Bölüm 24: Kavga

459 53 53
                                    

İyi okumalar :*


"Vay, vay, vay. O sokağın başındaki mont senin marifetin miydi?"

Draco Ron'u başını sallayarak onayladı.

Harry de Draco'ya minnetle bakarak konuştu.

"Mont olmasaydı o sokağa bakmak aklımıza bile gelmezdi."

"Tahmin etmiştim."

Hermione yanındaki kocasına dönerek gülümseyip yanağına bir öpücük kondurdu.

Uzun ortaklık serüvenlerindeki hayatını kurtardığı ilk an işte buydu.

* * * * * * * * * *

Hermione devamlı üzerinde olan boğucu ilgiden bunalmış, artık en çok kullandığı cümle 'ben iyiyim' olmuş, sıkıntıyla yatağında yatıyordu. Arkadaşları sokağın başındaki montunu görüp endişeyle yanına geldiğinden beri, genç kız onların ısrarlı endişeleri yüzünden yatağa hapsolmuş, tuvalete bile zor gidiyordu.

Arkadaşlarından kalan ufacık bir zaman kırıntısında Snape ve Dumbledore'a olanları anlattığında yaşlı büyücü üzgün bir şekilde genç kıza geçmiş olsun dileklerini iletmiş, Snape de ifadesiz bir yüzle Hermione'yi dinleyip başını sallayarak iyi dileklerini iletmiş -en azından Hermione onun iyi dilekler olduğunu tahmin etti- ve Malfoy'a onun iyi olduğunu ileteceğini söyleyip odadan çıkmıştı.

Hermione yaklaşık 4 saat sonra kendini iyi hissettiğini sert bir şekilde arkadaşlarına söylediğinde zor da olsa ellerinden kurtuldu, hızla hazırlanarak Edinburgh'taki eve cisimlendi.

* * * * * * * * * *

Hermione gözlerini açıp kendini salonda bulduğunda Malfoy'un burada olacağını tahmin bile etmiyordu. Sonuç olarak 4 saat geçmişti ve bu kadar saat onu burada bekleyeceğini aklına bile getirmemişti.

Malfoy Snape'ten genç kızın iyi olduğu haberini almış, arkadaşlarının onu yatağa hapsettiğini de biliyor, yine de onu beklemişti. Salonda bir oturup, bir kalkıp kah volta atarak kah üzüntüden kıvranarak bekledikten sonra artık beklemeye dayanamayacağını hissetmişti. Ama en sonunda Hermione salonun ortasında belirdiğinde hızla koltuktan kalkarak onu kolundan tutmuş, detaylı bir incelemeye almıştı.

"İyisin, değil mi?"

Hermione gözlerini devirerek yeni bir soru bombardımanına hazırladı kendini.

"İyiyim."

Malfoy dikkatle genç kızı kolundan tutarak kendi etrafında döndürdü ve bir sıkıntı olmadığını kendi gözleriyle görmeden ona inanmadı.

"Bir yerin acıyor mu?"

Bu sırada kazağın kollarını sıyırıp bileklerine bakmış ve saçlarını kaldırıp ensesini kontrol etmişti. Hermione gözlerini devirip Malfoy'un kolunda duran elini tutarak gözlerinin içine baktı.

"Gerçekten iyiyim. Karargahta sıkı bir kontrolden geçtim. Merak etme."

Malfoy rahatlayarak derin bir nefes aldı ve genç kızı nazikçe koltuğa oturtup asasının bir hareketiyle bir bardak su yarattı ve Hermione'ye uzattı.

"Merlin'e şükür, Avery'nin Crucio'su fazla güçlü değildir. Yoksa daha beter olurdun. Tabi kabusları da unutmamak gerek."

Hermione başını sallayıp onu onayladı.

"Evet, biliyorum. Bellatrix o konuda baya yetenekli ama."

Malfoy malikanede teyzesinin genç kıza yaptığı Crucio lanetini hatırlayarak derin bir iç çekti ve üzgünce genç kızı izledi. Hermione sudan birkaç yudum alıp bardağı sehpaya bırakınca, genç adam ona neden kızgın olması gerektiğini hatırlayıp bir anda ayağa fırladı ve bağırmaya başladı.

"Çatışmanın tam ortasında arkamdan gelmek de neyin nesi, Granger? Salak mısın sen? Orada bir ölüm yiyen grubu olabilirdi. Voldemort'un ta kendisi de olabilirdi. Aklından ne geçiyordu senin? Ya seni oradan kurtaramasaydım? Ya Dumbledore zamanında gelmeseydi? Onları gitmeye bir şekilde ikna edemeseydim de seni zindanlara götürmek zorunda kalsaydım ne olacaktı?!"

Malfoy saatlerdir duyduğu endişeden dolayı kıpkırmızı olan yüzüyle bütün sinirini ve endişesini genç kızdan çıkarırken, Hermione dolu dolu olan gözlerle karşısında bas bas bağıran genç adamı izliyordu.

"Yeter, bağırma artık."

"Nasıl bağırmayayım ya? Dumbledore seni en zekisi olduğun için seçti! Ama en zekisi böyle büyük bir hata yapıyorsa diğerleri Voldemort'a 5 çayına gidiyorlar herhalde!"

Hermione de sonunda sinirlenerek ayağa fırladı.

"Senin yaralı bir şekilde oraya topalladığını görünce bunları düşünemedim, pardon!"

Malfoy sinirden bu cümlenin tam manasını göremeyecek kadar kör olmuş, bağırmaya devam etti.

"Bu neden umurunda ki?! Biz sadece ortak değil miyiz? Beraber görevlere gidip savaşı kendi lehimize çevirip sonra ayrılırız. Sen o salak arkadaşlarının yanına gidersin, ben de Voldemort'un yanına dönerim. En başından beri anlaşmamız bu şekilde değil miydi? Düşman değil miyiz biz?!"

Hermione gözyaşları yanaklarından akarak Malfoy'a baktı ve bağırdı.

"Gecenin bir yarısı sen Muggle aletinde yaptığım tostu yerken de düşman mıydık?! Pişirdiğim elmalı turtayı mideye indirirken de, seni yaralandığında iyileştirdiğim için teşekkür ettiğinde de düşman mıydık?! Buraya geldiğimde endişeyle her tarafımı kontrol ettiğinde, o çatışmada ölüm yiyenlerle benim arama girdiğinde de!"

"Elbette düşmandık! Daha fazlası olduğumuza dair umutların mı vardı yoksa, Granger?! Ne olacaktık, peki? Dost mu? Beni o aptal arkadaşlarınla karıştırma! Ben sadece bu savaşı kazanmak için gereken bir piyonum! Bana verilen görevleri yapacağım, bu savaş bittiğinde de sen o aptal arkadaşlarınla günün kahramanı olurken, ben ya Azkaban'da olacağım, ya da Voldemort çoktan benim bir hain olduğumu anlayıp beni öldürmüş olacak!"

Hermione ilk defa bu savaşın sonunda genç adama neler olabileceği aklına gelmiş, kalbi sıkıştı.

"Bu yüzden Granger, seninle ben düşmanız! O okula ilk ayak bastığımızdan beri neysek o'yuz! Daha fazlası ya da daha azı değil! Sen hala bir Bulanık'sın, ben de lanet olası bir Malfoy'um!"

Malfoy gözünde patlayan bir yumrukla bir anda siniri uçup gitmiş, ne olduğunu anlayamadan karşısındaki kıza şaşkınlıkla baktı.

Umarım burada bıraktığım için bana küfretmemişsinizdir :D

Yorumlarınızı bekliyorum...

Salvio Hexia (Dramione)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin