[story]
yedinci kez etrafına baktı. avuç içleri stresten terliyordu. ellerini peçete ile sildi. tekrar etrafına ve saatine baktı. derin derin nefesler aldı. o biraz erken gelmişti. çünkü çok heyecanlıydı. başını yere indirdi.
yıllardır görmediği arkdaşını görecekti. yıllardır beklediği arkadaşını. şu hayatta ki tek arkadaşını görecekti on yıl sonra. bu yüzden heyecanlıydı ya. içi içine sığmıyordu, mutluydu.
kafasını tekrar yukarı kaldırdığında kendine doğru koşan siyah saçlı çocuğu gördü. oturduğu banktan hızlıca ayağa kalktı. kalbi yerinden çıkacak gibiydi. ona git gide yaklaştı çocuk. ve birkaç saniye içinde aralarında sadece iki-üç adım boşluk kalmıştı.
karşısında ki siyah saçlı çocuk gülümsedi. hem de o kadar güzel gülümsedi ki, gamzeleri ortaya çıkmıştı. ne yapacağını bilmeyerek bekledi ve sonra o da kocaman bir şekilde gülümsedi. kırmızı saçlı olan tam konuşacak iken siyah saçlı ona sımsıkı sarıldı.
ağlamaklı bir sesle, "taeyong." dedi. taeyong ellerini siyah saçlı olanın beline koydu, "yoonoh." dedi kısık bir sesle.
birazdan kıyamet kopabilir, sel olabilirdi. deprem, yangın, uzaylı istilası bile olabilirdi. ama onlar bunu umursamadı. yarınları yokmuş gibi sarıldılar birbirlerine.
ve evet, yoktu yarınları.
22 Kasım 2020,
minik çocuğum Zhong Chenle'nın doğum günü bugün evet... bu yüzden ağlıyorum... 😔🤧
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ya'abrunee, jaeyong
Short Storyya'abrunee, yokluğu ile yaşamanın acısına dayanamayacağın kişiden önce ölmeyi dilemek anlamına gelir.