4.Bölüm

28 2 0
                                    

Bölüm baya geç geldiği için özür diliyorum. Mediada Alexander'ın evinin bir kısmı ve Psyche'nin okula giderken giydikleri var. İyi okumalar, umarım beğenirsiniz.

Bunların olacağını biliyordum. Biz de saf gibi inandık beyefendiye. Hepsi benim suçum. Neden izin verdim ki kalmasına? Kyrstal'i de kıramazdım tabi... Asansörden çıktığımda başımın dönmesiyle yanı başımda duran masaya tutundum.

"Psyche!" diye bağırdı bana doğru koşmakta olan biri.

Bulanık gördüğümden kim olduğunu bilmiyordum ama yaklaştıkça sarı saçları farkettim. Gelen Christopher idi. Görüşüm düzeldiğinde elimi masadan çekerek dik durdum. Christopher baya korkmuştu. Anlaşılan ilk defa böyle birini görüyordu.

"İyiyim, sağol Chris."

"İyi falan değilsin, ne oldu?"

"Eve hırsız girmiş. Eve gitmem lazım."

"Tamam, ben götürürüm." diyerek çıkışa doğru ilerledik. Arabaya bindiğimizde tamamen kendime gelmiştim. Sinirlenmiştim de. Kyrstal de kendine kızıp duruyordur şimdi. O sırada telefonum çaldı. Kyrstal'in aramasına yanıt verdim.

"Noldu?"

"Karakoldayız. Direkt buraya gel istersen." dedi nefes nefese kalmış bir biçimde.

"Tamam. Karakol." dediğimde Christopher ani bir U dönüşü yaptı. Telefonu kapatarak bacağımın üzerine koydum.

"Christopher, çok teşekkür ederim. Bu iyiliğini nasıl öderim hiç bilmiyorum."

"Bunları düşünme bak geldik sayılır." dediğinde başımı çevirip kısa bir anlığına dışarıyı seyrettim. Karakola vardığımızda "Görüşürüz, sağol." diyererek arabadan attım kendimi. Karakolda dolanarak Kyrstal'i buldum.

Ağlamaktan bitap düşmüştü. Kendini suçluyor olmalıydı. Oysaki onun suçu değildi onu eve getirmesi. Benim de suçum değildi. Tek suç, bizim oyuna getirilmemiz. Eşyaların çalınmasına da üzülmüyordum, yenisi alınırdı. Bizim gibi insanların yaşamadığını öğrenmiş olduk Nicolas sayesinde. Hızlıca yürüyerek Kyrstal'in yanına gittim.

"Bir haber var mı?" diye sorduğumda başını olumsuz anlamda salladı. Kahretsin!

"Adı Nicolas bile değilmiş. Robot çizimini yaptım. Sonuçlar birazdan çıkacakmış. Hepsi benim yüzümden. Ona acıyıp evimize getirmeseydim bütün bunlar olmayacaktı."

"Kyrstal, kendini suçlama. Burada bir tek suçlu varsa o da namı bilinmeyen şahsiyettir. Boşu boşuna kendini hırpalama. "

"Ama iyi de..."

"Hayır! Aması falan yok. Sen kendini böyle yıpratmaya devam edersen ben de kendimi suçlamaya başlarım haberin olsun küçük hanım."

Küçük hanım... Ne zamandır ona böyle seslenmediğimi farkettim. Onun annesi gibiydim. Her dediğimde kızardı bana. Ama ben aslında bu kelimeyi sevdiğini adım gibi biliyordum.

"Ya demesene küçük hanım diye. Aynı yaştayız. Her defasında sana bunu söylemekten sıkıldım, sen sıkılmadın."

İtirazımız da gelmişti. Gelmeseydi şaşırırdım zaten. Bir oyuna dönmüştü bu sözlerimiz.

"Sıkılmam tabi. Sen benim küçük hanımımsın." dediğimde kıkırdadı.

Ailesiyle arası pek iyi değildi. Annesi, eşi vefat ettikten birkaç ay sonra başkasıyla evlenmişti. Her ne kadar annesinin babasını öldürttüğünü düşünse de bu imkansızdı. İmkansız bir şey yoktu bu hayatta ama düşünmüyordum öyle bir şey olacağını.

Kader KolyesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin