Ne yapacaktım ben?! Kolumu bırakmıyordu. "İmdat diye bağırırım. Kolumu bırak", dedim.
-Bana fark etmez. Bağır istediğin kadar. Dikkat toplarsın. Sonra polisi ararlar. Karakola ifade vermeye gideriz. Kaçtığın şeye geri dönersin.
Polisten kaçtığımı felan mı sanıyordu bu? Ben ailemden...kendi öz ailemden kaçıyordum.
-Bak bilmiyorsun. Sana bunu anlatamam. Anladın mı? Şimdi beni bırak!
Cevap vermedi. Kolumu da bırakmadı. Kolumu elinden kurtarmaya çalışıyordum. "Lütfen bırak", dedim. Kafasını olumsuz anlamda salladı. "Burda böyle sabaha kadar kalabiliriz", dedi. Yapacak bir şey yok. Kafa atmamla afallayıp geri çekildi. "Masum ve saf olduğumu felan sandıysan yanıldın. Tek uyarım bana bulaş-", kafama yediğim darbe ile gözlerim kararmaya başladı.
BERA
Sinir olmamak elde değildi. Benden kurtulacağını sanıyordu. Polisi aradım. Bir süre sonra geldiler. Kızı götürdüler. İlk başta polisi aramak daha iyiydi. Neden kaçıyordu acaba? Karakola gittim. Kızı da götürdüler. Onu revire beni de müdürün odasına götürdüler. İfademi verip revire indim.
Polisler kızın psikolojik sorunları olduğunu söylemişti. Revire indim. Bağırışlar vardı. Kenardan bakarken annesinin kıza vurduğunu fark ettim. Tokat ile başı sağa dönmüştü.
Durdurmak yerine izledim. Annesi bu sefer kızı ciddi şekilde dövüyordu. 18 yaşındaki bir kız nasıl kendini savunmuyordu? Belki annesi olduğundan. Telefonu açıp kayıt altına aldım. Annesi kızı hala dövüyordu. Kızla göz göze geldik. "Bir daha böyle bir şey yap, sen görürsün Mayıs", dedi. Demek ki adı Mayıs'mış. Videoyu çekip ordan ayrıldım.
MAYIS
Çocukla göz göze gelmiştim. Bizi videoya çekiyordu. Annem "Bir daha böyle bir şey yap sen görürsün, Mayıs", deyip beni bıraktı.
Çocuk gitti. Babamlar geldiğinde eve geçtik. Yatağa uzanmış yatıyordum. Çeşke ölüp kurtulsaydım...
Bir gün sonra
Çarşıda geziyordum. Zonguldak Sahili'n de bankta oturmuş. Denizi seyrediyordum. Yan tarafım da olan sevgililere baktım. İkisi eğlenip gülüyordu. Çok mutlulardı. Aklıma Yasin geldi. Bende onla bu kadar mutluyken ailem yüzünden beni terk etmişti.
Ailem birlikte eğlenmemize izin vermiyor kısıtlıyordu. Bu yüzden de Yasin beni terk etmişti. Dayanmadığını, bıktığını söyleyip gitmişti. Hatta bu şehirden gitmişti. Ama ufakta olsa hayatımın neşesi olmuştu.
Beni güldürüyor, eğlendiriyordu. Şimdi neşem de bu şehirden gitmişti.
Küçük ama içinde binlerce insan taşıyan Zonguldak.
Tekrar denizi seyretmeye başladım. Telefon çalıyordu. Annemin telefonunu almıştım. Yosun arıyordu;
-Efendim
-Nerdesin Mayıs?
-Sahilde
-Kozlu mu?
-Zonguldak Sahili
-Tamam dikkat et
-Ederim, hadi görüşürüz
-Görüşürüz
Telefonu kapatıp yine denizi seyretmeye başladım
Kaç saattir, burda duruyordum? Telefondan saate baktım. 15:48'di.Köşede duran simitçinin yanına gittim. Bir simit aldım. Bu sefer denize yaklaştım. Martılara simit atmaya başladım. Belki bir tane gelir diye elimde simit parçası tutup elimi kaldırdım. Bir martı elimdeki simiti alıp gitti. Gülümseyip simit atmaya devam ettim.
![](https://img.wattpad.com/cover/237474910-288-k889127.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bera
Teen FictionKeşke her zaman çocuk kalsaydım...Çeşke çocukken ki evcilik oyununda ki prenses olsaydım...Gerçekler yerine hayaller kalsaydı, çocuk aklımızda ki gibi...Büyümekten kaçmanın bir yolu olsaydı çeşke... Ben Mayıs Akgün; 18 yaşında. Hayallere kapılıp...