2. Bölüm.

7.1K 456 537
                                    

Bölüm için baskı kuran okuyucuları yorumlarda da görmek istiyorum.

İyi okumalar

-

Çocukluğumdan bu yana ilaçlarla susturduğum zihnimin bana en büyük ihanetiydi. Yere yığılıp kaldığımda, zarı delinen geçmişe kuru damarlarımla düğüm attığım bütün cümleler yine beni bulmuştu.

Kendime arkamı dönebilmeyi çok istemiştim. Kendimden yıllarca uzağa kaçırdığım Ayza, ben yerle bir olduğumda benimle beraber önüme devrilmişti. Kaç kere yaralamıştım onu? Benden kaç kere diriyken kopuvermişti? İlk terk edilişim bir anne ve babanın vicdanından yükselen o fısıltıydı. Ve bir daha hiç bu kadar sessiz olmadı terk edildiğim anlar. Çığlıklarım zavallıcaydı biliyorum, lakin çaresizce ağladığım zamanlar çok daha kötüydü.

Silip attığımı sandığım her anı, eski boşluğuna dönüyordu. Susturmam için ne çok beni harcamıştım... Uğultular vardı. Her iki yanımda avuçlarının içine aldığı hatıralarla kulaklarıma kapanan o sesleri işitiyordum.

"Küçük!"

Okyanus mavisi gözler.

"Ayza."

Kumral saçları vardı.

"Ben Enez."

Ve beni hiç bırakmayacağına dair söz vermişti.

Hassas olmamın suçlusu ben miydim? Güçlü olmayı öğrenmem için bu hastane kokusunu içime daha ne kadar çekmem gerekiyordu? Enez'in gittiği gün yağmur hiç dinmemişti. Ve  onun beni bıraktığını kabullenişim,  gök gürlediğinde yatağımdan fırlayıp onun kolları arasında yer bulamamam olmuştu. Bir mezarı andıran o yatağın üstüne kökleri kesilip atılmış bir çiçek gibi kalmıştım.

Bir daha hiç büyümeyecektim.

Kirpiklerim arasından ince çubukları andıran ışıklar sızdı. Yukarıdan yansıyan ışık esneyip kısalıyordu, sonra gözkapaklarım aralandı ve tavan bir kaç kez önümden kayıp geldi. Ne olduğunu anlayamıyordum. Bilincim zihnimin içinde ıslak bir sabun gibi kayıyordu. Elimin üzerinde yabancı bir cismin ağırlığı vardı ve karın bölgemde ağrılar hissetmeye başlamıştım.

Gözkapaklarım güçsüzce kapandı. Böyle uyanmak istemiyordum. Herşeyi hatırlamanın ağırlığıyla uyanmak istemiyordum. Onunla olan hatıraların çoğunda zihnim artık yüzünü benden gizlemiyordu. O bulanık tabaka yoktu, önüne perde çekilen sesler daha netti, söylediği her cümlesi kafamın içinde tekrar ediyordu.

Kapının açıldığını işittiğimde yeniden gözlerimi açtım, bir hemşire odaya girmişti ve benim uyandığımı fark etmesiyle bu tarafa geldi ve serumu kontrol etti, başımı yavaşca elime çevirdikten sonra odanın içine göz gezdirdim. Zihnimin aksine burası oldukça sessizdi.

"Nasıl hissediyorsun?" diye üzerime hafiften eğilerek sordu. Sersem gibiydim. Daha çok uyuştuğumu hissediyordum. Kuruyan dudaklarımı ıslatırken gözlerimin ucundan ayrılan gözyaşı şakağımdan akarak saçlarıma yol aldı. Bir cevap vermediğim halde üstelemedi ve ben öylece karşıyı izlerken kısa bir süre sonra yanında bir doktorla beraber geldi.

Gözlerime tuttuğu ışığın ardından geri çekildi.

"Ayza bizi duyuyor musun?"

Kısa süren bir tepkisizliğin ardından onlara bakmadan başımı salladım. Yanında ki hemşireye bir şeyler söyledi fakat dinlemedim. Yüzümün giderek ıslandığını hissediyordum.

Ağlıyor muydum?

"Ağrın var mı?"

Yeniden başımı sallarken sağ elimi yavaşça yüzüme kaldırarak yanağımı silmek istedim lakin güçsüzlüğümün yanı sıra suratımda olan bir acıyla daha karşılaşmıştım. Doktor ağrı kesici yapılmasını söyledikten sonra bana bir kaç soru daha sordu ardından yanımdan ayrıldı.

SUSKUN 2 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin