Uçsuz bucaksız Hint Okyanusunun dalgaları, acımasızca sahile vururken, güneş yavaş yavaş kendini göstermeye başlamıştı bile. Gecenin örtüsünü üstünden atan ada, zarafetini gözler önüne seriyordu. Yüzüne mangal ateşi gibi çarpan güneşin etkisiyle irkilerek gözlerini açan Chris kendini altın gibi parlayan ince kum tanelerinin üstünde buldu. Gücünü toplayıp ayağa kalktığında hala olayın şokunu atlatamamıştı. Dün gece ne olmuştu, nasıl oldu da o uçağın içinden sağ çıkmayı başarmıştı? Peki ya Bella, acaba kurtulmayı başarabilmiş miydi, Tanrı bilir .Kafasında dolaşan soruları düşünürken ,alnından süzülen kanı yeni fark etti. Elini alnına götürdü ve yaklaşık dört beş santim genişliğindeki yarayı fark etti. Acı yavaş yavaş bedenine yayılmaya başlarken kanamayı durdurmak için Tişörtünü başına sert bir şekilde bağladı . Bu ,kanamayı dakikalar içinde durdurmaya yetti .''Tanrım bu bir şaka olmalı , yeni bir hayat isterken bunu kastetmemiştim. Önce uçak düştü şimdide bu lanet olası adada mahsur kaldım.'' diye, gök yüzüne haykırdı ve yanağından akan tuzlu yaşları sildi. Dizlerinin üzerine çöküp avuçladığı kum tanelerini küfrederek etrafına savuruyordu.
''Yeni hayatına alışsan iyi olacak Chris, belki yalnızlık iyi gelir he ne dersin ?Tıpkı Alexander Supertramp gibi .'' dedi yüzündeki acı bir gülümsemeyle. Çok yorgundu ve bir hayli açtı, saatlerdir ağzına tek bir şey sürmemişti. Kafasını kaldırıp kuş cıvıltılarının geldiği yöne çevirdiğinde , gövdesi yirmi metreyi bulan tropikal ağaçlarla karşılaştı. Karnı çok açtı ve ağaçların üzerindeki Hindistan cevizleri gözüne takıldı. Güneşin kavurduğu kum tanelerinin üstünden hızlı adımlarla, yüz metre ilerideki ormana gidiyordu. Yeşil bitki örtüsünün üstüne ayak bastığında kendini olabildiğince tırmanışa odakladı .Neyse ki paralı askerlik yaptığı yıllarda , nasıl tırmanabileceğini öğrenmişti .’’ Tabi ya , ihtiyacım olan tek şey ayaklarımı sıkıca bağlayabileceğim bir ip ‘’.Eliyle alnından akan terleri sildikten sonra başını, sonu görünmeyen ormana çevirdi ve ilerlemeye başladı. Bitki örtüsü gür olduğundan ilerlemek bir hayli zordu. Yaprakların arasından süzülen gün ışığı , o muhteşem doğa harikasını gözler önüne seriyordu . ‘’Daha önce böyle bir yer görmediğime yemin edebilirim.’’ Dedi şaşkın bir ifadeyle .Koluyla yüzüne çarpan yaprakları kenara iterken , tepesinde uçuşan rengarenk papağan sürüsünü gördü. İnanılmaz bir renk cümbüşü vardı. Sonra bir anda ne kadar aç olduğunu hatırladı. Acilen bir şeyler yemeliydi. Şuan için Hindistan cevizinden başka bir şey düşünemiyordu. Yanında duran geniş yapraklı kısa boylu ağacı fark etti. Yanına gidip dikenli gövdesine aldırış etmeden geniş yemyeşil yaprakları koparmaya başladı. Elindeki yaprakları birbirine sarıp bağladıktan bir süre sonra elinde işe yarayacak kadar ip elde etmişti bile. Geldiği yönden hızlı adımlarla , yüzüne çarpan yapraklara aldırış etmeden Hindistan cevizi ağacına ulaştı. Elindeki ipi ayaklarına geçirdikten sonra Sıcaktan terleyen ellerini pantolonuna sildi. Ağacın dokusu oldukça pürüzsüz ve kaygandı . Ellerini sıkıca gövdeye kenetleyen Chris, yavaşça bedenini yukarı doğru çekmeye çalıştı. Kendini yukarı çektikçe ayaklarındaki ip sayesinde kolaylıkla ağaçta asılı kalabiliyor ve bu işini çok daha kolay hale getiriyordu . Çektiği acıya rağmen yerden epey yükseldi. Alnından akan ter yarasını yakıyordu . Dakikalar çoktan geçmişti bile. Bir süre dinlendikten sonra sonunda zirveye ulaştı. Dalların arasından adayı izliyor ve gördüğü her yeri hafızasına kazıyordu. Dikkatini, ormanın sonunda ki şelale çekmişti. Şelalenin sesi azda olsa Chris’e kadar geliyordu. Ama sık dallar arasında adanın diğer kıyılarını pek fazla göremedi.Sahilden yaklaşık üç mil uzakta geniş bitki örtüsüne sahip bir ada silüetini fark etti .'' Acaba o adada yaşayan yada benimle aynı kaderi paylaşan birileri var mıdır ? '' Bu fikir içine kurt gibi düşmüştü.Zamanı geldiğinde bunu öğrenmeliydi. Kafasını aşağıya eğip dallara baktığında etrafında onlarca Hindistan cevizi asılı duruyordu. En yakınındakini, gözüne kestirdi. Ayaklarıyla ağaca kenetlenen Chris, İnanılmaz bir gayretle Hindistan cevizini dalından koparmaya çalıştı. Uzun süren çabaları sonucunda Hindistan cevizini dalından kopardı ve yirmi metrelik boşluğa bıraktı.'' Evet işte böyle.'' on beş dakika sonra yaklaşık üç tane daha Hindistan cevizini koparmayı başardı.Daha fazla dayanamayacağını anladığında, gövdeye kenetlenmiş olan ayaklarını gevşetti ve adete bir itfaiyeci gibi yavaş yavaş ağaçtan aşağıya kaydı. Çok geçmeden ayakları yere değdi. Ağacın yakınlarından sertçe bir kaya parçası bulduktan sonra Hindistan cevizlerini birer birer parçaladı ve içindeki suları büyük bir iştahla içti. Daha sonra kabuğundan ayırdığı asıl beyaz kısımlarını kemirmeye başladı. Bu biraz olsun açlığını dindirmişti. Güneşten korunmak için bir ağacın gölgesine oturmuş, dün gece olanları tekrardan hatırlamaya çalışıyordu. Son hatırladığı şey ise suda yüzen parçalanmış insan cesetleri. Başına aldığı darbe yüzünden bilincini kaybetmiş, kendine geldiğinde ise gözlerini sahilde açmıştı. ’’Acaba benden başka kurtulan var mıydı. ‘’ diye bir an için düşündü. Ama artık bunları düşünmenin bir anlamı olmadığını ve hayatta kalması gerektiği gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kaldı. Dalgaların sahile vurduğundaki çıkardığı sesi dinlerken bir anda yanındaki çalılıklardan gelen sesle irkildi.Tam çalıların yanına gidip ne olduğu öğrenmeye kalkarken bir anda nefesi kesildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
''KAÇIŞ''
ActionDüşen uçak sadece bir başlangıçtı . Peki ya cennetin içinde cehennemi yaşamak .