:: veda

3 1 0
                                    

-18 Ağustos-

Son kez merhaba Sunya,

Bugünün tarihinin sana tanıdık gelip gelmeyeceğini bilmiyorum, üzgünüm. İlk kez emin değilim ama yanlış yapsam bile kullanacak başka sayfam yok, çünkü kullanmayacağım sayfaları yırttım.

Bugün bu yazıyı yazdıktan sonra öleceğim ve özellikle bu tarihi koymak istedim, bir sebebi var.

O zaman ağustosun on sekizinin olduğu gün çok sıcaktı, eriyip gidilecek türdendi. Bende o sıcakta aptallık edip dışarı çıkmak istemiştim, gezip tozarım demiştim kendi kendime. Öyle de yaptım fakat seni gördüm eve geri dönerken. Yere çömelmiş, aynı sana benzeyen yavru bir kediyi seviyordun şefkatle. Gülümsedim o haline. Çok tatlıydınız gerçekten. O an anladım, sert kabuğunun içinde başkalarının söylediği gibi zavallı birisi yoktu. Sen vardın, yumuşacık ve merhametli kalbinle beraber.

Seni çocukluğumdan beri seviyorum, kendini sevmeni istiyorum. Fakat bu halini gördükten sonra sana bu güzelliğini hatırlatmak istedim Sunya. Her şeyine tekrar ve tekrar hayran oldum. O an düşündüm, senin sevgiye ihtiyacın yoktu ki. Sen zaten seviliyordun, fakat farkında değildin. O kediyi severken mutluydun ama bunu bilmiyordun. Ve biliyor musun? Sen sevmeyi bıraktığında ve eve dönmeye başladığında kedinin peşinden geldiğini gördüm. Ve özür dilerim, o gün seni takip ettim. Çünkü merak ettim. O gece eve dönmeyi unuttum, çok aptalcaydı ama gördüklerime değmişti.

Sen eve girdikten sonra, gece evinin önünde yabancı bir silüet görmüştüm. Başta ne olduğunu anlamasamda o an aklıma geldi. Sen ve ben aynı yerde yaşıyorduk. Birçok sokağında tehlikeli işlerin yapıldığı bir yerdi. Ve kötü olan şuydu ki, evlerin ucuz ve çoğu şeye müsait olduğu sokaklar sadece onlardı... Evine hırsız girmeye çalışıyordu, senin evde olman umrunda değildi o pislik için. Korktum, uyanıp ona karşı gelmeye çalışırken yaralanırsın diye. Kendim de bir şey yapamadım, korktum bende çünkü. Özür dilerim orada dikilip izleyebildim sadece hırsız eve girmeye çalışırken. Fakat olmadı, daha doğrusu evine o pis hırsız giremedi. Dedim ya, o sevdiğin kedi seni takip etmiş. O hırsızı o gece pençeleriyle tırmıklayıp seni koruduğuna şahit oldum. Hırsız kedinin yaptığı yaralar sebebiyle sızlanarak uzaklaşmıştı, içim rahat etmişti o an. Senin uykun çok derin olduğu için hiçbir şeyden haberin bile yoktu. O kedi o geceden sonra sahiplendiğin şu anki kedin, Sunya. Bence ona bir teşekkür borcun var.

Büyük ihtimal hatırlamıyorsun bu anlattığımı fakat benim sayemde bunu öğrendin, kedin teşekkürü hakediyor Sunya.

Sunya, sen her ne kadar kendini sevmesende başkaları seni seviyor. İyilik yaptığın insanlar, hayvanlar, belki de suladığın küçük bir bitki...

Bak, aklıma bir şey daha geldi. Ben yazı yazmayı, duyguları yazarak anlatmayı seven bir insanım. Ve yine bu sevdiğim şeyi yapıyordum, ikimizin evine yakın olan bir kafede. Sende vardın, tabii orada olduğunu birer dakika aralıklarla kafeden çıktığımızda anladım. Kafenin önünde küçük bir bahçesi vardı ve çoğu çiçek, bitki solmuştu. Çok üzülmüştüm ve sende üzülmüş olmalısın ki, birkaç güne solacak olan bir fidanın yanına gittin. Evine gidene kadar susayacağını bildiğin için kafeden bir şişe su almıştın ve bunu bile bile o bir şişe suyla bitkiyi suladın. Bunu her gün yaptın, Sunya. Zamanla büyüdü o küçük fidan, ve kocaman bir kiraz ağacı oldu. Bir gün tekrar sulamaya geldiğin zaman çok şiddetli bir yağmur yağmıştı, kafe de kapalıydı tatil günü olduğu için. Bende uzaktan şemsiyemle ne yapacağını bekliyordum, eğer bir süre daha öyle kalırsan yanına gelip sana şemsiyemi verecektim çünkü. Fakat sen çaresizce kiraz ağacının altına girdin, yapraklar her ne kadar seyrek ve ince olsa da yağmur bittiğinde çoğu yerin kuruydu. Belki saçma gelecek ama o ağaç seni korumuştu bence.

Bilmiyorum, olağanüstü geliyor olabilir ama değildi işte. Belki de kuruntu yapıyorum, emin değilim. Her neyse.

Ve şimdi o iyilik yapıp büyümesine olanak sağladığın kiraz ağacı kafeye gelenleri memnun ediyor. Senin sayende ağacın o güzel kirazlarından yiyebiliyorlar.

İnan bana, sen çok iyisin. Her ne kadar sevilmediğini hissetsende, söylesende bence iyilik yaptığın her türlü canlı seni seviyor Sunya. Bu iki anıyı hatırlamanı beklemiyorum ama bunları anlattığımda sevildiğini hissetmeni istiyorum senden.

Şimdi gitmeliyim. Seni çok seviyorum, aynı seni seven diğer insanlar gibi Sunya. Veda etmeyi sevmiyorum bu yüzden kısa ve öz olacağım.

Ben senin yıllarca içinde savaş verip kendinden nefret etmene sebep olan iç sesinim. Ben Sunya'yım, ben senim, senin benliğinim. Artık kabullendim her şeyi, kendimi sevmem gerektiğini ve artık seni özgür bırakıp hayatını yaşaman gerektiğini. Anladım hepsini, artık insanların ne dediğine takılmak yok.

Şimdi, kimsenin düşüncesini takmadığım bir yere gideceğim ve mutlu olacağım. Kendimi de seveceğim. Orada iyi olacağım. İnan bana kendime olanların, her şeyin farkındayım. Yıllardır yalnız kalıp kendi düşüncelerimle boğuşmak bana zarar verdi ve bedelini de ödedim. Şimdi gitme vakti.

Hoşça kal, Sunya. Seni özgür bırakıyorum artık, kendini sev.

[🌘]

Merhaba millet!

Evet, günlük tarzı bölümlerin sonuncusuydu. Bir sonraki bölüm final ve büyük ihtimal üçüncü kişi ağzından yazacağım.

Bu bölümden sonra anladığınız üzere bu kurgudaki Sunya, şefkatli ve merhametli. Her ne kadar Sunya bunu anlayamasa da, ona anlaması için yardımcı olmaya çalıştı iç sesi.

Bu yüzden, Sunya'yı çok sevin. Fazla acı çekti çünkü. Ayrıca anlamayanlarınız varsa diye söylemek istiyorum; kızın ölümcül bir hastalığı yok. Kız intihara meyilli ve kendine dört gün süre vermiş. Kısacası kendi ölümünü kendisi hazırladı.

Neden dört gün verdi diyenleriniz varsa bunu da açıklayacağım; Çünkü kızın anılarının çoğu kendi ile alakalı. Kıza göre içinde susturduğu Sunya ile zaman, bir senenin on iki ayı kadar güzel ama dört mevsimi kadar az.

Her neyse, fazla konuştum ve aslında bu iyi bir şey. Normalde yazmayı çok severim ama bu tarz şeyleri açık açık yazmak tuhaf geldi. İlk diyebilirim belki.

Oy verip yorum yaparsanız çok mutlu olurum ve havalara uçarım!

Sizi çok ama çok seviyorum, görüşürüz!

- SUNYA -Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin