"3.BÖLÜM: ESARET"

74 6 3
                                    

GÖREV: AŞK

“3.BÖLÜM: ESARET”

Alesa birkaç adım sesi duydu. Tam arkasında temas etmeyen ama varlığını hissettirecek mesafede bir beden durdu. Alesa duyduğu sözlerle mi yoksa, o sözleri söyleyen tanıdık seslemi tam emin olamadı ama yüzündeki kanın çekildiğini hissetti.

 “Cehenneme hoş geldin Alesa.”

********** ********** **********

    Alesa ne kadardır uyuduğunu bilmiyordu ama uyandığında kendini el bileklerinden tavana bağlanmış buldu. Ayakları yere değiyordu ama her yeri ağrıyordu. Uyanalı henüz beş dakika olmuştu ama o resmen tüm odayı ezberlemişti.

    Yaklaşık beş metrekarelik her yanı beyaz mermerle kaplı (tavan dahil) bir odadaydı. Karşısında elektronik şifreleme sistemi olduğunu düşündüğü –ki öyle- bir kapı, kapının biraz ötesinde bir masa vardı. Sağında kalan duvara ise elektrik verildiğini tahmin ettiği bir alet monte edilmişti.

    Alesa masanın üzerindeki farklı boyut ve şekillerdeki kesici ve ezici aletlere bakarken seslice yutkunmaktan kendini alamamıştı. Masada ki aletlerin bir kısmının kullanışını uygulamalı görmüş hatta bir sorguda kendisi de kullanmak zorunda kalmıştı. Ve ne yazık ki şimdide onun üzerinde uygulanacaktı. Alesa, onu öldüremeyeceklerinin farkındaydı. Hard diski istiyorlarsa Alesa’nın konuşmasını sağlamalıydılar ama Alesa konuşmayı düşünmüyordu. Konuşamazdı da. Göz göre göre o kadar insanın ölmesine izin veremezdi. Bunun kendi ölümüne hem de tahmin ettiğinden daha acılı bir ölüme neden olacağını bilse de. Bunu ne midesi kaldırırdı, ne de vicdanı kabul ederdi. Hem Alesa ölmekten korkmuyordu. O yıllar önce annesi ona ölümü anlattığında, ölümün korkunç bir şey olmadığını anlamış herkesin bir gün öleceğini kabullenmişti. Sadece, ölümün getirdiği o ayrılık yok mu? İşte o insanı kahrediyordu. Fotoğraflar yüzleri, videolar anıları unutmasını engelliyordu belki ama annesinin şefkatli dokunuşlarını, babasının sıcaklığını unutalı çok olmuştu.

    Alesa yüzünde acı bir tebessüm ile düşüncelere dalmışken karşısındaki kapıdan gelen sesle gözleri oraya sabitledi. İçeri ağaçlıktaki, şu diğerlerinden uzun olan adam ve başka biri girdi. Alesa adamların yüz ifadesinden hiçbir şey anlamıyordu ve bu tedirgin olmasına neden oluyordu. Odaya onlardan sonra giren uzun boylu, yapılı, kumral sınıfına dahil edilebilecek olan ve diğer ikisini aksine yüzünden canilik akan adam girdiğinde tedirginliği kademe atlamıştı. Nitekim tahminlerinde yanılmadığını anlamasına da az kalmıştı.

    Adam Alesa’nın önünde durmuş sanki pazardan alınan bir hayvanı inceler gibi bakıyordu. Alesa, adam ‘Aç ağzını dişlerine bakacağım.’ Dese şaşırmayacak kıvamdaydı.

    Adam sol yanında duran ve Alesa’nın ilk kez gördüğü adama bakarak “Ahmet bana sandalye getir. Esirimizle biraz sohbet edeceğim.” Dediğinde Alesa adama dik dik baktı. Ama hiçbir şey demedi. Burdan sağ çıkamazdı, gerçeği anladıklarında Alesa’yı en acı verici şekilde öldürmek isteyeceklerdi. Ve ne yazık ki oda bunun fazlasıyla farkındaydı. Adam öylece karşısında dikilmeye devam ederken az önce adının Ahmet olduğunu öğrendiği adam elinde demir sandalye ile geri döndü ve adamın arkasına bırakarak “Buyurun efendim, sandalyeniz.” Dedi. Adam sandalyeye oturdu ve elini uzattı. Ağaçlıktaki adam –ki artık kısaca Odun- adamın eline siyah bir dosya uzattı.

     Alesa kendinden beklemeyeceği bir sabırla adamın ona bir şeyler söylemesini bekliyordu. Nihayet adam elindeki dosyayı Odun’a verdi ve ayağa kalkıp Alesa’nın çevresinde tam tur döndü. Alesa nedenini henüz çözememiş olsa da o adamın bakışlarından tiksinmişti. Adam sanki.. üzerinde hiç kıyafet yokmuş gibi hissettirmişti.

GÖREV:AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin