Anahtarların kulak tırmalayan sesi apartmanı sardı.
Jungwoo'nun dairesinin kapısını açtı Chittapon. Elindeki donut dolu poşeti sehpahaya koydu.
Evin ilk başta sessiz gelen havası yerini çığlık atarcasına alınan nefeslere bıraktı ortalığı.
Chittapon'un içine bir kurt düştü, etrafa bakındı.
"Jungwoo?"
Boğuk bir serzeniş duydu, yatak odasına doğru ilerledi.
Jungwoo gözlerini tavana dikmiş, saçları sırılsıklam, yüzü ağlamaktan şişmiş, boynu neredeyse kararmış, gözleri ve yastığı hala ıslak çocuğa korkuyla baktı.
Elindeki telefonu ve çantayı yere fırlattı ve yanına koştu.
"Hasiktir!"
Korkuyla ve ne yapacağını bilmeden yaklaştı yanına."Ne oldu sana? Kim yaptı bunu!"
Gözleri hala tavanda olan Jungwoo, delicesine bakışlar attı etrafa. Hıçkırmaya başladı.
Ellerini kendisini tutan çocuğa attı titreyerek.
"Chittapon, göremiyorum!"
Chittapon yatağa oturdu ve Jungwoo'yu dizine yatırdı.
Ağlamamak için zor tutuyordu kendisini.
"Daha önce yaşadık bunu Jungwoo. Benimle nefes al. Elimi tut hadi, şimdi bana sakince ne olduğunu anlat."
Jungwoo yirmi dakika boyunca nefes aldı sadece, sakinleşmeyi bekledi.
Ağlamaktan kulaklarını ağrıtan, boğazındaki iğrenç düğüm aktı gitti.
İyi olduğunu hissetti.
Sımsıkı yapıştı Chittapon'a. Gözlerine ışık değmeye başladı hafiften.
"Yukhei'yle kavga ettik. Ben kendimi kaybettim yine. Ağzımı tutamadım çok sarhoştum."
Titrek bir nefes aldı. Yüzü buruştu.
"Sonra üzerime yürüdü. Boğazımı sıktı. Öleceğim sandım Chittapon. Ölmek istedim. Ama ben bir haftadır zaten kötüydüm. Benim suçum değil ki hasta olmak! Neden bana oluyor bunlar? Neden anlamıyor beni?"
Daha fazla anlatmak istemedi olanları. Sustu çaresizce.
Chittapon'un vücudu titremeye başladı. Sırf dizlerindeki çocuğu korkutmamak için kendini sıktı. Ağzını açmadı. Sakinleşmeyi bekledi.
"Eve nasıl geldin?"
Jungwoo yutkundu, gözyaşlarını sildi.
"O bıraktı. Çok özür diledi benden, hala seviyor beni. Çok pişman yaptığına. Ama onun da problemleri var Chittapon. Anlıyorum bunu."
Umutsuzca ağlarken gözleri Chittapon'u bulamasa da, ona gülümseyerek bakan gözler kalbini deldi Chittapon'un.
"O orospu çocuğunu çıplak ellerimle bin parça etmemem için tek bir sebep söyle bana Jungwoo."
Hıçkırmaya başladı yine.
"Çok seviyorum onu!"
Chittapon elini Jungwoo'nun saçlarına koydu. Yavaşça gezdirdi yüzünde.
Yüreği dayanamıyordu onu böyle görmeye. Jungwoo üzülmeyi haketmiyordu.
Jungwoo'yu kendisinden başka kimse haketmiyordu.
Gözlerini kapamış, içini çekiyordu. Hüzün bürüyordu ona baktıkça Chittapon'un içini. Kafasına sıksa daha az yanardı canı.
Yaralı bir yavru kuş gibiydi, yardıma muhtaçtı. Yüreğinin dibine tünemiş ağlıyordu sanki her saniye. Onsuz uçamıyordu. Her şeyini ona vermek istiyordu. Dünya onun olsun istiyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Toksik // LuWoo
FanfictionBeni hiç sevmedin. Sana yalvardım. Bütün ilgimi, bütün zamanımı, bütün sevgimi sana verdim. Her şeyimi sana verdim. Senin için harcadığım bir damla gözyaşından bile pişman değilim. Çünkü beni sevmediğini biliyorum. Biz güneş ve ay gibiyiz sevgilim...