Jimin'in engelini iki gündür kaldırmıştım. Ne o, ne de ben hiç yazmamıştık. Aşkımızı sessizliğimizin arkasına gömmüştük.
Pardon, aşkımı.
Açıkcası şu an bir az daha iyi hissediyordum. Başkan, o gün kızların söylediklerinden sonra bizi tatile göndermişti. Tatil gayet güzel ilerliyordu, onu tam olarak unutmamıştım ve muhtemelen unutamayacaktım da ama en azından gülüşlerim bu sefer gerçekciydi.
İki ay geçmişti, kalbim hala yaralıydı ama eskisi gibi acımıyordu artık. Alıştığından olmalıydı acıya.
Mutfakta bize çilekli pasta yapan Jennie unnieye arkadan sıkıca sarıldım. Daha sonra masaya oturdum ve pastanın kremasından dudaklarıma götürdüm.
"Rosie! O pastaya ait!" Diyen Jennie unnie'nin beni azarlamasına karşılık güldüm.
"Ee bende Pastayım, unnie!"
Bana cevap vereceği sırada Jisoo ve Lisa içeri girdiler. Ama yüzlerinde telaşlı bir ifade vardı. Jennie unnie de bunu farketmiş olacak ki, kaşlarını çatıp, kızlara baktı. "Ne bu haliniz?"
Jisoo unnie yanıma gelip elimi tuttu. "Rosie, b-bunu nasıl diyeceğimi bilmiyorum ama gitmemiz gerek."
Kaşlarımı çatıp, "Neden ki?" Diye sordum. "Ne güzel tatil yapıyoruz işte. Unnie, neler oluyor?"
"O burada." Dedi bir anda.
'O' diye kimden bahsettiğini anlamıştım. İyi ama neden, nasıl? Tatile gelmiştik ve bu gizli tutuluyordu. Billiyor olamazdı, yoksa olabilir miydi ki?
"Anlamıyorum ya tatil yapacak burayı mı bulmuş yani? Neden diğer şehirler değil de sırf bu küçücük Vianden kasabası?!" Jennie unnie'nin bağırmasıyla kendime geldim.
Bende bilmiyordum. Lüksemburgun, Vianden kasabasına gelmiştik ve gerçekten de kasaba olduğu için çok az insan vardı. Tanınmadığımız için oldukça rahat bir tatil sürüyorduk.
"Asla tesadüf değil, bilerek gelmiş besbelli. Ya hiç mi düşünmüyor dispacth'ın yine sizi yakalayabileceğini?" Lisa haklıydı.
"Nasıl gelmişse gelmiş umrumda değil. Tatili falan da bitirmiyoruz. Kendisi çekip gitsin nasıl geldiyse. Onun için bu güzel yerden vazgeçmeye niyetim yok. Siz nasıl bildiniz peki burada olduğunu?"
"Festivaldeydi, yüzünü şapkayla örtmeye çalışmıştı ama biz tanıdık."
Omzumu silktim. Gelmekte niyeti neydi bilmiyorum ama rahatımı bozmaya hiç niyetim yoktu.
Festivale katılacağımız için odalarımıza çekildik ve hazırlandık. Üzerime siyah şort ve tişört giymiştim. Diğerleri de hazır olunca evden çıkmıştık.
Jimini düşünmemeye çalışıyordum ama ya karşılaşırsak diye de korkmuyor değildim. Onu uzun bir zaman sonra görürsem ne yapacağımı, nasıl tepki vereceğimi bilmiyordum.
Festivale vardığımızda bizi tanıyan bir kaç kişiyle fotoğraf çekilmiştik. İnsanlar rengarenk giyinmiş ve müziğin eşliğinde dans ediyorlardı.
Onlara katılarak bizde dans etmeye başladık. Aniden karşıma gelen küçük bir kız çocuğu elindeki lale çiçeğini bana uzattı ve elimden tuttu. Çocuğun tatlılığına gülümseyip beni gittiği yere götürmesine izin verdim.
Festivalin olduğu alanın dışına çıktığımızda çocuğu durdurup yanına eğildim. "Hey, sen, küçük beni nereye götürüyorsun?" Gülerek sormuştum.
"Ben söyledim." Diye gelen sesle kalbim hızlanmıştı. Arkamı dönmek istemiyordum, dönersem eğer, gözlerinde kaybolacağımı biliyordum. Özür dilemese de affederdim, kendimi biliyordum. Küçük çocuk bizi yalnız bırakarak uzaklaşmıştı.
Hissetmiş miydi yoksa artık kalbimin onu derinlere gömdüğünü? Bunu istemediği için mi tam da şu an karşıma çıkmıştı?
"Benim burada olduğumu nereden öğrendin?"
"Bir şekilde öğrendim işte. Chae, sana bir şey söyleyeceğim."
"Dinlemek istemiyorum."
Gideceğim sırada kolumdan tutarak beni durdurdu. Karşıma geçmişti ve ben gözlerimi onun dışında her yerde gezdiriyordum.
"Dinlemelisin, gerçekten bilmek isteyeceğin bir şey."
"Bilmek istemiyorum. Ayrıca sen korkmuyor muydun ya bizim yine yakalanmamızdan? Herkese açık alanda karşıma geçmeye nasıl cesaret ettin hayret."
Kelimelerimi onun canını acıtmak isteyecek derecede seçiyordum. Benim kırıldığım kadar kırılmalıydı o da.
"Chae, yüzüme bakmıyorsun bile. Bu kadar mı nefret ediyorsun benden?"
Seni hâlâ seviyorum ve bunu anlamaman için, aptal.
"Kusura bakma ama karşında eski Chae yok. O yüzden yüzüne bakarak sana sevgisini haykıran o eski kızı unut. Çünkü onu yaralı bir kadın yaptın!"
Sesimin titrememesi için sarfettiğim her çabada boğuluyordum.
Elimi tuttuğu sırada şaşırdım. Elimi çekmeye çalışıyordum ama başarısızdım, bırakmayıp avucuma dudaklarını bastırdı.
Benden bu kadar, zaten karşısında çok bile dayanmıştım. Ağladım, o avuç içime her buse kondurduğunda bir damla yaş aktı gözlerimden.
"Hâlâ beni seviyorsun," Beni kendine çekti. Gözlerimi silerken, "Chae, kalbini başkasına hiç emanet etme, olur mu?"
Yüzüne baktım. "Niye? Sen barlarda kızlarla birlikteyken iyi ama benim başkasını sevmem yanlış mı?"
"Ben.." Cümlesini tamamlamasına izin vermedim.
"Jimin, biz bittik. Zor kabul ettim, her gece ağladım, ama kabul ettim işte. Sen de et. Gerçeği sen ilk baştan beri kabul etmemişsin ya bizi." Alayla güldüm. "Sen önemli bir şey söyleyecektin, ne var?"
"Benim buraya gelme amacım tamamen sensin. Chae, şimdi festivale gideceğiz ve herkesin içinde ilişkimizi açıklayacağım, hiç bir şey umrumda değil artık! Ben seni istiyorum, ben seni özledim! Ne bazı beni sevdiğini iddia eden ama ilişkimi desteklemeyen fanlarım, ne de Bighit ve ya YG! Umrumda değiller. Ben sevdiğim kadınla özgür bir hayat yaşamak istiyorum! Gerekirse işimden de olurum ama seni kaybetmeyeceğim ve ikimizin de çektiği bu acıya bir son vereceğim!" Ben şaşkınlığımı üzerimden atamadan elimi eline hapsetti ve festivalin merkezine doğru adımladı.
***
Jimin akıllandı mı acaba? Sizce Jirose bu bölümden sonra barışır mı?
Hoşçakalın 💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
vulnerable // jirosé
Fiksi Penggemar"Öncesi ve sonrası yoktu. Bahanelerin ardına sığınmadan aşkımıza sahip çıkmalıydık." İdol kitabıdır. ρ¢н × ρʝм *vulnerable - savunmasız.