Sardunyalar, teşekkürler ve daha bir sürü şey.
Eğer kontrolcü biriyseniz attığınız her adımda hayatınızı konumlandıracak bir yer bulursunuz. Spontane gelişen bir şeyde bile bir ek planınız vardır. Fakat iş duygulara geldiğinde her şey tepetaklak olur sanki.
Derinliğini bilmediğim bir suda bata çıka ilerliyor gibiydim. Hem geri dönmek istiyor hem de daha ne kadar ileri gidebileceğime dair kendimle usulsüz bir yarışa giriyordum. Öyle ki kaybeden hep ben olacaktım.
Tamamen mantığımla hareket eden biri oluşum da bu durumu daha çekilmez kılıyordu.
O yüzden tam şu anda Changbin'in kapısının önünde aylar sonra dikiliyor oluşum kendimi duvarlara çarpmak istememe sebep oluyordu.
Felix ve Chan gideli bir yaz geçmişti ve benim açımdan ilk başlarda zor olsa da birkaç hafta sonra toparlamıştım.
Felix en yakın arkadaşlarımdandı ama onun için daha iyi olan şeyin gitmesi olduğunu biliyordum.
Fakat gittiği gece Changbin'de kaldığımda gördüğüm şeyler mantığımdan taşıp kalbime sızıyordu.
Dışarıdan soğuk olduğunu düşündüğüm biriydi Changbin. Felix'in anlattığı kadarıyla tanıyor ve okulun izin verdiğince görüyordum onu. Aklıma takılan biri olmamıştı öncesinde.
Ama bir insanın iç dünyasını görünce kayıtsız kalamayan biriydim. İnsanların duygularına her zaman saygı duyar ve anlamaya çalışırdım.
Fakat bağ kurmak benim için hep zor olandı. Eğer bir şeylere ağlıyorsam ağlamam gerektiği içindi. O anki durum onu gerektiriyormuş gibi.
Bu yüzden birinin duygularıyla bağ kurduğum an içimdeki tüm denge taşları değişiyor; ve dengemi bulamıyordum.
Bu yüzden Changbin beni o gece ciddi anlamda etkilemişti.
Changbin'de gördüğüm en önemli şey acı çektiğiydi. Acı çekiyordu ve bunu belli etmemek için elinden geleni yapıyordu.
Sakladığı halde görmek zor olmamıştı. Evinde kaldığım gece kahve yapmıştı bana.
Felix'ten konuşup biraz gülmüş sonra suskunlaşmıştı.
"Ailem gibilerdi." demişti laf arasında.
Changbin içinde dünyalar barındıran ama gözlerinden bir şehir bile göremeyeceğiniz biriydi.
Yine de konuşmayı bırakıp Felix'in sardunyalarını sularken sessizce ağladığını gördüm. İçimden bir şeyler kopmuştu o anda.
O gece kısa bir elvedayla oradan ayrılsam da bunun bir veda olmadığını biliyordum.
Araya tatilin girmesiyle ailemin yanına dönmüştüm. Bende ne numarası ne de başka iletişim kurabileceğim bir şeyi vardı. Felix'le iletişimi kesmemiştim ama ondan da isteyemezdim.
Utanıyordum ve sadece birkaç saat vakit geçirip kahve içtiğim herifin aklımdan çıkmıyor oluşu kendimle çatışmama sebep oluyordu. Kendim sindirememişken Felix'e ne diyecektim?
Okulun açılmasıyla son sınıf öğrencisi Seo Changbin'in de derslere geleceğine emindim. Bu sene mezun olmak zorundaydı. Yani mantıklı olan buydu?
Okulla beraber onu görme bahanem olmuştu ve uzun zamandır onu görmeyişim içimde garip hislere sebep oluyordu. Bunun adı neydi?
Onu görmediğim süreçte aklımdan bir türlü çıkmamış oluşundan okulda ders saatlerine kadar onu takip edip iyi olup olmadığını kontrol etmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
beginning and eternity. seungbin
Fanfic-Hikayemiz nerede başladı? -Bence hikayemiz öfkeyi unutmak üzere verilmiş bir sözle başladı. [seungbin] [eternity and a day]