Kapkaranlık bi otoyolda koşuyordum. Düşündüğüm tek bir şey vardı; buradan gitmek. Alelacele etrafıma bakındım, herhangi bir taşıt bulup buradan gitmeliydim. İleride bi karavan gördüm, ona doğru koşmaya devam ettim. Yolcu koltuğunda oturan kadın sımsıcak gülümsemesiyle bana baktı. "Yardım edin, lütfen." dedim soluk soluğa. Konuşmak için ağzını araladı, tam o anda şiddetli bir şekilde sarsılmaya başladı. Çok geçmeden burnundan süzülen kanlar midemi bulandırdı. Sürücü koltuğundaki adam kadına eğilerek onu sabit tutmaya çalıştı. Bense hem korku hem de şaşkınlıkla tedirgince ayakta dikiliyordum. Adam kadının çenesini kavramış burnunu incelerken telaşla "Birkaç dakikaya ölecek." dedi. Gözlerimi kocaman olurken "Nasıl olur?" dedim. Tekrar dönüp kadına baktım üstü başı, her yer kan içindeydi. Çok geçmeden adam boğulur gibi sesler çıkarmaya ve su kusmaya başladı. Hiçbir kasım söz dinleyip hareket etmezken sadece otoyolda dikildim ve onların acı içindeki seslerini dinledim.Gerginlikten ve o kadar kan görmekten tekrar midem bulanırken gözlerimi kapadım. Neredeydim? Gece yarısı neden buradaydım, ne işim vardı? Neden karşımda acı içinde kıvranan iki insana da yardım edemiyordum? Gözlerim sımsıkı kapalıyken ayaklarım altındaki kumu hissettim. Burnuma okyanus kokusu çalındı. Korkuyla araladım gözlerimi. Gördüklerim karşısında ağzım şaşkınlıkla açıldı.
Okyanus kıyısındaydım.
Oysa az önce karanlık bi otoyoldaydım. Olan şeyler o kadar saçmaydı ki kavramaya çalışırken beyin kıvırımlarımın ağrıdığını hissettim. Sahilin ilerisinde ahşaptan koca verandalı bir ev gördüm. Etrafta kimse olmadığı için oraya gitme dürtüsüyle birlikte koşmaya başladım. Evin verandasına tedirgince ayak basarken içimden evde birilerinin olması için dua ediyordum. Birden kendimi evin terasında buldum. Gürültülü bir müzik çalıyordu. Yanımda ise çok tanıdık bir yüz gördüm. Kim olduğunu bilmiyordum ama çok tanıdıktı. "Hadi gel biraz sahilde dolaşalım." dedi gülümseyerek. Gamzelerini izledim bir süre sonra ise ayaklarım onun sözünü dinleyerek ardından adımladı. Yanıma gelerek belimden tutup beni yönlendirirken sessizce kumsala doğru yürüdük. Okyanus kızgınca kıyıya vurup duruyordu. Hava ise oldukça rüzgarlıydı. Sakince yürürken ellerimde birkaç tane fotoğraf belirdi. Hepsi kanlıydı, fotoğraflarda annem ve babam vardı. Tüm korku vücudumu ele geçirdi aniden. Zihnimde sahneler belirmeye başladı. Korkunç çığlıklar yankılandı kafamda. Kanlı görüntüler, yaralı insanlar... Boğazıma takılan hıçkırıklar teker teker çözülürken diz çöküp ağlamaya başladım. Yanımda ise tanıdık yüzden ve onun tatlı gamzelerinden eser yoktu. Göğsümün üstünde kocaman bir yük vardı sanki. Zihnimdeki ses ve görüntüler şiddetini gittikçe arttırdı. Biri tutsun elimden çekip çıkarsın beni bu acı girdabının içinden istedim. Boğulduğumu hissettim.
Sıçrayarak uyandım. Her şeyin kabus olduğunu algılamam birkaç dakikamı aldı. Nefes nefese kendime gelmeye çalışırken aylardır gördüğüm kabusa karşı öfke duydum. Ayaklarımı sarkıtarak yatağımdan kalktım. Kafam çok karışıktı ve gördüğüm şeylerden dolayı hâlâ korkuyordum. Komodinin üzerinden sigaramla çakmağımı alarak terasa yöneldim. Rahat koltuğa oturup bir dalı yakarken kabuslarımın sebebini düşündüm ve acıyla iç çektim.
Bazı günler hiç uyuyamıyordum, bazen ise anca sabaha karşı uykuya dalabiliyordum gördüğüm kabuslar yüzünden. Uyumaktan korkar hale gelmiştim. Kolumdaki saate baktım. Uyuyalı bir saat bile olmamıştı. Sıkıntıyla sigaradan birkaç nefes daha çektim. Rahatlamak için gökyüzüne baktım ve yıldızları inceledim.
Yarın başka bir ülkeye taşınıyor oluşum beni yeterince geriyordu ve üstüne bu kabus hiç yardımcı olmamıştı.
Yepyeni bir hayat başlayacaktı belki de yarından sonra benim için. Hayallerimi gerçekleştirmeme bir adım daha yakındım artık. Son dergimde geçirdiğim üç buçuk dolu sene ardından Vogue başvurum onaylanmıştı. Bu gerçekten çok beklenmedik bir şekilde olmuştu ve açıkçası hala olanlara inanamıyordum. Eylül ayının başında gittiğim görüşmede İngiltere'deki şubelerindeki yazar eksikliğinden bahsetmişlerdi." Eğer kabul ederseniz ay sonunda işe başlayabilirsiniz" demişler ve bana kabul etmemden başka bir seçenek bırakmamışlardı. Halimden memnundum. Bu kadar büyük bir dergide işe başlayacak olmak bana tanrıdan bahşedilmiş çok büyük bir hediyeydi. Sadece ülke değiştirecek olmam ve tüm düzenimin bozulacak olması canımı sıkıyordu. Ailemin tek üyesi kardeşimi geride bırakacak olmam canımı sıkan bir diğer konuydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cure
Fanfiction"Neden izin vermiyorsun bana?" dedi adeta sinirden soluyarak. "Neden seni iyi hissettiren her şeyi kendinden uzaklaştırıyorsun?" Bana yaklaştı, kollarımı kavradı ve gözleriyle ruhumda bir keşfe çıktı. "Bırak da sana iyi geleyim." Alnını alnıma day...