Yeşil Uzun Araba

14 1 0
                                    

**********************************************************************************

Sen hiç birini kaybetmenin acısını yüreğinde değil de omuzlarında hissettin mi?

**********************************************************************************

Tik tak tik tak

İzlediğim karınca duvarın kenarından ilerlemeye devam ediyor. Saate uygun adımlar attığının farkında mı? Saatin farkında mı? Gözlerimi yumdum. Bugün günlerden annemi defnetme günü, saat gasilhanede bekleme saati. Gözlerimi açtım, karınca yavaşça uzaklaşıyor. Hiçbir acelesi yok tıpkı burada çalışanlar gibi. Aynı çatı altında yaşayan tüm canlıların hatta nesnelerin bile birbirine benzemesi normal mi?

'Devran Zeren mi acaba?' Başımda bekleyen kadının sesi ile gözlerimi döşemesi yırtık olan sandalyeden çektim ve kadına çevirdim. Kafamı salladım yavaşça. Kadının gözlerinde acıma ya da şefkate dair hiçbir şey yoktu. Her gün benim gibi kaç insan geliyordu bu binaya?

'Devran Bey işlemler tamamlandı efendim, cenaze aracı on dakika içinde hazır olur. İsterseniz şimdiden geçin araca' dediği zaman yaslandığım duvardan ayrıldım.

'Cenaze aracıyla gitmeyeceğim, teşekkürler' Döndüm arkamı kadına, döndüm arkamı annemin bulunduğu odaya. Beni bekleyen arabaya döndüm yüzümü. Neden burada beklediğime dair mantıklı açıklamayı yapamadım kendime ne de soru dolu bakışları olan görevli kadına. Dışarda bekleyen arabaya bindikten sonra bana birkaç bir şey söylediklerini duysam da cevap veremedim. Araba mezarlığa doğru yol almaya başladıkça ölümün biraz daha farkına vardım. Sanki annem hala beni bekliyor, üniversiteden dönüşüm için sevdiğim yemekleri yapıyordu. Arkamızdan gelen yeşil arabanın arkasında değildi sanki. Sankiler uyuşturan sahtekar kelimeler serisi.

İndik mezarlıkta. Kalabalık grup eşliğinde annemi omuzlarımızın üstüne aldık. Sırasıyla değişen yerlerimiz... Önceden hazırlanmış mezarın yanına tabut konuldu. İçerisine girip annemi aldım kucağıma. Küçük bedenini dedikleri şekilde yerleştirdikten sonra birkaç kişinin yardımı ile çıktım dışarı. Hoca çoktan bir şeyler okumaya başlamıştı. Kendi ellerimle koyduğum yere dualar edildikten sonra toprak atmaya başladık. Görüş açım gittikçe azalıyordu. Çektiler beni kenara, bir amca peçete tutuşturdu elime. Oturdum ve izledim insanları. Tuzlu suyun artık yanaklarımı yaktığını hissedince iyice sarıldım dizlerime. Kabus görüyor olmalıydım, değil mi? Hadi anne gelsene, kendine gel de, oğlum yapma böyle annecim üzülüyorum de. Atsana üstünden şu toprağı. Yüreğim dayanmıyor anlasana, küçükken anneler ölmez demiştin hani, hani kimse koparamazdı seni benden? Bağırdığımın farkına varamamıştım kolumdaki iğneyi hissedene kadar. Sakinleşmem gerektiğini söylüyorlardı. Sesler karışık bir şekilde zihnimde yankılanırken kapandı göz kapaklarım süzüldü son kez yaşlar gözlerimden. Hayatım bu şekilde yazılmamalıydı, bir anne çocuğundan bu kadar erken kopartılmamalıydı. Aldılar götürdüler beni, yatmam gereken kuru bir toprakken kollarımdan tuttular yatırdılar arabanın koltuğuna ...

Eve gelmiştik. Bizim eve değil,dayımın evine. Şimdi onlarla birlikte oturmuş televizyondaki haberleri izliyorduk. Arabadayken yalnız bırakmayalım çocuğu demişti dayım. Yalnız bırakmakla yalnız hissettirmenin farkını insanoğlu ne zaman anlayacaktı. Bir de cenazeden çıkışımız olaylı olduğu için de uzun uzun konuşmuştu yengem. Erkek olduğum için daha güçlü durmalıymışım annemin ölümüne, ayrıca bir tek benim mi annem ölmüş. Uyuyorum sanıyorlardı ama konuştukları sırada uyanıktım. Neden ağzımı açıp bir şeyler dememiştim? Saatlerdir neden aynı reklamın döndüğü kanalı izliyorduk?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 10, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BelirsizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin