"close to lose"

488 62 21
                                    

Terler içinde uyanılan rüyalar, gerçeklikten uzaklaşma, rüya ve gerçekliği ayıramama bunlar Tae Hyung'a tamamen baş ağrısı yaratıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Terler içinde uyanılan rüyalar, gerçeklikten uzaklaşma, rüya ve gerçekliği ayıramama bunlar Tae Hyung'a tamamen baş ağrısı yaratıyordu. Akıl sağlığının gittikçe kötüleştiğini biliyordu lakin bir tarafı ise bütün sorunun karşı komşusu olduğunu savunuyordu.

Lalisa, onu geçen gece gerçekten korkutmuştu.

Tae Hyung 78'de beri kalbinin bu kadar hızlı attığını hissetmemişti. Atlatılması zor günler ona hâlâ hayatta olduğunu hatırlatıyordu ki o ölmeyi dilerdi. İçinde ki çatışma gürültülüydü sadece kendi bu savaşı duyabiliyordu. Bazen sadece hayal ediyordu, normal bir hayat sürdüğüne dair bu hayallere sadece gülebiliyordu. Arkadaşları gibi devam edememişti, bir kaç yıl önce onunla irtibata geçmeye çalıştıklarında onların mükemmel bir hayat geçirdiğini duydukça sinirden her yeri kendiyle birlikte dağıtmıştı. Uzun zaman sorunun kendiyle alaka olduğunu düşünsene böyle değildi, şuan bu konumda olması onun insan olduğunu gösterirdi. Yaptığı ve yaşadığının ardından hayatının toz pembe devam etmesi onu bir canavar yapardı.

Tae Hyung'un bastırılmış anıları onu bitiriyordu. Ne yaptığını yarım yamalak hatırlıyordu, olayın nasıl işlediğini çok net hatırlıyordu. İşlediği günahın yüzünü hatırlamıyordu sadece aklında saçları vardı ama o apartmanın 3.katında o gece 5 kişi olduğunu ve sadece 3 kişinin çıktığını çok net hatırlıyordu. Hayatının rayından çıkmasını sağlayan o geceyi hiç yaşamamayı dilerdi, o yaşlarda bir incili yırtmak gibi bir günah işlemeyi seçerdi. Yatağından kalktı ve önüne düşen saçlarını geriye attı. Mutfağa doğru ilerlemeye başladı, soğuk bir su içmek istiyordu. Bunalmıştı, nefes almak bile zor geliyordu ona. Omzunu duvara yaslarken buzdolabını açtı ve şişeyi alıp kafasına dikti. Dudaklarından taşan soğuk su boynundan vücuduna inerken çalan kapısı ile bütün işlevleri durdu.

Tae Hyung'u artık kapısı bile korkutuyordu.

Şişeyi buzdolabına koyarken tedirgin bir şekilde etrafına bakındı. Kasları kasılmıştı gözleri ise korkuyla doluydu. Kapı yumruklanmaya başlarken irkilerek sırtını duvara yapıştırdı. "Tae Hyung açsana kapını!" Nam Joon'un sesini duymak onu rahatlatmıştı, derin bir nefes alarak duvarda ayrılırken kapıya ilerleyip açtı. Nam Joon'un yumruğu hava da kalırken onu gördüğüne sert yüz ifadesi yumuşadı. "Bir ara öldüğünü falan sandım" Tae Hyung güldü, o da öyle olmasını isterdi.

"Neden geldin?" Nam Joon nedenini açıklarken Tae Hyung'un gözü karşı kapının deliğine takıldı, neden sanki Lalisa onu izliyormuş gibi hissediyordu? Neden karşı komşusu onun her seferinde ölme isteğini daha çok yüzüne vuruyordu. Tae Hyung ne zaman onu hissetse, ölmek istiyordu. Omzuna konan el ile korkuyla irkildi. Nam Joon kaşlarını çatarken ona doğru eğilerek konuştu. "Sen beni dinliyor musun?" Nam Joon onun odaklandığı kapıya omzunun arkasından baktı. Eskimiş bir kapıydı onun tahminine göre uzun zamandır kimse burayı kullanmıyordu. "Neye bakıyorsun Tae Hyung? Sadece kullanılmay-"

1978『lisa's curse'taeliceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin