Genç doktor aşağı sarkan gözlüğünü ittirdi eliyle hafifçe ve elindeki sayfalarının çoğu yırtılmış defteri incelemeye devam etti.
Dakikalar sonra okumayı bitirip defteri yan taraftaki masaya bıraktı ve iç çekti. Bakışları boş odaya kaydı, ardından diğer yanında bulunan yardımcısına döndü.
"Tertemiz, eskisi gibi değil."
Yardımcısı tuhaf bakışlarını doktora yolladı, ardından odayı inceledi. Eline doktorun bıraktığı defteri alıp bir kısmını okudu ve içinde susturduğu merakına yenik düşüp sordu.
"Sizce, bu yazıyı yazan kişi, neden bir başkası onu seviyormuş ve başkası yazmış gibi yazmış olabilir efendim?"
Doktor soruyla beraber bakışlarını yardımcısına yöneltti önce. Ardından da elinde bulunan deftere. Gözlüğünü çıkardı yavaşça ve arkasını döndü.
"Hadi buradan çıkalım, odama giderken konuşuruz."
Yardımcısı onun görmeyeceğini bildiği halde kafasını salladı ve odadan çıkan doktora yetişip yan yana yürümeye başladılar. Meraklı bakışlarını asla çekmedi doktordan. Doktor kendisine sıcak bir kahve alıp boş bir masaya geçti ve yardımcısı da karşısına heyecanla oturunca anlatmaya başladı.
"Bazen çok yalnız hisseder insan, konuşacak birileri olsa da kendi başınadır. Ya da kendi iç sesiyle boğuşur. Farkında olunmaz ama kendi benliği kendisine zorbalık yapar çoğu zaman. Buna alışır ama bir süre sonra, etrafına bakar. Yalnızlığı zoruna gider belki de ve kendini sevmek ister. İşte bu gibi durumlarda, yazıya aktarmak en iyi şeylerden biridir.
Defteri yazan kişi de sanırım bunu denemek istemiş ama neden öyle yaptığını anlamak zor biraz."
Doktor sözünü bitirir bitirmez yardımcısı söze atıldı.
"Yani, yalnızlığı ve kendiyle boğuşması onu delirtmiş ve böyle şeyler yazmasına mı sebep olmuş?" Hafifçe güldü doktor ve yardımcısına döndü.
"Hayır, kendi iç sesiyle en büyük savaşı verip, artık özgür olmak istemiş. Belki belli değil ama öyle."
Ardından derin nefes alıp ayağa kalktı ve yürümeye başladı, yardımcısı da peşine takılmıştı. Yardımcı tatmin olmamıştı aldığı cevaplardan, hala merak ediyordu çünkü.
Doktor odasının bulunduğu kısma gelip kapı kolunu tuttu. Açacağı sırada yardımcısı bir soru sorarak engel oldu.
"Peki ya, kim bu Sunya? Yani, daha doğrusu yaşıyor mu? Kendini seviyor mu artık?"
Doktor gülümseyerek yardımcısına döndü. Ardından odasının kapısını açıp içeriye bir adım attı ve arkasına bakmadan sorunun cevabını verdi.
"Benim, Sunya benim. Ve evet, orada yazdığım gibi özgürüm. Seviyorum kendimi." Ardından odasına girip kapıyı kapattı.
Yardımcı şaşkındı, hemde çok fazla. Doktor, yani Sunya, kendi hakkında hiç konuşmazdı ama bunu da beklemiyordu.
Şaşkınlığı yavaş yavaş azalırken elinde bulunan defterin içini tekrar açtı.
Başta bu defteri yazan minik Sunya'nın deli olduğunu ve bu yüzden kendi kendine böyle yazdığını düşünüyordu. Ama yanılmıştı. Doktorun da dediği gibi, minik Sunya yıllardır onu kafese tıkmış iç sesiyle özgürleşmek için boğuşmuştu bu deftere yazarken bunları. Ona zorbalık eden sesi susturup kendini sevmeye başlamıştı minik Sunya. Yardımcısı şu an çok daha iyi anlıyordu her şeyi.
Gülümsedi, ardından defteri kapatıp kolunun altına sıkıştırdı. Daha sonra ise şu anki Sunya'nın, doktorun, odasını gösteren cama yöneltti bakışlarını.
Sunya aynadan kendine gülümseyerek bakıyordu, kendine olan bakışları şefkat ve büyük sevgi içeriyordu.
Bu manzara yardımcının gülüşünü büyüttü. Kafasını hafifçe iki yana sallayıp oradan yavaşça uzaklaştı.
Düşündü sadece. Sunya'nın hiçbir zaman kimsenin sevgisine ihtiyacı olmamıştı. Olmasına da gerek yoktu. Sadece minik Sunya farkında değildi. İç sesiyle kendine öyle zorbalık yapmıştı ki, kendinden nefret etmişti. Eğer bir başkası onu severse mutlu olacağını, bu zorbalıktan kurtulacağını sanıyordu. Ama yanılmıştı, öyle birine gerek olmadığını da farketmişti. Başkasına gerek yoktu ki, kendisini sevseydi o yeterdi Sunya'ya.
Belki geç farketmişti ve belki de pişmandı ama şu an kendini seviyordu Sunya. Geçmişi bir kenara bakıp ileriye yönelik olmaya başlamıştı. Defteri yazan iç sesini dinlemiş ve kendini sevmeyi başarmıştı Sunya. Belki hala eksikleri olduğunu düşünüyordu ama kendini kabul edip seviyordu artık. Yardımcısı onun mutlu olduğunu görebiliyordu.
Bunca zaman yazılarda gördüğü şeyler hep aynadaki yansımasıydı Sunya'nın. Kütüphanedeki gülüşü kendi yansımasıydı, acısını gören de kendisiydi. İlk intihar etme sebebini merak eden de kendisiydi, kedisinin yardımı ve kalan tüm şeyler de kendisini sevmesi için yaptığı bir şeydi. O sadece kendisinin bu dünyada tek olduğunun farkına varıp artık tamamen kendiyle gurur duymak için yapmıştı her şeyi.
Sunya, kendi başına çok şey yaşamıştı ve hepsini de kendi başına atlatmıştı.
Yardımcı merhametle kolunun altındaki deftere kaydırdı bakışlarını. Gurur duydu o deftere yazı yazan minik Sunya ve şu anki doktor Sunya ile. Gurur duydu doktorla, mutlu oldu.
Örnek aldığı insanın, bu denli güçlü kalıp pes etmeyerek çabalamasıyla gurur duydu. Kendisi de öyle olacaktı, Sunya onun için, belki de başka birisi için en güzel örnek olabilirdi.
Hastanedeki insanlar yardımcının bu denli gülümseyişine anlam veremeyerek baktı. Yardımcı ise onları umursamayarak kendi çalışma bölgesine ilerledi.
Her şey aynı şekil devam ediyordu, hayat bitmemişti aksine hala devam ediyordu. Sunya'nın yaşamı bu dünyada bulunan bir hikayeydi artık. Belki bilinmeyecekti ama herkes gibi bir hikayesi olmuştu.
-SON-
Selam herkese!
Sonunda bitirebildim. Ve umarım istediğim mesajı size aşılamayı başarabilmişimdir.Küçük bir yazardan not adlı bir bölüm yayımlayacağım, lütfen onu da okuyun olur mu?
Şimdi gidiyorum, sizi seviyorum
ve görüşürüz!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
- SUNYA -
FanfictionMerhaba Sunya, Bu deftere senin adın verdim, çünkü içimi sana dökmeye ihtiyacım var. Ayrıca kendini sevmen içinde yazıyorum. Çok değerlisin sen, bunu unutma.