Arabanın içinde sıkıldığım için yılmaz 'ın telefonundan duygu ile konuşuyordum telefonu kapatıp yerine koydum
Karaca = selamı var
Yılmaz = o kadar konudan bana geldiniz mi ya
Karaca = kıskandın mı sen kankamı benden
Yılmaz = ne inkar edicem kıskandım maşallah bir saattir konuşuyorsunuz beni böyle aramıyor he
Karaca = çünkü o benim kankam hani benim seni kıskanmam gerek sonradan gelen sensin
Yılmaz = gelişim çok güzel oldu yenge ama hayatınıza renk geldi bak
Karaca = dogru diyorsun be yılmaz
Biraz daha yol gittikten sonra merkezde durduk azer'in karşıda ki gri arabasını görünce kemerimi çözüp arabadan indim etrafıma bakınca bize dogru gelen azer'i görünce adımlarımı hızlandırıp boynuna atladım boynumda burnunu hissettim kollarımı boynuna daha sıkı sarıp gözümden akan yaşları umursamadan daha çok ona sarıldım
Azer = nefes alıyorum şükür bak bakim bana
Ellerini boynum ve yanagım arasında ki çıkıntıya yerleştirip beni kendinden uzaklaştırdı
Azer= güzelim akıtma o yaşları de bana ne oluyor
Karaca = azer ben hiçbir şey anlamadım seninle ayrılınca babaannem yüzügü istedi sonra biz Kemal abilerle buraya geldik neden buraya geldik onuda anlamadım ki
Azer = şihh tamam güzelim bak yanındayım ben biz yan yanayız ayrılmadık aglama sen ben hallederim her şeyi sen yeter ki akıtma o yaşlarını
Sessiz kalıp kollarımı Azer 'e tekrar sardım arkadan gelen öksürük sesiyle arkamıza baktık azer hiç istifini bozmayı beni kolunun altına aldı Kemal abim bakışlarını omzumda azer' in yüzüne çevirdi
Kemal = nişanlı kızı kaçırmak fikrinin senden çıkmadığını düşünerek burdayım
Azer = her şeyden en son benim haberim oldu Kemal bu arkandakiyle sizin o küçük şerefsiz planlamış her haltı
Yılmaz = abim gelim mi yanınıza bak yengemi sapasağlam getirdim yanına bir şey yapmazsın dimi
Azer = ite bak bir de konuşuyor orada lan neden buraya gelmeden haber vermiyorsun bana
Yılmaz = ee ama en son babalar duyar abi
Azer = yırtamazsın böyle sevimliliklerle bir oturalım konuşalım bakalım
Hep beraber tahta bir çay bahçesi tarzında bir yere oturduk agaçların altında bir çardaga oturduk kemal abi karşıya siparişleri söylemeye gitti başım azer'in göğsünde boş gözlerle etrafı izliyordum iki çardak önümüzde bir aile vardı mesela üç dört yaşlarında ki çocuğa aldıkları dondurmayı agzına bulaşan kısımlarını temizlemeye ugraşıyordu bir adam ama çocuk ondan kaçıp duruyordu çocuk bir anda adamın yanından kalkıp bize dogru kaçmaya başladı gözlerimi açıp kapayıp emin olmak istedim çardagın arkasından bize bakıyordu minik elleri ile bize susmamızı ister gibi işaret parmağı agzındaydı çocuğun yanında ki adam bizim yanımıza geldi
Adam = kusura bakmayın Azer oglum gel hadi yanıma
Karaca = adı Azer mi
Adam = evet oglum hadi daha fazla rahatsızlık verme insanlara
Küçük Azer = ama sen dondurmamı alıcaksın gelmem ben seninle
Azer = bizim yanımıza gelmek ister misin adaş
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sessiz haykırış
Fanfictionİki kalp arasında arasında yaşanan bir savaş var ise AZKAR üstesinden gelir mi dersiniz