First Step To London

136 15 12
                                    

8 saat süren uçuşun ardından yüzüm gözüm şişmiş bir şekilde bavullarımın bantta gelmesini bekliyordum. Diğer bir yandan da gözlerim kahve satan herhangi bir yer arıyordu. Telefonumu açıp Dina'ya indiğimi haber veren bir mesaj attım. Çok geçmeden bavullarım bantta ilerledi. Onları yere indirip çantamı koluma taktım ve gözüme kestirdiğim kafeye girip filtre kahve siparişi verdim. Sıcak karton bardağı alelacele elime aldım. Ücreti ödedim ve köşedeki koltuğa yerleştim. Uçakta verilen iğrenç ve saçma bir şekilde çok pahalı olan kahveden sonra doğru düzgün kahve içmek istiyordum.

Önce kalacağım otelin nerede olduğuna haritadan bakmam gerekiyordu. Telefonumu elime aldım bir yandan kahvemi içerken önce bildirimlere baktım. Leo'dan gelen mesajlara cevap verdim. Derginin benim için ayarladığı oteli haritada işaretledim ardından kahvemi içip biraz kendime gelmeye çabaladım. Bir süre havaalanında koşuşturan tanımadığım yüzleri izledim. Kahvemi bitirdiğimde çantamda cüzdanımı kolay ulaşılabilen bir cebine koyup omzuma taktım, iki elimle birer bavulu çekiştire çekiştire havaalanından çıktım. Kapının önündeki taksilerden birine atlayıp adresi tarif ettim. Yolculuk süresince camdan dışarıyı izledim ve kendimi telkin ettim. 'Sakinleş, hayalini yaşamaya çok yaklaştın.'

Kırk beş dakikalık yolculuktan sonra taksiciye parasını uzatarak arabadan indim. Bagajdan bavullarımı alıp otel girişindeki güvenliklere selam verdim ve içeriye girdim. Resepsiyonist kıza gülümseyerek selam verdim. Kimliğimi teslim edip cüzdanım elimde bilgisayar ekranından gerekli işlemleri yapmasını bekledim. "Kaç gün kalacaksınız Bayan Jones?" boğazımı temizleyip cevapladım: "Dört gün civarı, kesin değil." Çünkü kesinleşmesi için emlakçıyla konuşup evi kiralamalıyım ve bu konuyu düşündükçe geriliyorum. "Ben işlemi dört gün olarak yapıyorum, bir değişiklik olursa tekrar iletişime geçip başka bir odaya geçişinizi yaparız." Kafamı sallayarak onu onayladım, uzattığı anahtarı alıp teşekkür ettim. "7. kata çıkıp sağa dönerseniz odanızı bulabilirsiniz. İyi akşamlar efendim."

Valizlerimi odama çıkarması için görevliye verdim ve merdivenlere yöneldim. Evet 7 katı merdivenle çıkmak zorundayım çünkü asansörde kalmaktan korkuyorum. Görevli merdivenle çıkmama şaşırsa da asansöre binerek beni odamın kapısında bekleyeceğini söyledi. Ve merdivenleri tırmanmaya başladım. 1,2,3,4... Ve dördüncü katta soluklanacağım sırada üst kattan birkaç bağrışma sesi duydum.

"Ne demek dayanamıyorum artık Zayn?" ve sinirle soludu sesin sahibi. "Bu kaosa dayanacak gücüm kalmadı Harry. Anlamıyorsun, her gün başka bir kriz geçirmeme sebep oluyor. Bütün bunlar çok fazla geliyor artık bana. Kafayı yiyecekmiş gibi hissediyorum."

Bir tartışma ortasında kaldığımı fark ettim ve panikledim. Merdivenleri çıkmaya devam mı etsem yoksa geri mi dönsem bilemedim. Ayrıca neden merdiven boşluğunda tartışıyorlardı? Bu insanların odası yok mu?

"Bunları yaşayan sadece sen değilsin, beş yıldır buraya hep birlikte geldik. Bu yaptığın bizi yarı yolda bırakmak!" tırabzanlar titreşti. Konuşan kişinin tırabzanlara vurduğunu anladım ve beni fark edecekler diye korktum. Şu an yanlış anlaşılmaya çok müsait bi konumdaydım ve bundan kurtulmak için bir şey yapmam gerekiyordu. Kararsızlığı bir kenara bırakıp merdivenlere yöneldim. Sonuçta onların tartışmasını bitirmelerini bekleyemezdim.

Merdivenleri çıkarken aynı zamanda telefonumu bulmak için çantamı karıştırıyordum. Belki Dina'yı ararsam biriyle konuştuğum için onları dinlediğim gibi bi kanıya varmazlardı. Telefonumu koca çanta içinde bulmaya çalışmak tam bi ölümdü. Bi yandan yanaklarım utançtan kızarmıştı ve görülmemeyi diliyordum. Ne kadar mümkün olabilirse.

Ayağım merdivenleri kaplayan desenli halıya takıldığında iki elimde çantamdayken öne doğru kapaklandım. Çenemin üstüne düştüğümde acıyla inledim ve bu tartışan iki kişi tarafından fark edilmeme sebep oldu. Yanaklarım domatese dönerken ellerimi çantamdan kurtarıp doğrulmayı denedim.

CureHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin