-bölüm 1-

202 5 0
                                    

'Uyanın tembeller! Herkes uyansın! Uyuşukluk etmeyin! Kalkın hadi! Sizi lanet olası sürtükler uyanın!' Victoria her sabah olduğu gibi eline bir çan almış herkesi uyandırıyordu. Bu lanet olası bunaktanda çanındanda nefret ediyordum.

Her sabah saat daha 6 olmadan uyandırıyordu bizi. Nefret ediyordum. Nefret!

Tatlı uykumdan ayılabilmek adına ellerimi yumruk yapıp gözlerimi ovdum. Bu benim uykumu atamamıştı üzerimden. Elimi yüzümü yıkamak için lavaboya gittim. Gitmez olsaydım! her gün olduğu gibi sonsuz bir tuvalet sırasıyla karşılaştım. Kaldığımız yurdun nefret ettiğim bir olumsuz yönü daha.

Sıra bana geldiğinde yavaş adımlara lavaboya girip bir o kadar daha yavaş biçimde elimi yüzümü yıkadım. Beklesin sürtükler! Bunca yıldır tuvalet kapısında beklediğim zamanın acısını çıkaracaktım. Buna hakkım vardı. Evet evet kesinlile vardı.

Bu yetimhane yurdunda ne işin var diye soracak olursanız ben bir yetimdim. 4 yaşının sonlarında terk edilmiş bir kız çocuğu. Babası olmayan annesi bulunamayan kız çocuğunu diğer yetim çocuklar gibi tabi ki yetimhaneye bırakacaklardı. Yetimhaneye geldiğim o sene tam tarihi hatırlayamıyorum 5 yaşıma basmak üzereydim. Burada geçirdiğim dolu dolu 14 senem var. Benim evimde yurdumda burasıydı. Ama gidecektim . Geçen ay 18 yaşımı doldurdum. Yurttan ayrılıp Sofia ile birlikte ev kiralıyacaktık. Yeni bir hayatın başlangıcıydı bu gün. Hayallerimizin olduğunu dört dörtlük bir hayat.

Yemekhaneye indiğimde Sofia önünde tepsisi yemek masasına oturmuş sanki yıllardır yemek yememiş bir öküz gibi hızlı hızlı duyoruyordu karnını. Bende kendime bir tepsi kahvaltı alıp karşısındaki sandalyeye oturdum. Kafasını bile kaldırmadan yemeye devam etti. Benim olduğumu biliyordu. Yıllardır aynı masada aynı sandalyelerde oturuyorduk. Bizim bizden baska dostumuz yoktu. Karşısına oturan kişide benden başkası olamazdı.

Ufak bir kahkaha patlattım.

'Yavaş yesene! Boğulacaksın!' Onun bu haline gülmemek imkansızdı. Ben kıkırdamaya devam ederken kafasını kaldırıp bana baktı. Bir kaç saniye beni süzdükten sonra alayla gözlerini devirdi ve dakikalar içinde tepsisindeki her şeyi silip süpürdü.

İkimizde kahvaltımızı edip odamıza çıktık 1saat içinde de hazırlandık. İlk gideceğimiz yer emlakçıydı. Kendimize küçük, kalacak bir ev bulmalıydık.

10 dakika yürümenin ardından bize en yakın emlakçıya girdik. Emlakçı bizi sevecen bir gülümsemeyle karşıladı. 'Hoşgeldiniz efendim!' Diye şakıdı ardından.

Konuşmaya ben başladım. Sofia karşı cinsle konuşmada hiç bir zaman başarılı olamamıştız zaten.

'Kendimize bu civarlarda kalacak küçük ama konforlu bir ev arıyoruz bayım...' Ben daha cümlemi tamamlayamadan adam sözümü kesti.

'Elimizde tam istediğiniz gibi bir ev var!'

'Harika! Ama ufak bir sorunumuz var. Elimizde birikmiş bir miktar paradan başka hiçbir şeyimiz

yok ve kiralik bir ev bakıyoruz. İlk aylık kirayı peşin vereceyiz yerleştikten hemen sonrada iş bulup çalışmaya başlayacağız. Ödeme konusunda bir sıkıntı yaşayacağımızı zannetmiyorum ama kirası bütçemizi aşmayacak bir ev bulmalıyız.'

'Siz hiç merak etmeyiniz hanımefendi. Eminim bütçenizi aşmayacaktır. Elimizdeki evlerin kiraları oldukça uygun. Hatta isterseniz bu gün bile yerlesebilirsiniz.' Sofia ve ben duyduklarımıza inanamıyormuşçasına birbirimize baktık. İkimizinde mutluluktan gözleri parlıyordu. Yani Sofia'nın gözleri öyleydi. Benimkilerinde öyle olduğuna adım gibi emindim.

Emlakçıdan çıkıp yurdun yolunu tuttuk. Hayallerimizi gerçekleştirmeye giden yolda ilk adımımızı atmıştık. Kiralıkta olsa bir evimiz olmuştu. Hemde bu gün yerlesecektik. Yurda vardığımız zaman kimseyle ilgilenmeden odamıza çıktık. Çok fazla vaktimiz yoktu. Vardı da bu taşınma işi epey uzun bir zaman alacaktı. Saatlerimizi... 5 saat belkide 6 saat .

Yurtta pek eşyamız yoktu. Kiyafetlerimiz vardı. Günlük kullandığımız eşyalar, ıvır zıvırlar filan. 2 saat içinde yurttaki bize ait olan bütün her şeyi toparlamıştık. İkimizde 18 yaşımızı aştığımız için kimse bize karışamıyordu artık. Istediğiz gibi gidebilirdik buradan.

Yurttan dışarı adımımızı attığımızda özgürdük. Derin bir nefes alıp arkamda kalan, bütün çocukluğumun geçtiği bu yetimhane yurduna baktım. Bir kaç saniye içinde çocukluğumda yaşadığım iyi, kötü anılarımın hepsi gözümde canlandı. Şu anda yaşadığım duygunun tarifi yok. İnanılmaz bir duygu bu.

Tekrar önüme döndüğümde tuttuğum nefesimi bıraktıverdim. Buraya kadardı. Çocukluğum artık bitmişti. Bundan sonraki hayatımda kendi ayaklarımın üzerinde duracak, kendi paramı kendim kazanacak, kimseye muhtaç olmayacaktım.

Sofia ile birlikte bir kaç adım attığımızda yükümüzün taşıyayacağımız kadar ağır olduğunu fark etmemiz uzun sürmedi. Gördüğümüz ilk taksiyi durdurduk. Şoföre emlakçının verdiği ,yeni evimizin adresinin yazılı olduğu kağıdı uzattım.

Yol boyunca hiç konuşmadık. Taksi durduğunda şoför serçe parmağı ile tek katlı ,dış cephesi gök mavisi renginde küçük ama sevimli evi işaret etti. 'Adres burası efendim.' Şoföre teşekkür ettikten sonra ödemeyi yapıp taksiden indik. Evin kapısına geldiğimizde Sofia cebinden emlakçının verdiği anahtarla kapıyı açtı. İste bu kadar! Yeni evimize kavuştuk!

Ev gayet güzeldi. Ama emlakçının gösterdiği resimlerden daha kirliydi. Sanırım temizlik yapmamız gerekecekti ve yerleşmek düşündüğümüzden daha fazla vaktimizi alacaktı.

Bütün temizliği bitirip yerleşmiştir. Tam 6 saatimizi almıştı ama buna değişmişti. Gayret güzel ve ferah olmuştu. Yorgunluktan ölmek üzere olan biz kendimizi yataklarımıza attık. Ev küçük olduğu için fazladan odamız yoktu. Bu yüzden Sofia ile aynı odada kalacaktık ama bu bizim için kötü bir şey değildi. Kendimizi bildik bileli aynı odada kalıyorduk zaten. Saate bakmak için telefonuma uzandım.

'Aksam üzeri olmak üzere. Ben çok acıktım . Yemek sipariş edelim.' Dedim. Sofia kafasıyla onayladı.

10 dakika içinde sipariş ettiğimiz pizzanın hepsini silip süpürmüştük. Yemekten sonra günün yorgunluğunu üzerimizden atmak için odamıza çekildik. Tuvalete gitmem gerektiğini fark ettim. Yatağımdan doğrulup koridora çıktığımda duyguğum sesle irkilmiştim. Bir o kadarda korkuyordum. Belki Sofia'dır umuduyla seslendim. 'Sofia sen misin?' Hiç bir ses bile yoktu. Bir kaç adım attığımda eğsemdeki acıyla yerimden sıçradım. Ve ardından sıcaklık hissettim. Elimi eğseme götürdüm. 'Lanet olsun'. Bir kaç saniye içinde gözlerim karardı ve tanımadığım yabancının kollarına yığıldım...

İste ilk bölümle karşınızdayim. Umarım beğenmişsinizdir. Epey uzun bir bölüm oldu ama bundan sonraki bölümlerde uzun uzun yazarak sizleri sıkmayacağım. Hikayemi takip ederseniz sevinirim. Güzel bir çalışma olacak diye düşünüyorum. :D iyi okumalar...

Not : Multimedia'deki fotoğrafı Christie Scott karakteri olarak düşününüz .

BEYAZIN SİYAH TONUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin