-7-

100 7 14
                                    

Medyadaki o bahsedilen çiçek. En sevdiğim çiçektir. Küçükken çoook küçükken Tinker Bell'de duymuştum adını. Tabi tek bildiğim çiçek Gelincik o zamanlar öyle hayvan da var diye. O kadar sevinmiştim ki adını duyunca, çok güzel geldi kulağıma. Umaarım bir gün ben de yaptırırım dövmesini. Hiç unutmam tabii.

*

Can dolu çırpınışlarıyla parlayan yıldızları izliyordu Jungwoo. Sabahları geceye batmıştı son birkaç gündür. Birileri vardı kafasında. Apaçık olmayan, fark etmeyen birileri. Görmezden gelmeyi seven, ama seven. Çok seven. Gözleri apaçık etrafına, ama sadece onu seven birileri.

Neden hep gülmezdi? Yüzü neden ona bakmıyordu konuşurken? Neden kelimeleri değilde hareketleri mutlu ediyordu onu?

Jungwoo çok güzeldi bir kere. Sevmemesi için bir nedeni yoktu zaten. Yukhei'nin etrafında ondan daha güzel tek bir kişi daha yoktu. Huyları da kendisi olmadığı sürece gayet güzeldi. Tabii ki böyleydi. Jungwoo'yu sevmemesi mümkün değildi.

Açık açık söyleyen bile olmamıştı hiç. Herkes severdi onu. Sebilmeyi severdi. Ama Yukhei sanki farklıydı. Herkes gibi yapmazdı her şeyi. Seni seviyorum bile dese hissetmezdi Jungwoo sevgisini.

Jungwoo saçma sapan düşünmeye başladığını fark edince kafasını salladı. Yeri değildi böyle derin düşüncelerin. Gerçekleri görmez gerekli değilse. Sigarasını bardağının içine attı son nefesini çekip. Yattığı korkuluktan kalktı. Gerindi ve şehri gören çatıdan etrafa baktı.

Nedense aklından çıkarası yoktu Yukhei'yi. Her şeyi kenara bırakıp onu sadece düşünmek istiyordu. Düşünürken nile mutlu hissediyordu kendisini.

Bardağını elini alıp dairesine geri döndü. Bardağı mutfağa bıraktı. Chittapon koltukta uyuyakalmıştı. Televizyonu kapadı ve Chittapon'u omzundan sarstı.

Chittapon gözlerini açtı ve ona baktı.

"Hadi kalk, koltuk rahatsız yanıma gel."

Chittapon gözlüğünü alıp yalpalayarak Jungwoo'nun odasına ilerledi. Jungwoo onu gülerek izledi. Yeni uyanmasına rağmen duruşunun zarifliğine imrendi. Chittapon gerçekten çok güzeldi. Güzel insanları hep sevmişti, Chittapon kadar güzel bir arkadaşının olması da hep bir ayrıcalıktı onın için. İçi ve dışıyla.

Jungwoo da bulaşıkları yıkadıktan sonra yatak odasına girdi. Üstündeki tişörtü çıkarıp tekli koltuğun üzerine fırlattı. Altındaki şortu da çıkardı ve direkt yatağa girdi. Uykusuzluk çekiyordu günlerdir. Uyumak yerine sabahlara kadar Yukhei ile mesajlaşıyordu. Yorgundu.

Chittapon ceylana benzeyen parlak gözlerini Jungwoo'ya dikmiş, kendisine bakmasını bekliyordu. Jungwoo kendisine bakan bebek gözleri hissedince Chittapon'a döndü. Chittapon uykulu titrek sesiyle "İyi geceler." dedi ve gözlerini kapattı.

Jungwoo da tatlı bir sesle "Sana da."diye karşılık verdi. Gözlerini kapadı ve düşüncelerini zar zor susturup uyudu.



Göğsünde gezinen tatlı eller ile uyandı Jungwoo. Gözlerini açmadan önce bekledi biraz kendisine gelmeyi. Eller dövmelerinin olduğu yerde duruyor, güzelce dolanıp boynuna çıkıyor veya aşağıya iniyordu. Chittapon'un meraklı gözlerini karşısında bekleyerek açtı gözlerini.

Meraklı bakışlar yerine baygın, alaycı fakat dikkatle izleyen gözleri gördü.

"Yukhei?"

"Günaydın." Sırıttı ve öpücük kondurdu göğsünün hemen üstüne.

Elleri durdu, dövmenin üzerine bastırdı.

"Bu ne çiçeği?"

Küçük, mavi çiçekleri merakla izliyordu Yukhei. Göğsünün üstünü kaplayan narin görünümlü dövmeyi hiç dikkatlice incelememişti Yukhei.

Toksik // LuWooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin