı. Bu da beni gördüğü anlamına geliyordu, sapık olabilirdi. Bunu gecikmeden abim Ateş'e söylemeliydim.
Düşünceleri kafamdan atıp telefonumu cebimden çıkarttım ve biraz sosyal medyada gezindim, tostu bitirdiğimde saatin 10.04 olduğunu görüp fakülteye ilerlemek üzere toparlandım.
Bu sene bu üniversitede ikinci yılımdı, şansıma yaşadığım şehri tutturmuş ve ailemden uzak kalmak zorunda kalmamıştım.
Sınıfa girdim ve yerime geçtim, sınıf neredeyse dolmuştu. Ders için eşyalarımı çıkarttım ve telefonumu sessize aldım, ders harici sessizde bırakmazdım çünkü abim ve babam bu konuda nettiler, komiser bir abiye sahip olmak zordu.
Hoca geldiğinde telefonu masanın üzerine koydum ve hocanın açmaya çalıştığı slayta baktım, tam o sıra sessizdeki telefonumun flashı yanıp söndü.
0545.......: Hazal, çocuğu niye engelledin ya?
●
●selam güzelliklerim, nasılsınız?
Ben sürünüyorum. Okul işte.
Umarım her şey yolundadır!
İNSTAGRAM/TİKTOK: suevrenihavareni
öpüdünüz.
XO.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAĞMURLU İKİ YIL | YARI TEXTİNG
Teen FictionAcı ikimizin de kalbinin yuvasıydı, ya birbirimizi iyileştirmek için acıdan arınıp birbirimizi yuvamız yapacaktık ya da daha çok mahvedecektik. "İki yıl karşı taraf bilmeden sevmek kolay mıydı? Hiç sanmıyorum. Peki arkadaş zoruyla ona anonimden yazm...