Sinirlerim çok bozuk ama aşırı sakinim. Canım çok sıkkın ama gram belli olmuyor. Hevesim yok ama hep gülüyorum...
Sabah saat 06:01'de uyandım. Daha Güneş doğmamıştı. Yosun'a baktığımda uyuyordu. Annem ve babamda uyuyordu. Ayağa kalkıp elimi yüzümü yıkamaya gittim. Elimi yüzümü yıkayıp aynada kendime baktım. Gözlerimde ki ölü bakışlara rağmen gülümsedim. Gözüm doldu. Fakat dayanıp havlu ile yüzümü sildim.
Tekrar yatağıma geçerken masada ki tableti görünce yumruğumu sıktım.
Hiç bir şey olmamış gibi uyuyordu annem. Ne kadar tuhaf dimi? Bu kadar yaşanılandan sonra hala hayatımıza devam etmek. Mutlu sona kavuşacaktım. Ama ne zaman? O zamana kadar ne belalar, ne acılar çekecektim kim bilir...
Yatağıma geçtim. Uykum yoktu. Gerçi uyku uyuyacak ruh halim yoktu. Bedenen çok yorgundum. Ruhende paramparçaydım.
Gözlerimi kapatıp hayal ettim. Mutlu bir aile. Mutlu bir Akgün ailesi. Herkes mutlu, huzursuzluk yok. Dertler sıkıntılar yok. Gözlerimi tekrar açtım. Hayal bu Mayıs. Sadece bir hayal...
Hayaller gerçek olsaydı keşke. Ama bu sadece rüyalarda gerçekti.
Sıkıntı ile yatakta doğruldum. Dert bebesiydim resmen. Dışarı asla yansıtmayan, gözyaşlarına direnen ama içerde yıkık olan bir insandım.
Büyümek bu kadar acı doluyken küçük kalmak daha güzeldi.
En azından yaramazlık sonucu azar işitiyordum. Şimdi yaramazlık yapmama bile gerek kalmadan acı çekiyordum.
Mutsuz oluyordum. Ne zaman gerçekten yüzüm gülecekti?
'Arkadaş' ve 'kanka', dediğim insanlardan ne mesaj geliyordu, ne bir arama. Saat geçmek bilmiyordu. Bir daha uzanıp gözlerimi kapattım...
Sesler sonucu gözlerimi açmamıştım. Sadece annemin sesini duyuyordum. Annem "Sen uyan ben sana gösterecem", deyip duruyordu. Yosun'un tarafına baktığımda yatakta değildi. Sözleri bana olduğu belliydi.
Yataktan doğruldum. Babam evde değildi. Tekrar yatağa yattım. Annem geliyordu. Gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Huyum vardı çünkü. Evet, gülme huyum vardı. İstemeden gülüyordum ama buna kimseyi inandıramıyordum.
İnandırmak zorunda da değildim. Beni Allah anlıyordu. En önemlisi buydu zaten. Diğerlerinin anlamasına gerek yoktu.
Annem gelip uzun süre bana baktı. Gözlerimi açtığımda tokadı yemem bir oldu. Bi anda bana vurmaya başladı. Annem diye bir şey yapmıyordum. Ama artık 'yeter',demenin vakti gelmişti. Annemi hızla ittim. Dengesini sağlamayıp düştü. Yaptığımdan pişman olurken ayağa kalkıp masadaki kalemliği suratıma fırlattı.
Yüzümde derin çizik olmuştu. Gözlerimden yaşlar bir bir düşüyordu. Annem saçımdan tutup çekmeye başladı. "ANNE BIRAK", deyip bağırıyordum. Annemin kolunu büküp sandalyede ki siyah ceketimi alıp hemen spor ayakkabımı giyip evden çıktım. Yanımda param yoktu. Hiçbir şeyim olmadan çarşıya indim yürüyerek. Maskemi almıştım. Lakin maskenin bir yanı kırmızı olmuştu. Yaram sızlıyordu, fakat kalbim daha çok üstün çıkıyordu.
İnsanlar bana garip bakışlar atıyordu. Kahverengi gözlü çocukla göz göze geldim. O bana ben ona baktım bir süre. Sonra tekrar yoluma devam ettim. Liman arkasına gelmiştim. İçki içen eğlenenler vardı. Gündüz olmasına rağmen. Bende diğer kısma gittim. Orda kimse yoktu.
Deniz dalgalıydı. Kayalara çarpıyordu. Kimse olmadığı için kayaların üzerine çıkarak yavaş yavaş denize yaklaştım. Yaklaştıkça su kayaya vuruyor, üzerime su geliyordu.
Güldüm, ne güzeldi dimi? Elimi suya götürdüm. Çok güzel ve berraktı. Doğruldum. Temiz havayı içime çektim. Maskeyi çıkardım.
Kayalardan tekrar geri çıkıp çöpe attım. O esnada yine kahverengi gözlü çocukla göz göze geldim. Umursamayıp geri döndüm.
Kayalardan bu sefer aşağıya indim. Ayaklarımı suya uzattım. Denize girdim. Sadece saçlarım ıslanmamıştı. Yüzmeye başladım. Su soğuktu, umrumda değildi.
Yüzdüm, ayaklarım yere değmiyordu. Hatta dibide görmüyordum. Yorulmamla beraber kendimi bıraktım. Saçlarım havada süzülüyordu sanki.
Nefes almak istiyordum. Gözlerimi sımsıkı kapattım. Çırpınmaya başladım, isteksiz.
Ağzımı açmamla su yutarken içimde sıkışmış hava ile kalbim ağrıyordu. Gözlerimi bir daha açmamak üzere kapatmaya devam ettim...
BERA
Renkli gözlü kızla yine göz göze gelmiştim. Beni umursamayıp geldiği yere geri dönmüştü. Bende merak edip yavaşça arkasından yürüyordum. Kayalardan aşağıya gidiyordu.
Güzel bir kızdı. Sarı saçlı, renkli gözleri vardı. Onu izlerken ayaklarını denize soktu. Kaşlarımı çattım. Neden bunu yapıyordu? Sonra denize girdi. Ağzım şaşkınlıkla açılırken yüzmeye başladı. Hey bu kızın amacı intihar mı? Acaba onun derdi neydi?
Benimde derdim vardı. Fakat intihar etmiyordum. Kız yüzmeye başladı. Görebiliyordum ama uzaktı. Bir anda kız kaybolunca denize atladım. Kızın olduğu yere kadar yüzdüm. Fakat kız yoktu.
Derin bir nefes alıp suyun içine daldım. Kız git gide batıyordu. Elini tutup yüzeye çıkardım. Gözleri kapalıydı. Kıyıya yüzdüm. İnsanlar gelirken bazıları ambulansı arıyordu. Kız nefes almıyordu.
Kalp masajı yapmaya başladım. Hala uyanmıyordu yada tepki vermiyordu. Ağzından su çıkması ile başını yana çevirdim.
Kendine geldikten sonra bana baktı. "Beni neden kurtardınız?", deyip ağlamaya başladı. Ambulans gelmesi ile gözündeki korkuyu anlamıştım. Neden korkuyordu?
MAYIS
Ambulansı çağırmışlardı. Neden beni kurtarmışlardı ki?
Ambulansa bindim
Beni hastaneye götürdüler. Koluma serum bağladılar. Birazdan babamlar geldi. Annem beni görünce "Mayıs, annem iyi misin?", dedi. Annemin yüzüne baktım. Dışardan ne kadar melek gözüküyordu dimi?Babam "Kızım senin liman arkasında ne işin vardı?", dedi. Hemşire "Hastamızı fazla yormayalım. Sizi dışarı alalım lütfen", dedi. Annemler dışarı çıkarken kapıda ki genci gördüm. Dalgamsı saçları vardı. "Neden beni kurtardın?", demiştim. Gözlerimi kapattım. Ölümün nasıl bir şey olduğunu anlamıştım. Nefes alamamanın nasıl can yaktığını hissetmiştim.
Benim burdan kurtulmam gerekiyordu. Ölmem gerekiyordu. Ayağa kalkıp bağırdım. İçeri Yosun girdi.
-Tuvalete gitmem gerek
,dedim.Yosun;
-Tamam
,deyip bana yardımcı oldu. Tuvalete giderken kahverengi gözlü çocukla tekrar göz göze geldik.Kabine girdim. Zaten tek kişilik tuvaletti. Yosun dışardaydı.
Serumu kolumdan çıkarıp tuvalet camını açtım. Klozete basarak pencereye tutundum. Fazla yüksek değildi. Tuvalet camından atladım. Çimler sayesinde fazla canım acımamıştı. Ayağa kalkıp yürüdüm. Hastaneden uzaklaşmamla koşmaya başladım. Nereye koştuğumu bilmeden.
Annemlerle yaşayacağıma ölürüm daha iyi. Elimin tutulması ile durdum. Elimi tutan o çocuktu. "Bırak beni", dedim. Çocuk hala elimi tutuyordu.
-Neden kaçıyorsun?
,dedi.-Sanane! Şimdi elimi bırak!
Tekrar aynı soruyu sordu;
-Neden kaçıyorsun?
-BIRAK
,diyerek elimi kurtardım elinden. Tekrar koşarken o da peşimden geliyordu. Amacı neydi bunun? Kalabalığın içine girerek ilerlemeye başladım.
Hızlı yürüyordum. Kalabalık azalırken nereye gittiğimi bilmeden terminale yol aldım. Çocuğu atlattığımı sanarken kolumu tuttu.
-Ya bana nolduğunu anlatırsın? Yada polise haber veririm. Seçim senin?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bera
Teen FictionKeşke her zaman çocuk kalsaydım...Çeşke çocukken ki evcilik oyununda ki prenses olsaydım...Gerçekler yerine hayaller kalsaydı, çocuk aklımızda ki gibi...Büyümekten kaçmanın bir yolu olsaydı çeşke... Ben Mayıs Akgün; 18 yaşında. Hayallere kapılıp...