Jimin elinde ki kitabın sayfalarını sevdiği bir model bulma uğruna hızlı hızlı çeviriyor, bir yandan da kendisine sırnaşmaya çalışan küçük, pembe kabarık tüylü kedisini kitaptan uzaklaştırmaya çalışıyordu, yirmi yaşına girmesine iki ay kalmıştı ve bu da sevdiği kişiyle evlenmesinin zamanının geldiğini gösteriyordu.
Yaşadığı yerde insanlar eş olarak doğar ve yirmi yaşına gelince de ruh eşleriyle evlenirlerdi, bir kişinin ruh eşini bulması pek zor sayılmazdı çünkü ruh eşleri birbirlerine çok benzer yaratılmışlardı, aynı renk tenler, aynı renk saçlar, düşünce yapıları ve davranışları, hoşlandıkları şeyler ve daha fazlası, hiç bir insan ruh eşinden başka birinin benzer fiziksel özelliğini taşımazdı, birinin ten rengi kahverengiyken bir başkasının ten rengi yeşil olabiliyordu, ve ya birinin uzun, parlak kanatları varken başka birinin kısa, küçük boynuzları..
Evlilikler cinsiyete göre değil ruh eşlerine göre yapılıyordu, bir kadınla diğer bir kadın ruh eşi olarak doğmuşsa evlenmelerinde herhangi bir sorun görülmezdi ya da bir erkeğin ruh eşi bir erkekse normal karşılanırdı.
Jimin sayfaları karıştırmaya devam ederken karşısına bir yüzük modeli çıktı, zarif, fazla belli olmayan ve küçük çiçek motifleri olan bir dövme modeli, istemsizce ellerini kaldırmış ve parmağında nasıl gözükeceğini hayal etmişti. İnsanlar evlendiğinde basit bir yüzük takmak yerine, yüzük parmaklarına yüzüğe benzer dövmeler yaptırıyorlardı, böylece çıkarıp atması münkün olmayan bir evlilik sembolünü taşımış oluyorlardı.
Jimin seçtiği modeli kaybetmemek için arasına küçük bir kağıt parçası yerleştirirken sevinçle gülümsedi, daha sevdiğine göstermemişti ama emindi ki o da beğenecekti, kapının tıklanmasıyla kimin geldiğini anlamış ve gülüşü yüzünde daha da büyümüştü, hemen oturduğu yerden kalktı ve kapıyı açmadan önce aynadan kendine bakıp üstünü düzeltmeye çalıştı.
Pembe soluk teninin aksine, yumuşacık gözüken parlak pembe saçlarını eliyle dağıttı ve tekrar şekil vermeye başladı, üstünde kendi bedenine oldukça bol gelen bir tişört, altında ise dizlerinin biraz üstünde biten bir şort vardı, uzun çoraplarını biraz daha yukarı çekti ve koşarak kapıya ilerledi.
"Şu kapıda ki tüy yumağı bir daha bana saldırmaya çalışırsa, hektora akşam yemeği olacak."
Jimin kapı açıldığı gibi ceketini fırlatıp söylenmeye başlayan oğlanı gördüğü gibi gözlerinden kalp fırlayacak gibi olmuş, içeri geçen oğlanın hiç düşünmeden sırtına atlamıştı, soluk tenli genç üzerine atlayan şirin oğlanın düşmemesi için bacaklarından tutmuş ve koltuğa gelene kadar onu taşımıştı, koltuğun yanına gelince oğlanı sırtından indirip oturmuş, sonra da kucağına çekmişti, balık etli oğlan sevgilisinin kucağında biraz daha yayıldı ve yüzünü soğuk boynuna gömdü.
"Hoşgeldin." Diye mırıldandı boynuna doğru, onu özlemişti.. Aslında daha dün beraberlerdi ve diğer gün ve diğer gün, ama bu Jiminin onu özlemesine engel değildi, hep yanında olsun istiyordu, ve umuyordu ki, iki ay sonra tamamen onun olacaktı, yani.. umuyordu.
"Hoşbuldum bebeğim." Soluk tenli genç uzanmış ve eşinin boynuna sesli bir öpücük kondurmuştu, gözü karşıda ki aynaya takıldı, kendini baştan aşağıya süzdü, soluk griye kaçan ten rengi, gece karası saçları, gözünün altında ki morluklar ve dudakları aralık olmasa bile beliren sivri dişleri.. siyahlara bürünmüş ve ortama kötü enerji yayıyordu, bir de boynuna sokulmuş şirin oğlana baktı, küçük pembe bir kuzuya benziyordu, pamuk gibi teni vardı ve aynı.. Aynı çilekli şeker gibi kokuyordu.
Ah.. evet, Jimin ve Jungkook ruh eşi değillerdi.
Onlar birbirinden çok farklı yaratılmışlardı, ama şaşırılacak derecede iyi anlaşıyorlardı, ve mükemmel bir uyum içerisindeydiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Little miracles || Jikook
Novela JuvenilPark Jimin ve Jeon Jungkook her bölüm farklı hikayelerde buluşur. -💦