Save Her

108 14 21
                                    

Saat gece yarısına gelirken yatağımdan çıktım. Yani çıkmak zorunda kaldım çünkü artık yemek yemem gerekiyordu. Üzerime siyah ve bana biraz bol gelen kot ceketimi geçirdim, ayakkabılarımı da giyince anahtarımı alıp odadan çıktım. Ceplerimi yokladım ve cüzdanımla telefonumu alıp almadığımı kontrol ettim. Tekrar merdivenlere yönelirken etrafımı kontrol ettim. Muhtemelen berbat gözüküyordum ve kimsenin beni görmesini istemiyordum. Kapüşonlumla saçlarımı kapatıp merdivenlerden yavaş yavaş inmeye başladım çünkü feci şekilde dizlerim ağrıyordu. İki güne düzelmem gerekiyordu çünkü işbaşı yapacaktım.

Lobiye vardığımda sağ taraftaki barı gözüme kestirdim. Belki yemek yedikten sonra biraz keyif yapabilirdim. Otelden çıkıp caddede yürümeye başladım. Hava serindi ve kalın giyinmediğim için üşümeye başlamıştım. Oldukça paspal halimle ortalıkta dolaşmam beni rahatsız etmişti çünkü otele vardığımdaki talihsizliğe göre ünlülerle aynı yerde kaldığım bir gerçekti. Normalde biraz daha özenli giyinirdim fakat bugün çok yorulmuştum ve hiçbir şeye halim kalmamıştı. Şu an bile zor yürüyordum ve mecbur olmasam asla dışarı çıkmazdım. Belki yemek işini otelde de halledebilirdim ama ağrı kesici almayı ertelersem gecem ağrılarla kıvranarak geçecekti.

Birkaç sokak yürüdükten sonra açık bir eczane gördüm ve kapanmaması için dua ederek adımlarım olabildiğince hızlandırdım. Oteldeki ilk yardım çantasında ağrı kesici olmaması çok saçmaydı. Gerçi ilk yardım çantalarında ağrı kesici bulunur muydu bundan da pek emin değildim. Eczanenin içinde benden ve görevliden başka sadece iki genç vardı. Çocuk sıkıntılı şekilde kızdan uzaklaşıp başka bir reyona girdiğinde kız gözlerini devirip prezervatifi göstererek fiyatını sordu ve ardından parayı uzattı. Gerçekten prezervatif almaktan bile utanan biriyle olacağı için onun adına üzüldüm. Reyonlarda gözümü gezdirdim ama asla ağrı kesici bulamadım ve en sonunda görevlinin arkasında olduğu tezgaha yönelerek bir ağrı kesici rica ettim. Adam elinde bir kutuyla depo sandığım yerden geri döndü. "Başka bir şeye ihtiyacınız var mı?" diye sordu. Kasanın yanındaki garfield desenli yara bantlarına baktım ve sonra bir paketini ona uzattım. Parayı ödeyip elimde poşetle dükkandan çıktım.

Dışarısı daha da soğumuştu ve şiddetli bir şekilde rüzgar esiyordu. Yemek yeme işini boşverdim ve otele doğru yürümeye başladım. Sokaklar ıssızlaşmıştı ve sessizdi. Çok geçmeden bu sessizliği hapşırıklarımla böldüm. 'Bütün bunların üzerine bir de hasta olursam cidden çığlık atarım' diye düşünmeden edemedim. Ülkeye ayak bastığımdan beri yolunda giden bir şey olmamıştı resmen. Adeta sürünerek otelin önüne nihayet geldiğimde duvara dayanıp cebimdeki sigara paketinden bir dal çıkardım ardından sakince yaktım. Açlığımı en azından odama yemek söyleyene kadar bastırmak istemiştim. Ben sigaramı kendi halimde içerken otelin önünde bir taksi durdu. İçinden kızıl kıvırcık saçlarıyla oldukça havalı bir kız indi. Elinde tuttuğu zarfla hışımla otelden içeri girdi. İkinci dalımı yakarken telefonda geziniyordum. Instagram'da Dina'nın ikimizi paylaştığı fotoğrafı gördüğümde gülümsedim ve anında özlemle gözlerim doldu.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
CureHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin