Sabahın erken saatlerinde, grup arkadaşları tarafından uyandırılmıştı Taehyung. Onlara karşı çıkmamış, aksine uysal bir şekilde davranıp hızlıca hazırlanmıştı.
Dün, bütün gece boyunca düşünmüştü. Düşünmenin bir şey değiştirmediğini fark ettiğinde ise uyuyakalmıştı. Yorgunluk, resmen bedeninin her bir hücresine işlemişti.
Olayların gidişatına bir anlam veremiyordu, ne zaman hayatı bu denli değişmişti ? Son günlerde aklının almayacağı şeyler yaşayıp duruyordu. İşte sırf bu yüzden, akışına bırakmaya karar verdi. Hayallerinden ve arkadaşlarından vazgeçemeyeceğinin farkına vardığı an, bu kararı almıştı.
Hep birlikte kahvaltılarını edip, yurttan çıkmış ve şirkete gelmişlerdi. Şirkete ilk adımını attığı andan itibaren üzerindeki gerginlik kat be kat artmıştı Taehyung'un. Diğerlerine halletmesi gereken bir işi olduğunu ve önden gitmelerini söylemişti. Kendisinin gittiği yer ise, oldukça açıktı.
Kaçmayacaktı. Jungkook'tan kaçmasının hiçbir yolu yoktu. Aksine, kaçmaya çalıştıkça kendini onun dibinde buluyordu. Bu böyle devam edemezdi. Bu yüzden yüzleşmeleri gerekiyordu. Bu gün, bu işi kökünden halledecekti. Tüm cesaretini toplamışken, onunla konuşmalıydı.
Odasının önüne geldiğinde, sekreterini yerinde görememişti. Bunu umursamayıp, derin bir nefes aldı ve kapıyı çaldı. İçeriden onun derin sesinin kendini cevaplamasını beklerken, aldığı tek şey sessizlik olmuştu. Bu saate kadar gelmiş olması gerekmez miydi ? Üstelik ona, eğer burada devam edecekse, sabah odasında olmasını söylemişti. Jungkook'un, eğlencesini yarıda bırakacağını sanmıyordu.
Merakına yenik düşerek, odanın kapısını araladı. İçeriye bir bakış attığında, odanın boş olduğunu görmüştü.
Aklına doluşan düşünceler, merakının giderek artmasına neden oluyordu. Neden şirkete gelmemişti ki ? İç çekip başını iki yana salladı. Neden umursuyorsun Taehyung ? Gelmemiş olması, senin için daha iyi. En azından bir gün daha ondan kaçma şansın var.
Doğru, umursamamalıydı. Ortada kendini ilgilendiren bir durum yoktu. O, şirketin CEO'suydu ve gelip gelmemek onun keyfine kalmıştı. En azından Taehyung kendisine denileni yapmıştı, buraya gelmiş ve onunla yüzleşmeyi beklemişti. Fakat Jungkook gelmediyse, bu onun sorunu değildi. O yapması gerekeni yapmış ve oldukça cesaretli davranmıştı.
Arkasını dönüp odadan çıkacakken, içeri giren sekreteri gördü. Genç kız, kendisine hafifçe gülümsemişti. "Burada ne arıyorsun, Taehyung ?"
Taehyung kızın adını bilmediğini o an fark etti. Bu yüzden bir süre sessiz kalmıştı. Lisa aklına gelen şeyle ona elini uzattı. "Ah tanışmamıştık, değil mi ? Ben Lisa. Bay Jeon'un sekreteriyim."
Taehyung kendisine uzatılan eli tuttu. "Taehyung. Fakat siz zaten bunu biliyorsunuz."
"Bana neden burada olduğunu hala söylemedin."
Taehyung elini ensesine atıp mırıldandı. "Ah, Bay Jeon'la görüşmem gereken bir konu vardı da."
Lisa odanın ortasındaki masaya doğru ilerlerken, Taehyung'a bir bakış attı. "Anlıyorum, fakat Bay Jeon rahatsızlandığı için bugün işe gelmeyecek. Sanırım onunla konuşacağın konunun biraz daha beklemesi gerekecek."
Rahatsızlandığı için gelmediğini mi söylemişti ? Dün gayet iyiydi, birden bire ne olmuştu ki ? Bir dakika, neden umursuyorum ki ? Beni ilgilendirmez. Eminim ki evinde bulunan hizmetçiler ona gayet iyi bakıyordur. Sonuçta o bir zengin, etrafında illa ki ona bakacak insanlar vardır.
Odadan çıkmalı ve arkadaşlarının yanına dönmeliydi fakat yapamıyordu. Neden bilmiyordu ama, şu an tek yapmak istediği şey Lisa'dan onun adresini öğrenmekti. Kulağa delilik gibi geldiğinin farkındaydı. Günlerce kaçtığı adamın eline, resmen bile isteye gitmeyi göze alıyordu. Ama içindeki isteğe karşı koyamayacağının farkındaydı. Çünkü merakı, kendisi için olan endişelerinden daha ağır basıyordu.
Masanın üzerindeki bazı dosyaları alıp odadan çıkmaya hazırlanan Lisa'yla beraber yürüyüp onu durdurmuştu. "Bana... Bay Jeon'un adresini verebilir misiniz ?"
Lisa kaşlarını kaldırıp, dosyaları tuttuğu kollarını sıkılaştırdı. "Konuşman gereken şey, onun evine gitmek isteyeceğin kadar mı önemli ? Cidden, bekleyemez mi ?"
Taehyung başını sallamıştı. "Konuşmamız bekleyebilir, ama ben beklemek istemiyorum. Lütfen, bana adresi verin."
"Bunun iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum, Taehyung. Bay Jeon bundan hoşlanmayacaktır."
Taehyung kendini bu duruma düşürdüğüne inanamıyordu. Resmen o adam için, karşısıdaki kıza yalvaran gözlerle bakıyordu. Üstelik ağzından çıkan sözleri daha sonra hatırladığında, kendine fazlasıyla kızacağına da adım gibi emindi.
Ama şu an, aklındaki her şey silinmiş, sadece tek bir şeye odaklanmıştı. "Sizi zor duruma sokmayacağım, merak etmeyin. Sadece onu görmem lazım. Bütün sorumluluğu ben alacağım, söz veriyorum."
Lisa iç çekip mırıldandı. "Pekala sana adresi vereceğim..."
Adresi aldıktan sonra, Taehyung hızla şirketten çıkmıştı. Bulduğu ilk taksiye binip, adresi vermişti. Niye bu kadar meraklandığını bilmiyordu, fakat şu an bu duyguya bulabileceği bir tanım yoktu. Onu görmek istemişti ve şimdi de yanına gidiyordu. Her zaman duygularına göre hareket eden birisi olmuştu, belki de karşı koyamayışı bu yüzdendi. Söz konusu Jungkook olduğunda, duygularını en had safhada yaşıyordu.
Cidden komikti, daha birbirlerini tanıyalı ne kadar olmuştu ki ? Üstelik buna tanışma demek, ne kadar doğru olurdu orası da bilinmez. Aralarında ki ilişki sadece alt-üst ilişkisiydi. Her ne kadar Jungkook bu ilişkiyi farklı yerlere getirmeye çalışsa da, olan buydu. Bundan fazlası, hiçbir zaman olamazdı.
Adrese vardığında, hızla ücreti ödeyip taksiden inmişti. Gösterişli evin önüne vardığında, derin bir nefes aldı. Elleri titriyordu. Neydi bu ? Vücudu niye böyle tepkiler veriyordu ? Sadece onu görüp, gidecekti. Gözünde bu olayı, bu kadar büyütmesine gerek yoktu.
Zile bastıktan sonra, beklemeye başlamış ve kapıyı bir hizmetlinin açacağını düşünmüştü. Fakat yanılmıştı. Kapıyı ona, Jungkook açmıştı. Yorgun suratı, şişmiş olan gözleri ve çökmüş omuzlarıyla fazlasıyla bitik halde görünüyordu. Her gün gördüğü Jungkook'tan çok farklıydı.
Jungkook karşısında gördüğü bedenle şaşkınlığını gizleyememiş ve hemen sormuştu. "Taehyung ? Senin burada ne işin var ?"
Taehyung ellerini arkasında birleştirip, ona hafifçe gülümsemiş ve başını eğmişti. "Ben, sana geldim..."
Jungkook'un psikopat olduğundan bahsediyordu değil mi ? Unutun bunu, Kim Taehyung ondan daha psikopattı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Obey | Taekook
Fanfiction"Çıkış yapmak istiyorsun değil mi, Kim Taehyung?" Taehyung bakışlarını diğerinin bakışlarından bir saniye bile ayırmadan başını salladı. Bu, diğerinin yüzüne oyuncu bir gülümseme yerleştirmesine neden olmuştu. "O zaman, bana itaat edeceksin..." ****...