Karakterin saçını kızıl yaptım o yüzden sarı saç derse kızıl yani bilgi verem didim
Etraf çok karanlıktı. Kör karanlıkta ilerlemeye başladım. Ayağımı sehpaya vurdum. "Kimse yok mu?", diyerek olduğum yerde durdum. Diğer odada annem ve ablam ellerin de mumla beni izliyorlardı. "Anne bana da mum ver. Önümü göremiyorum", dedim. Annem sırıtarak "Önünü göreme hep bir yerlere çarp canın acısın", dedi. Gözlerimden yaşlar düşmeye başladı. Ablama yönelecekken annemle birlikte evden çıktılar. Ben bu evde tıkılıp kalmıştım.
Yere oturup sırtımı duvara yasladım. "Allah'ım bir ışık yok mu?", dedim. Ellerimi açıp dua ettikten sonra yine aynı şekilde durdum. Zifiri karanlıkta tek başımaydım.
Ses gelmesi ile o tarafa baktım. Karanlıktan bir şey görmüyordum. Adım sesleri bana yaklaşıyordu. Karanlık daha çok korkmama sebep oluyordu."Işığın geldi". Bir mum etrafı azda olsa aydınlatırken Bera elimi tuttu. "Hadi bu karanlıktan iki kişi bir ışık olup çıkalım", dedi. Bera'nın elini sımsıkı tutup evden çıktık.
Fakat mum yere düştü. Karanlık tekrar sarmıştı. "Bera mum düştü. Hiçbir şey göremiyorum", diyerek Bera'nın elini sımsıkı tuttum. "Korkma ben buradayım", diyerek bana sarıldı. "Karanlık...çok karanlık", diyerek ağlamaya başladım. Mumu tekrar yaktı. Küçük ışık her yeri sararken annem ve ablam yanımıza geldi. "Mumu bize ver", dedi annem. "Beraber kalalım", dedim. Rüzgar esmesi ile mum sündü. Kibritimiz kalmamıştı. Annem ve ablam koşmaya başlayıp yanımızdan uzaklaştı. Karanlığımdan kaçmışlardı. Bera beni kucağına aldı. "Senin ışığına herkes koşar ama karanlığından bir ben kaçmam...". Bera ile beyaz kapıya doğru ilerledik. Kapıyı açması ile etrafı beyaz ışık kapladı...
Gözlerimi açtığımda bulanıklıktı. Netleşmeye başlayınca yanağıma damla düştü. Bir yağmur damlası değil, gözyaşları düşüyordu. Bera ağlıyordu. Konuşmak istiyordum ama çok yorgundum. Gülümsemeyecek kadar yorgundum, bu hayatta.
Doktor gözüme ışık tutarken Bera ağlıyordu. Gülmek yakışıyordu ona, ağlamak değil. Herkes odadan çıkarken güçlükle Bera'nın elini tuttum. Doktor bize baktı. "Siz kalın ama hastaya yorulacağı sorular sormayın",diyerek odadan çıktılar.
Bera gözyaşlarını eliyle silip güldü. "Gözüme toz kaçtı. Oda baya tozlu sana da geliyor mu?", dedi gülerek. "Evet tozlu", dedim, ona katılarak.
Gözyaşlarını sildi. "Seni seviyorum", dedim. Zar zor sesim çıkıyordu. Boğazım kuruduğu içindi. Bera komidinde ki su dolu şişenin kapağını açıp bana su içirdi. İyi gelmişti.
Gözlerini tavana dikmişti. Kendini tutuyordu. "Bana sarılır mısın?", dedim, yattığım yerden doğrulup. Bera yanıma oturdu ve bana sarıldı. Boynuma yaş akıyordu. Sesimi çıkarmadım. İyi hissedecekti. Gözlerimi kapattım. Kokusunu içime çektim. Bunu fark etmiş olacak ki o da kokumu içime çekti. "Korktum", dedi. Gülerken gözüm doldu.
Ne kadar süre öyle kaldık bilmiyorum ama ikimize de iyi gelmişti. İkimizde birbirimize iyi geliyorduk.
Bera kantine gitti. Bende yine oda da tek kaldım. Beyaz tavana bakıyordum. Annemler ve babamlar dışarıda koridorda bekliyordu. Odaya girmelerini istemiyordum. Girdiklerin de hayattan ve kendimden tekrar nefret edecektim çünkü. Yaşımı yaşamama izin vermiyorlardı. Ben geri dönüp aynı yaşı yaşamayacaktım. Bir kez son kez, yaşayacaktım. Fakat onlar benim her günümü acı içinde geçirmeme izin verdiler. Bu reva mıydı yoksa deva mı?
Nefes almam tekrar zorlamaya başladı. Elimle göğsümü tutarken nefes almaya çalıştım.
Çırpınırken yanımdaki düğmeye bastım. Gözlerim yerinden çıkacaktı. Acı çekiyordum ama yapacak bir şeyim yoktu. Bir süre sonra doktor ve hemşire odaya geldi.
Doktor bana yönelirken hemşire seruma bakıyordu. Yüzüm domates gibi olurken doktor koluma iğne yaptı. İğne ile yavaş yavaş nefes alırken kalbim sıkışıyordu. Bunu vucüdumun her zerresi ile hissediyordum.
"Hemen yoğun bakımı hazırlayın",dedi. Etraf tekrar bulanıklaştı.
BERA
Odadan çıkıp kantine indim. Koridor da bekleyen ailesine bakış atıp merdivenlerden indim. Kantin de sıraya girdim. Bir çay ve poğaça alıp masaya oturdum. Sıcak çayı yudumlarken boğaçadan bir parça alıp ağzıma attım. Mayıs iyi olacaktı, buna inanıyordum. Kalbimi saran ağrı tıkanmama sebep olmuştu. Hastanedeyken doktora gözükmem de fayda vardı.
Aldıklarım bittikten sonra tekrar yukarı çıktım. Koridorda kimse yoktu. Oda da kimse yoktu. Hızla katta ki danışmana sordum. "Mayıs gün az önce ameliyata girmiş",dedi. Ameliyathanenin önünde beklemeye başladım. Şuan bu yaşadıklarım saçmalık gibi geliyordu. Bir anda yasamanın etkisi de vardı elbet. Annesi ve ablası ağlıyordu. Kinle, nefretle baktım onlara. Tüm olanların suçu onların yüzündendi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bera
Teen FictionKeşke her zaman çocuk kalsaydım...Çeşke çocukken ki evcilik oyununda ki prenses olsaydım...Gerçekler yerine hayaller kalsaydı, çocuk aklımızda ki gibi...Büyümekten kaçmanın bir yolu olsaydı çeşke... Ben Mayıs Akgün; 18 yaşında. Hayallere kapılıp...