Gözlerimi kırpıştırarak açtım. Bir müddet yatakta dönüp durdum. Dün olanlardan sonra yataktan kalkmak istemiyordum. Sanki yataktan hiç kalkmasam hiçbir sorun yaşamayacaktım.
Karnımın gurultusuyla kıçımı yataktan kaldırıp kendime kahvaltı hazırlamam gerektiğinin farkına vardım. Dün okuldan geldiğimden beri bir şey yememiştim ve bu beni bir hayli acıktırmıştı.
Yataktan kalkıp hızlı adımlarla banyoya yöneldim. Aynaya baktığımda o kadar da kötü görünmüyordum. Gözlerim şişmiş, saçlarım dağılmış ve pembe dudaklarım yerini mor ve şişmiş dudaklara bırakmıştı. Kimi kandırıyordum ki? Berbattım.
Hepsi John yüzündendi. Beni bu hâle getiren oydu. Kalbimi çok kırmıştı. O, beni aldatmıştı ve kalbimde hiç doldurulamayacak olan bir boşluk açmıştı.
Düşüncelerimi bölen telefonun sesiyle irkildim. Yüzümü yıkadıktan sonra telefonumu yatağın içinde bulma arayışlarım hüsranla sonuçlandı. Merdivenlerden aşağıya inmek üzereyken telefonumun sesi odada yankılandı.
Karnımın guruldamasına aldırmayıp telefonumu aramaya başladım. Komodinin üstündeki siyah telefonumun görüntüsü gözüme çarptığında kendime tokat atmamak için zor durdum.
Bu muydu? Yatağın içinde bile aradım ama o lanet olası telefon komodindeymiş. Bundan nefret ediyorum.
Bir küfür savurup telefonu cebime koyduktan sonra mutfağa doğru hızlı adımlar atmaya başladım. Dolaptan bir kaç yumurta çıkardım ve onları bir güzel yıkadım. Az önce yıkadığım yumurtaları kâseye başarılı bir şekilde kırdığımda kendimle gurur duymuştum.
"Bu devirde kaç kız güzel yemek yapabiliyor ki?" diye düşündüm kendi kendime. Her zaman gurur duyduğum şeylerden birisi güzel yemek yapmamdı. En azından herkes öyle düşünüyordu.
"Bu kadar yemek yiyen birinin güzel yemek yapmaması saçma olurdu herhalde."
Ah, iç sesim bile beni sevmiyorken John neden beni sevsindi ki? Beni ailemden başka kimse sevmezdi. Onun beni sevdiğini düşünmek aptallıktı. Onunla ilgili olan her şey büyük bir aptallıktan ibaretti. Onu gerçekten sevmem, ona kalbimi vermem, ona güvenmem, onun beni sevdiğini düşünmem, aklınıza gelebilecek her şey.
Düşüncelerimle vedalaşıp yumurtayı çırpmaya başladım. Yeterince çırptıktan sonra önceden yağı ısıttığım tavaya boca ettim.
Merakımı gidermek adına telefonumu elime aldım ve ekran kilidini açtım.
İki yeni mesajınız var.
Numara telefonumda kayıtlı değildi. Merakıma yenik düşüp mesajı okumaya başladım.
Neden gelmedin? -Zayn
İyi misin? Seni merak etmeye başladım. -Zayn
Parmaklarım telefonumun klavyesinde gezinirken ne yazdığımın farkında değildim. Sadece o anki ruh hâlime göre bir şeyler yazıp mesajı gönderdim.
Benim iyi olup olmamam neden seni ilgilendiriyor Bay egosukendindenbüyük?
Ben tam bir aptalım. Ne diye böyle bir şey yazdım ki?
Arkadaşlar birbirlerinin nasıl olduğunu bilmek isterler. Yoksa ben mi yanlış düşünüyorum Bayan poposukendindenbüyük?
Burnuma dolan yanık kokusuyla küfrettim. Salak Wendy. Yumurtaları ocağa boca edip onlarla ilgilenmek yerine Bay egosukendindenbüyükle konuşursam olacağı buydu.
Nasıl olduğumu mu merak ediyorsun? Kötüyüm. Aldatıldım ve senin yüzünden omletimi de yaktım. Bana bir özür borçlusun.
Telefon elimde onun mesajını bekledim dakikalarca. Ama o mesaj atmak yerine gerçekten arkadaş olmadığımızı kanıtlamayı seçti.
Beni sevmediği için onu suçlayamazdım ki. Tüm suç benimdi. Kendimi ona sevdirememiştim. Kimse sevmiyordu zaten beni. O mu sevecekti? Bu kadar yakışıklıyken bana bakması deli saçması olurdu.
Yine ağladım. Defalarca ve kalbim sökülene kadar. Son iki gündür sevilmediğimi ve istenmediğimi iliklerime kadar hissetmiştim. Sevilmeyen taraf hep ben olmuştum. Kalbi kırılan taraf, yalnız kalan taraf hep bendim.
Aklıma gelen bir fikirle aniden gözyaşlarımı sildim. Anneme gidersem belki beni severdi. Kalbimdeki yalnızlık hissinin verdiği burukluğu o silebilirdi.
Yukarı çıktım ve odamın içine bir dalış yaptım. Giysi dolabımı açtım ve elime ne geçerse onu giydim. Şu an uyumlu giyinmek umurumda değildi. Bir an önce annemin yanına gidip ona sarılmak istiyorum.
Ayakkabılarımı da giydikten sonra dışarı çıktım. Soğuk bedenimi esir almıştı ama yine de yürüyerek gitmeyi tercih ettim. Hasta olsam birilerinin umurunda olmayacaktım zaten.
15 dakikalık yürüyüşün ardından anneme kavuşmuştum. Artık annemle aramızda olan tek engel kapıydı.
Kapıya kırarcasına vurduğumda annem kapıyı açtı. Konuşmasına izin vermeden sıkıca ona sarıldım. O da kocaman ve içten bir kucaklama bahşetti. Bu, gerçekten iyi gelmişti.
Benim kötü hissettiğimi anlamaması için kocaman bir gülücük yaydım suratıma. Her zaman yaptığım şey bu değil miydi zaten? Hep gülümsedim. Ben, hiçbir zaman kötü olduğumu hissettirmek istemedim. Çünkü beni güçsüz görmelerini istemiyordum. Çünkü etrafımdakiler beni sevmese de ben onları seviyordum.
Merhabalar! Bir yeni bölüm ile karşınızdayım. Umarım beğenmişsinizdir. Hikayemin yeterince ilgi gördüğünü düşünmüyorum. Sadece bir dostum bu konuda beni biraz olsun isteklendirdi. Yoksa bu bölüm biraz daha geç gelecekti. Bana destek olduğu için dostuma teşekkür ediyorum ve sizi seviyorum!
-Merve
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Wish ➳ Z.M
Fanfic☯ ☯ ☯ "Söyle." dedi bir hışımla. Sinirliydi. Fazlasıyla. "Mesajını görmedim. Ben ailemin yanına gitmiştim. " Derin bir nefes verdi. Kendini zor tuttuğu apaçık ortadaydı. "Senin gözünde sadece bir arkadaş mıyım? Demek istediğim, sıradan mıyım?" ...