Sabah alarmla birlikte telefon da çalınca ilk hangisine bakacağımı şaşırdım. Alarmı kapatarak ısrarla çalmaya devam eden telefona baktım.
"Sabahın köründe niye arıyorsun? Canına mı susadın kızım sen?"
"Konuşmayı bırak da kapıyı aç anahtarlarım içeride kalmış."
Telefonu kapatarak aşağı indim. Kapıyı açtığımdaysa bir alana bir bedava gibi Kyrstal'in yanında da bir adam vardı. Kyrstal direk eve girse de adam biraz çekinmişti.
"Buyrun." diyerek içeri davet ettim. Gülümseyerek içeri girince Kyrstal'in kolundan tuttuğum gibi odalardan bir tanesine soktum.
"Bu adam da kim?"
"Hoş bulduk Psyche. " deyince sıkıldığımı belli edercesine nefes verdim.
"Şu anlık bizimle kalacak. Nedenini sorma, öyle gerekti."
"Nedenini sorma mı? Kyrstal, farkedersen burası benim evim ve onu daha yeni görüyorum."
"Merak etme, ben de yeni görmüştüm." dediğinde kaşlarımı çattım. Devam et dememin daha kısasıydı bu.
"Ya adam çok tatlı değil mi? Yolda kalmış annesinin yanına gidicekmiş ama soymuşlar bunu. Soymak derken para olarak soymaktan bahsediyorum." diyerek kıkırdadı.
"Sen de acıyıp onu evimize getirdin." diyerek koltuklardan birini oturdum. Misafir odası olduğundan iki ailenin de ortak bir yönünü bularak dekore etmiştik burayı. Sonuçta eve gelip giden bir tek onlardı.
"Ya ne yapsaydım? Hem yakışıklı da. Tamam, çok da yakışıklı olmayabilir ama lütfen, adamın karizması var."
Başımı sallayarak odadan çıktım. Salona girdiğimde adam dolaşarak fotoğraflara falan bakıyordu. Topukların sesini duyduğunda hemen boş bulduğu bir koltuğa oturdu. Bu olaylar ne kadar kısa bir sürede gerçekleşse bile bu gördüklerimin hayal olduğunu sanmıyorum. Karşısındaki koltuğa oturarak ellerimi bacaklarıma koydum.
"Anlat bakalım." diyerek arkama yaslandım. Kapının eşiğinde duran ev arkadaşıma bakarak anlatmaya başladı.
"Bakın, ben ailemin yanına gidicektim trenle fakat yolda üç tane genç gelip soydu beni. Kyrstal Hanım da beni bularak buraya getirdi. Eğer istemezseniz gidebilirim cidden. "
Tavırları sahte gibi durmuyordu. Zaten bu zamanda yarım yamalak rol yapan kalmamıştı ki. Ben hariç. Bazen gerekli oluyordu fakat arada bir yalan söylerdim. Mesela hastaysam anneme iyi olduğumu söylerdim. Bu da bir yalan sonuçta. Yani ben kimseye endişe vermemek için kısmen yalan söylerdim. Ya bu? Daha adını bilmediğim bu adam yalan söylüyor muydu? Yalan söyleyenleri şıp diye anlayabilme gibi bir özelliğim yok maalesef. Dimitri burda olsa anlayabilirdi. Ama yok. O yüzden benim anlamam lazım. Yüz ifadeleri gerçekten masumdu. Gelelim gözlerine. Bir insanın tek yalan söylemediği yeri gözüdür. Her zaman gerçekler o kişinin gözünde saklıdır. Onun gözünden de bir şey anlaşılamıyordu. İyi bir çocuğa benziyordu. Umalım da öyle olsun.
"Tamam."
"Kalıyor mu?" diye bağırdı Kyrstal.
"Hayır canım 'Gidebilirim.' dedi ya onu onayladım." diyerek yüz ifadelerine baktım. İkisi de hayal kırıklığına uğramıştı.
"Şaka yaptım, bizimle kalabilirsin." dediğimde Kyrstal kafasını kaldırmadan öfkeyle baktı. Bense onun bu bakışına karşılık sırıtıyordum. Aniden gülümseyerek yanındaki adama doğru döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kader Kolyesi
ChickLitSıradan bir hayatım olabilir. Ama herkes Reiki öğrenemez. Reiki bambaşka bir şeydi. Anlatılamayacak kadar kusursuz. O, benim hayatımı tamamen değiştirmişti. Hayallerim imkansız değildi. Rüyalar, yaşayacaklarımın önizlemesi gibiydi. Artık hayallerim...