lemon tree.

999 219 153
                                    

Tanışmalar, konuşmalar ve daha bir sürü şey.

“Ummadığımız bir anda, ummadığımız bir durum bizi alıp yıllar öncesine götürüp varlığını bile unuttuğumuz olayları, zihnimizin karanlık dehlizlerinden birdenbire gün ışığına çıkarıveriyor.” der Marquez Yüzyıllık Yalnızlık'ta.

Yaşadığımız her tanışma bir öncekinin hayal kırıklığını, karşılanmayan beklentilerini, hatta arzularını taşır.

Ne kadar güçlü olursanız olun, özgüveniniz ne kadar desteklenmiş olursa olsun içten içe bu endişeyi yaşarsınız.

Hwang Hyunjin de Seungmin'in oda arkadaşını bulmak için kütüphaneye giderken bütün endişelerini ve eksikliklerini özgüveni ve güzel yüzünün ardına sakladı.

Ortak kütüphanenin turnikesinden hızlıca geçip nöbetçi listesine ilerledi Hyunjin. Onu görüp selam veren birkaç kişiye gülümserken aynı zamanda da hızlıca o ismi taradı gözleriyle.

Yang Jeongin.

Yang Jeongin.

Yang Jeongi-

Hah!

Salon E -yabancı kaynaklar salonu-.

Zafer gülümsemesinin eşliğinde ikinci kata çıktı Hyunjin. Yavaşça -ortak çalışma masalarının olduğu- salona adımladı.

Gözleriyle nöbetçi masasını tararken tek başına oturan çocuğu görmesiyle aradığı kişi olduğunu varsayarak nöbetçi masasına yürüdü.

"Merhaba?" dedi kısık sesle, sesi kısık olsa da nazik bir gülüş çoktan yüzüne oturmuştu Hyunjin'in.

"M-merhaba?" dedi nöbetçi masasındaki çocuk. Hyunjin'i tanımayan yoktu, onunla konuştuğu için şaşırmış hissediyordu. Muhtemelen aradığı bir kitap için yardım isteyecekti.

"Yang Jeongin?" dedi Hyunjin çocuğun nöbetçi kartına bakarken. Gördüğü isimse aradığı isimden çok daha başkaydı.

Çocuk konuşmak yerine Hyunjin'in arkasında bir yeri işaret edince Hyunjin küçük bir teşekkürle arkasını döndü.

Orta boylu mavi saçlı bir çocuk rafların arasında elindeki seyyar raftaki kitapları yerine yerleştiriyordu.

Hyunjin birkaç dakika çocuğu süzdükten sonra yanına gitti.

Yang Jeongin rafa uzanacağı sırada yanındaki hareketlilikle havadaki elini indirip sağına döndü.

Hyunjin'i görmesiyle kaşlarını soru sorarcasına kaldırdı.

"Merhaba." dedi Hyunjin gülümseyerek.

"Merhaba?" dedi Jeongin sorarcasına.

"Aradığın kitabı bulamadın mı?"

"Buldum." dedi Hyunjin hafifçe gülerek.

"Yang Jeongin? Öyle değil mi?"

Hyunjin elini uzatıp mavi saçlı çocuğun tutmasını bekledi.

Jeongin istemsizce gülümseyip uzun boylu çocuğun elini tuttu.

"Evet, sen?"

"Hwang Hyunjin." dedi Hyunjin, Jeongin duyduğu isimle sınıfında konuşulanları anımsadı.

"Duymuştum." dedi hafif kızarırken. Dedikleri kadar varmışsın dönem üçten Hwang Hyunjin.

"Rica etsem konuşabilir miyiz? Konuşmak istediğim bir şey var." dedi Hyunjin beklentiyle.

beginning and eternity. seungbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin