Yeah, she's very cute.

100 13 12
                                    




Harry         

Gülmemi durduran şey sol tarafımda kopan bir gümbürtü oldu. Resepsiyonda karşılaştığım kız öylece yerde yatıyordu. Oysa az önce enerjisinden yerinde duramıyor bir orada bir şurada hoplayıp zıplıyordu. Alelacele yanına gittim ve önce başını vurup vurmadığını kontrol ettim. Yere oturup kafasını ellerimin arasına alıp herhangi bir kanama olmadığını görünce rahatça bir nefes aldım.

Liam ve yanındaki kıza tekrar baktığımda birbirlerinin omuzlarında sızmış olduklarını gördüm. Ellerindeki şişeler devrilmiş kıyafetlerini ıslatmaktaydılar. Kumral saçları kucağıma yayılmış kızın suratını inceledim. Loş ışık kirpiklerinden yanaklarına gölge düşürüyordu. Başını kucağımdan kaldırmadan nefesini ve nabzını kontrol ettim. Birdenbire bayılması sanki çok olaysız geçen gecemin tuzu biberi olmuştu. Kızın iyi olduğuna emin olduğumda telefonumu cebimden çıkarıp hemen Louis'i aradım. En çabuk ulaşabileceğim kişi oydu. İkinci çalışta telefonu açtı.

"Efendim Hazza?"

"Liam'ı buldum ama yardımına ihtiyacım var." Arkadan Niall'ın meraklı sesini duyduğumda konuşmaya devam ettim. "Niall'ı da getirsen iyi olur. Otelin barındayım ve durum biraz karışık." Konuşurken yerde öylece yatan kızı incelemeye devam ediyordum. Nefesleri uyuyormuş gibi düzene girmişti.

Louis endişeli ve sesli bir nefes verdi. Nefes verişi sigara içtiğini anlayacağım kadar uzun sürmüştü. "Sophia ile sıkıntı yaşıyorlardı, barda olmasına şaşırmadım."

"Madem nerede olabileceğini tahmin ediyordun ben aramaya çıktığımda neden bara bakmamı söylemedin?" Sinirle soluduğumda bulunduğum durumdan oldukça rahatsızdım. Hattın karşısından cevap vermesini beklemeden alelacele konuştum.

"Her neyse hemen Niall'ı alıp bara in. Yardıma ihtiyacım var." Ve konuşmayı sonlandırdım.

Kızın başına dikkat ederek ayağa kalktım ve onu duvara yasladım. Barmen sıkıntıyla bana rahatsız edici bakışlar atıyordu. Şu an o kadar yorgun hissediyordum ki yarın Liam ayıldığında ona sağlam bir dayak atmayı hayal ettim.

Bu gece planım odama gidip yarım bıraktığım şarkıyı  yazmaya devam edip işin içinden çıkamayınca da direkt uyumaktı. Ama onun yerine sabahın saat üçünde bardan arkadaşımı topluyordum. Sadece arkadaşım olsa bir derece ama tanımadığım iki kızı da toplamak zorundaydım. Üstelik kızlardan biri dün Zayn ile olan tartışmama kulak misafiri olmuştu ve kimseye söyleyip söylemediğini bilmiyordum. Zaten Zayn'e hala sinirliydim. Nasıl grubu bırakmayı isteyebilirdi. Grubu geçtim bizi, arkadaşlarını nasıl yarı yolda bırakmayı böyle basit bir şeymiş gibi söyleyebilirdi. "Bu kesinlikle One Direction'un son performansı değil." diyen o değil miydi yarışmanın sonunda? Şimdi o sonu getirmeye mi karar vermişti? Dört senelik emek... Ah her bir gününe o kadar emek vermiştik ki, bunların birden bire yarıda kalacak olması düşüncesi bile organlarımın yeri değişiyormuş gibi hissettiriyordu.

Ben de yorulmuştum. Albüm hazırlığı, albüm lansmanı ve ardından turneler hepsi art arda oluyordu. Ama onun aksine biz dördümüz gruptan ayrılmayı değil uzunca bir tatil yapmayı düşünüyorduk. Sadece bütün bunları düşünürken bile ellerim sinirden titremeye başlıyor ve soluklarım sıklaşıyordu. İki gündür huzursuz ve uykusuzdum. Ve lanet olası Louis kıçını kaldırıp hala bana yardım etmeye gelememişti.

Oturduğum oldukça parlak parkeden kalkıp Liam ve kızıl saçlı kızın yanına gittim. Onların da nefes alışlarını ve nabızlarını kontrol ettikten sonra dökülmekte olan şişeleri toplayıp tezgaha götürdüm. Telefonumu çıkartıp Paul'a barda ilgilenmesi gereken bi olay olduğunu söyledim. Mark'a da aynı mesajı gönderip beklemeye devam ettim. Zaten bütün bunlarla benim değil Mark'ın ilgilenmesi gerekiyordu ama tabiki ona asla ulaşamamıştık.

CureHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin