another love.

1.2K 238 255
                                    

Öpücükler, küfürler ve daha bir sürü şey.

Çaresizlik tekil bir çağrışım yapsa da kanımca çaresizlik çoğul özneli bir varoluştu.

Birinin kimsesizliği sizi de kimsesiz hissetirebilir, canınızı yakabilir, isyan ettirebilirdi.

Varoluştan beri yüreğimizin derinliklerinde taşıdığımız bu bitmek tükenmek bilmeyen sanrı veya sancı insanlık tarihinin belki de en büyük numarasıydı.

Zira Changbin isimli yürek ağrımın başka bir tasviri olamazdı.

Changbin'in yaptığı sözsüz itiraflar gün geçtikçe artıyor her gün canım ayrı yanıyordu.

Onda kaldığım günden sonra aramızdaki diyalog artmıştı. Bazen öncesinde yaptığı gibi ders çıkışlarıma geliyor, gitmeyi sevdiği yerlere gidiyorduk. Bazen bir kafe oluyordu gittiğimiz yer bazense kitapçı, antikacı, eski dönem kiliseleri ve daha bir sürü yer...

Fakat eskiye nazaran artık Changbin'de kalmıyordum. İstemediğimden değildi ama o günden beri Changbin'le aramızda bir sınır vardı sanki.

Çiçekleri sulamıyordum artık, eski sürahimizi -artık Felix'in değil bizim sürahimiz olmuştu, ben karar vermiştim- bile özlemiştim. Bu yüzden içim hep buruk gibiydi.

Böyle şeyleri önemsediğimi, aradığımı, ihtiyaç duyduğumu bile Changbin hayatıma girdikten sonra anlamıştım. Ya da daha kötüsü Changbin hayatımda olduğu için bütün bu objelere ihtiyaç duyuyordum.

Changbin beraberinde öyle duygular getirmişti ki hiçbir dilde karşılığı yoktu. Anlatması zordu. Yürek yanığı gibiydi ama aynı zamanda yüreğim çoktan yanmış gibiydi.

Dedim ya karşılığı yoktu.

Bütün bunlar kafamı meşgul ederken üstten aldığım ders için son sınıfların amfisine çıktım.

Changbin'in dersi almadığını biliyordum zira onu hiç görmeyişim almadığına dair en büyük kanıttı.

Ortalarda bir yere oturup ceketimi sıranın üzerine bıraktım.

Dersten önce konuya bakmak için kitabı arşınlarken yanıma birinin oturmasıyla dikkatim dağılmıştı.

Sağ tarafıma dönmemle ufak çaplı şaşkınlığım çakıştı.

Hwang Hyunjin yeni boyattığı altın saçlarıyla yanıma kurulmuştu.

Ona dönüşümle o da bana dönmüş ve zarifçe gülümsemişti.

Vay be dedim o an içimden. Hwang Hyunjin cidden güzel bir adam.

"Selam." dedi hoş bir tonda. Şaşırdığım için önüme dönmemiştim o da konuşmak istediğimi düşünmüş olmalıydı.

"Selam." dedim ben de karşılık olarak.

"Sen de üstten ders alıyorsun demek." dedi  elleriyle saçlarını tarayıp.

Hwang Hyunjin'in neden bu kadar abartıldığını anlamak için onunla beş dakika göz teması yeterliydi.

Görseli iyiydi fakat asıl bahsettiğim şey görseli değildi.

İnsanlarla nasıl konuşması gerektiğini çok iyi biliyordu. Manipülatifti ve bunun farkındaydı.

Gözlerindeki iddialı bakışlarınsa değiştiği tek bir insan biliyordum o da Seo Changbin'di.

"Son sene için yoğun bir planım var o yüzden senenin yükünü biraz azaltmak istedim." dedim arkama yaslanıp, dolan sınıfa diktim bakışlarımı.

beginning and eternity. seungbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin