Bölüm 30: Not

460 53 23
                                    

İyi okumalar... <3

Hermione, Diagon'dan elleri kolları iksir malzemeleri ve kitaplarla dolu bir şekilde Grimmauld'a cisimlendi. Salonun ortasında belirdiğinde koltuklarda oturup sohbet eden gençlerin dikkatini çekmek için hafifçe bağırdı.

"Millet, yardım! Kollarım koptu."

Harry ve Ron hemen koltuktan kalktı ve ellerindeki eşyaları alarak bir kenara koydular.

Hermione yorgunlukla kendini koltuğa atınca yanındaki Ginny kaşlarını çatarak genç kızı inceledi.

"Herm, bu aralar kendini çok yoruyorsun. Durmadan iksir yapıyorsun, okuduğun kitapları artık takip bile edemiyoruz."

Ginny genç kıza biraz daha yaklaşarak mosmor olmuş gözlerine baktı.

"Ve sanırım uyumuyorsun da. Bir sorun mu var?"

Bir sorun mu vardı? İki ay önce olan olaydan kaçtığından beri Malfoy'dan herhangi bir mesaj almamış, görevlere de çağrılmamış, Dumbledore'a sorduğunda ise görevleri Malfoy'un tek başına hallettiğini öğrenmiş, içindeki suçluluk duygusu bu yüzden daha da artmıştı.

0 anda başka ne yapacağını bilememiş, kaçmak tek çare gibi görünmüştü. Ama iki aydır kendini iksirlere ve kitaplara verdiğinden beri sakin kafayla düşünmüş ve yapabileceği başka bir şeyler olduğunu anlamıştı.

Ama tabi ki bunların hiç birini arkadaşlarına söyleyemezdi.

"Bir şeyim yok, Gin. Sadece halletmem gereken iksirler için çok çalışmam gerekiyor. Biliyorsunuz, Snape çok meşgul ve iksirleri yapmak bana düştü."

Ginny hala içinde bir şüphe, ama yapabileceği daha başka bir şey de yok, onu başını sallayarak onayladı ve sohbete geri döndü.

Hermione daha fazla sorgulanmadığı için derin bir nefes vererek rahatladı. Ginny eğer onu biraz daha sıkıştırsaydı, genç kız kendini tutamadan her şeyi ona anlatabilirdi. Ki bu hiç olmasını istemediği bir şeydi.

İki aydır bol bol düşünme fırsatı olmuştu. Edinburgh'tan kaçtığına tekrar tekrar pişman olmuş, ama oraya geri gidecek yüzü de kendinde bulamamıştı. Malfoy'un orada olup olmadığını da bilmiyordu zaten.

Ortağının ona iki aydır görev için bile olsa yazmaması belki de onun pişman olduğunu gösteriyordu.

Hermione onu öptüğü için pişman değildi, hayır. Zaten bu yıllardır istediği bir şeydi. Ama genç adamın bundan pişman olabilme ihtimali kalbini acıtıyordu.

Arkadaşlarının sohbet konuları hiç ilgisini çekmiyordu, ta ki ilgisini çeken bir isim duyana kadar.

"Malfoy ile Parkinson'u geçen gün Diagon'da gördüm."

Hermione dikkatleri üzerine çekmeden sessizce kulak kabarttı.

Bu sırada Neville anlatmaya devam etti.

"Alışverişe çıkmışlardı. Belki de düğün yaklaşıyordur, ha. Ne dersiniz?"

Hermione'nin kalbi durdu.

Harry hiç ilgilenmeden Ginny'nin omzuna başını koydu.

"Olabilir. Zaten çocukluklarından beri evlenecekleri belli değil miydi bunların? Neden bekliyorlar hiç anlamış değilim."

Ginny Harry'ye döndü.

"Bu savaş ortamında evlenmek kolay bir şey değil, Harry."

Harry omuzlarını silkti ve Ginny'nin elini tutarak üstüne bir öpücük kondurdu.

"Benim asıl gıcık olduğum, bunların elini kolunu sallayarak rahatça gezebilmeleri. Biz ise sadece çatışmaya gidebiliyoruz. Bir de arada kılık değiştirerek Diagon'a."

Herkes başını sallayarak Seamus'u onayladı. Herkes bu durumdan çok sıkılmıştı, ama yapabilecekleri bir şey yoktu.

Hermione konuşulanlara hiç tepki vermemeye çalışıyordu, ama dolan gözleri bu uğraşında ona hiç yardımcı olmuyordu.

Bu sırada camdaki bir tıklamayla sohbetleri yarım kaldı. Hermione diğerleri cama bakarken, gözlerini hemen kazağının koluna sildi. Kendini tutamamıştı.

Daha sonra o da kafasını çevirip cama baktığında, Ares'in ayağında bir notla camın pervazında olduğunu gördü.

Bu Hermione'nin hiç beklemediği bir şeydi. İki aydan sonra Malfoy ona bir not göndermişti.

Hermione bir anlık şaşkınlıktan sonra hızla koltuktan kalkıp pencereye ilerledi. Cam açıldığında Ares içeri uçtu ve genç kızın omzuna konup ayağını uzattı. Herkes Snape'in baykuşu diye bildikleri Ares'i tanıdı.

"Hayırdır? Bayadır yoktu bu."

Ron kafasıyla Ares'i işaret etti.

Hermione Ares'in kafasını okşadı.

"Acil bir şey var herhalde. O yüzden baykuş göndermiş olmalı."

Ron da başını sallayıp sohbete döndü.

Hermione Ares'e göz kırpıp ayağındaki nota uzandı.

"Sahibin nasıl, Ares? İyi mi?"

Ares hafifçe öttü ve kafasını kanadının altına sakladı.

Hermione hafifçe iç çekerek notu açtı.

Ev.

* * * * * * * *

Hermione omzunda Ares ile birlikte Edinburgh'a cisimlendiğinde neler olacağını kestiremiyordu.

Malfoy onu neden öpmüştü? Öylesine bir şey miydi, yoksa isteyerek mi olmuştu? Malfoy ne tepki verecekti?

Hermione derin bir nefes alarak aklındaki soruları sildi. Şimdi bunlarla aklını bulandırmanın hiç sırası değildi.

Genç kız salonda belirdiğinde gözlerini açıp ortalıkta göz gezdirdi. Son gelişinden beri burada hiçbir şey değişmemişti.

Kendine engel olamadan yan gözle mutfağa baktı ve orada yaşananlar gözlerinin önüne gelince derhal gözlerini salona çevirdi. Malfoy salonda değildi.

Hermione, çoktan onun omzundan uçup ilerideki yemliğine gitmiş olan Ares'e döndü.

"Malfoy nerede ?"

Ares yemeğine ara verip hafifçe öterek başını yukarı kaldırdı.

Demek yukarıdaydı.

Hermione Ares'i yemiyle baş başa bırakıp merdivenlere ilerledi.

Merdivenleri çıkıp üst katın sahanlığına geldiğinde durup kapılara baktı.

Malfoy'un kapısı da çalışma odasının kapısı da kapalıydı. İlk önce yatak odasının kapısını çalmaya karar verdi.

İlerleyip beyaz kapının önünde durdu ve kapıyı tıklattı.

"Malfoy?"

Herhangi bir ses gelmeyince yavaşça kapıyı aralayıp içeri baktı. Oda boştu.

Kapıyı geri kapatıp çalışma odasına doğru ilerledi. Oranın kapısını çalmaya gerek duymadan açtı ve içeriye baktı. Burası da boştu.

Hermione Malfoy'un belki de acil bir toplantı için Voldemort'un yanına gitmiş olabileceğini düşününce içten içe bir hayal kırıklığı yaşarken, banyonun kapısı açıldı ve Malfoy belinde sadece bir havluyla saçlarını kurulayarak dışarıya çıktı.


Umarım beğenmişsinizdir... :*)

Salvio Hexia (Dramione)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin