9.Bölüm - Randevu

257 9 0
                                    

Ailem doktorumun yanındaydılar. Bir şeyler konuşuyorlardı. Bende kapıyı çok açmandan aralıktan onları dinledim

''Kızınız bana, size kendi söyleyeceğini söyledi. Yani gerçekten sizden saklamazdım böyle bir durumu'' dedi doktor.

Pis herif. Ne yapacağım ben şimdi? Lanet olsun!

''Umarım dediğiniz doğrudur. Yoksa sizi şikâyet ederim!'' dedi babam sinirle.

Sonra annem de babam da ayağa kalktılar. Ben daha ne olduğunu anlayamadan gelip biranda kapıyı açtılar. Beni karşılarında görünce suratlarını bir şaşkınlık kapladı. İçimden bir ses ''şimdi sıçtın'' diyordu ve bu yüzümden de okunabiliyordu.

''Ne zamandır buradasın?'' dedi babam sorgularcasına.

''Ben... Çok olmadı... Yeni geldim'' dedim kekeleyerek.

''Pekala hanımefendi. Buna pek inanmadım ama öyle olsun bakalım'' diyip beni elimden tuttu.''Şimdi eve gidiyoruz'' dedi.

''Benim aslında... Yani doktorla...''

''Eve gidiyoruz dedim sana!'' dedi babam lafımı keserek sert bir şekilde.

Eve geldiğimizde hızla merdivenleri çıkıp odama geçtim. Elime bir kitap aldım ve çalışma masama geçtim. Hemen peşime kapım açıldı ve içeri babamla annem girdi.

''Daha ne kadar saklamayı düşünüyordun?'' dedi annem.

''Anne çıkar mısın ders çalışıyorum farkındaysan'' dedim saçma bir bahaneyle.

Babam önümdeki kitabın kapağını sertçe kapattı.

''Bize ne zaman söylemeyi düşünüyordun Ayza?'' diye çıkıştı babam.

''Neyi?'' diye sordum.

''Böyle bir şeyi söylemek için ölmeyi falan mı bekliyordun?''

''Baba... Ben sadece... Bilmiyorum. Sizi üzmek istemedim. Öldüğümde...''

''Neden? Bize söylemeden, hiçbir şey öğrenmenden öldüğünde daha çok üzülecektik. Çünkü hiçbir uğraş vermeden seni kaybetmiş olacaktık.''

Gözümden bir damla hissettim. Gözümü kapatıp açıp ve gözyaşım kendini serbest bıraktı.

Bir şey diyemeden annemle babam odamdan çıktı. Ben ne kadar aptalım böyle. Bir şeyleri mahvetmede üzerime yok gerçekten. Sürekli çocukça hatalar yapıyorum. Aptal gibi davranıyorum.

Telefonuma gelen mesaj sesiyle düşüncelerimi bir kenara attım. Çantamdan telefonu çıkardım ve baktım. Mesaj tanımadığım bir numaradan gelmişti.

''Bir dahaki karşılaşmamızı sabırsızlıkla bekliyorum yeşil göz...'' yazıyordu mesajda. Bu Serdel olmalıydı. Yüzümde aptal bir sırıtış oluştu. Elimin tersiyle göz yaşımı sildim. Ben de bir mesaj yazıp Serdel'e yolladım. "Bir daha görüşecek miyiz ki acaba?" yazdım.
Çok zaman geçmeden geri mesaj geldi. Ben de bu arada Serdel'i telefonuma kaydettim.
"Görüşmeyecek miyiz?" yazıp üzgün surat ifadesi yolladı. Şapşal ya,yerim onu...

Ne diyorum ben? Yerim seni nedir? Bu çocuk beni kendimden geçiriyor. Olmadığım biri gibi oluyorum. Şapşal şapşal haraket ediyorum.

Telefonumun çalmasıyla irkildim. Olamaz arayan Serdel'di. Şimdi ne yapacaktım.

Telefonu açıp odamda volta atmaya başladım.

"Alo, Ayza. "
"Efendim Serdel" dedim.
"Gerçekten bir daha görüşmeyecek miyiz?"
"Gerçekten bunun için mi aradın?"
"Aslında bir çok nedenim vardı ve bu... Bu bana bahane oldu. "
"Peki neymiş o nedenler?" diye sordum flörtöz bir sesle.
"Yani sesini duymak istiyordum ve... Bu işte..."
"Peki o zaman sesimi duydun. Şimdi kapatabilir miyim?" dedim dalga geçercesine. Bu hali beni gerçekten eğlendiriyordu.
"Hayır tabii ki de. Yani kapatmasazsan iyi olur. "
"Ah Serdel gerçekten işim var. Söylemek istediğin şeyi biran önce söyler misin?"

Bayan UlaşılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin