Şarapnel-1; İddia

580 16 6
                                    

Mina ve ben içeri girdiğimizde zorla giydirdiği tulumu son kez çekiştirmeye çalıştım ama o elime vurarak ona doğru gelen Uras'a sarıldı. Öpüşüp koklaşmalarını hiç çekemeyeceğim için Uras'ın geldiği masaya ilerledim ve oturdum. El ele gelip karşıma oturmalarını beklerken Mina yanıma geçti ve Uras da Mina'nın karşısına oturdu. Mekânın alışılmış iç dekorasyonunu tekrar incelemeye başladım. Yaklaşık sekiz kere daha buraya gelmiştim ve Mina'nın zorla bana ayarlamaya çalıştığı çocuklarla tekrarlanmayacağını bildiğim halde yemek yemiştim. Kapıda duran güvenliğin "Hoşgeldiniz Araf Bey," demesiyle kafamı çevirmem bir oldu.

İçeriye sert adımlarla gelen Araf, hızla yanımıza yaklaştı. Uras'a başıyla küçük bir selam verdi. Mina ve benim yüzüme bakmadan tam karşıma geçti ve tanışmaya tenezzül bile etmeden garsona seslendi. Garson gelene kadar elindeki telefonuyla uğraştı. Saçları, kafasını öne eğdiği için alnına düşmüştü. Işıktan daha da parlak gözüken gür siyah saçlarını eliyle tekrar geriye attı. Yanımıza gelen garsona sert ve kalın sesiyle "Viski," dedi ve eliyle kabaca 'git' işareti yaparak garsonu resmen kovdu.

Mina yüzünden öğleden beri ağzıma tek lokma atamamıştım, üstüne bizim sipariş vermemizi beklemeden garsonu kovuyordu. İçimde tuttuğum küfürlere orada kal emri verirken dik dik Araf'a baktım.  Kafasını bile kaldırmadan "Ne oldu bana bakmak hoşuna mı gitti?" Dedi.

Tam o sırada garson viskiyi getirdi ve ben sinirle viskiyi tepsiden çektiğim gibi kafaya diktim. Garsona "Dört tane daha, lütfen." Dedikten sonra Araf'ın hala bana baktığını gördüm. "Ne oldu bana bakmak hoşuna mı gitti?" Dedim onun lafını kullanarak.

Mina kolumu sıkıp imayla kafasını oynatarak "Lavaboya mi gitsek biz?" Dedi ve kolumu iyice sıkarak lavaboya sürükledi. Kapıyı üstümüzden kapattı ve anında çemkirmeye başladı. "Sen ne yapmaya çalışıyordun Simirna? Soğuk davranabilirsin, sert cevap verebilirsin ama o Araf! Viskiyi kafaya dikip onun lafını kullanarak ima yaparken ne düşünüyordun çok merak ediyorum. Komik de değildi ayrıca!" Dedi gülmemeye çalışarak. "Biraz daha dikkatli davran. Zaten söz verdiğim gibi son randevuydu bu. Uras'ın arkadaşı o, benim için birkaç saat daha sabret." Dedi.

Kabine girdiğinde telefonumu almak için geri döndüm. Uras'ın alaycı kahkahasını duyunca merakıma yenik düşüp aniden durdum. "Yapma Araf, sen Simirna'yı tanımıyorsun ki." Dedi alay derecesini arttırarak.

"Ne varmış Simirna'da? O da iki iltifatla yelkenleri suya indirir." Dedi. Şimdi de benim sinir derecem artmıştı.

"O kadar emin olma. İddiasına varım ki sen Simirna'yı kendine ayarlayamazsın." Dedi. Bu sırada ben merakla olacakları bekliyordum.

"Var mısın lan? Simirna'yı kendime ayarlayamazsam arabam senindir!" Dedi ve cebinden çıkarttığı araba anahtarını masaya sertçe çarptı. Eli anahtarı kapladığı için markasımı göremedim. Güzel bir şey olmasa bari, arabaya acıdım. İddia malzemesi oldu, yazık.

"Tamam ulan! Eğer ayarlarsan arabam senindir." Dedi ve o da sertçe masaya vurdu anahtarları. Araf'ınki hakkında hiç fikrim yoktu ama Uras'ınki resmen bir bebekti. O araba benim yüzümden harap olacaktı.

Birden çıkıp "Ben kazanacağıma göre arabalar benim olsa ya," diyesim geldi ama şu an onu yapacak cesareti göremiyordum içimde.

"Ne yapıyorsun burada?" Dedi Mina çenesiyle omzumu dürterek. Çaktırmadan parmağımdan çıkarttığım yüzüğü gösterdim.

"Kayboldu da, onu arıyordum. Masaya dönelim hadi." Dedim ve işten yüzüğü tekrar parmağıma taktım. Sandalyeyi çekip oturduğumda yüzümde hafif bir tebessüm oluştu. "Arabaları verir misiniz bilemem ama iddiasına varım ki çok eğleneceğim," dedim.

ŞARAPNELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin