[Benimle Kal, Taehyung]

872 76 13
                                    

Cidden, buraya gelirken aklından ne geçiyordu ki ? Üstelik Jungkook'un evine gelmekle kalmamış, yapmaması gerektiğini bildiği halde kendini içeri alıp almayacağını sormuştu. Oysa ki sadece onu görüp, şirkete geri döneceğine kendini fazlasıyla inandırmıştı çünkü planı tam olarak, buydu. Fakat işler, planladığı gibi gitmemişti.

Eh, fırsatı bulan Jungkook'un, bunu kaçırmayacağını hepimiz biliyorduk. Resmen kendisiyle dalga geçebilmesi için, eline bile bile koz vermişti. Daha ne kadar rezil olabilirdi, cidden bilmiyordu.

Fakat birazdan yaşayacaklarına da katlanması gerekiyordu. Sonuçta her şeyi farkında olarak ve kendi iradesiyle yapmıştı, kimse onu zorlamamıştı bu yüzden sesini çıkarmaya hakkı yoktu. Bu sefer, başına gelecekleri hak ettiğini söyleyebilirdik.

Jungkook onu içeri davet ettikten sonra oturma odasına girmiş ve peşinden gelen Taehyung'un tam karşısına oturmuştu. Yüzündeki sırıtmadan, bu durumdan ne kadar hoşnut olduğu anlaşılıyordu. Aslına bakarsak, hoşuna gitmemesi için hiçbir sebep yoktu. Sonuçta Taehyung'u yakınına nasıl çekebileceğini düşünürken, birden bire hiçbir şey yapmasına gerek kalmamıştı. Taehyung ona, kendisi isteyerek gelmişti.

Fakat Jungkook'un eğlenen yüz ifadesine karşılık, Taehyung'un yüzünde kızgınlık ve endişe karışımı bir ifade vardı. "Demek bana geldin huh Taehyung ? İyi olduğuna emin misin ? Senden beklenmedik hareketler bunlar."

Taehyung gözlerini devirip, kollarını göğsünde birleştirdi. "Sana da iyilik yaramıyor be. Üstelik, laflarımı başka tarafa çekmeye çalışma. Ben s-sadece bir an... Ağzımdan öylesine çıkıverdi işte."

Jungkook rahatlamış hissediyordu. Taehyung'un buraya geleceği aklının ucundan bile geçmezdi. Hatta fırsatını bulmuşken kendisinden daha fazla kaçacağını düşünmüştü. Çünkü hala kendisine vermesi gereken bir cevap vardı.

Yapması gereken, tüm olanları yine görmezden gelip kaçmaktı. Taehyung'dan beklediği hareket buydu ama Jungkook'u şaşırtmıştı. Şimdi burada, evinin oturma odasında varlığını hissediyor olmak bile, moralinin düzelmesi için yeterliydi. Kendini şu an, çok daha iyi hissediyordu. Bu yüzden fırsatını bulmuşken, elinden geldiğince anın tadını çıkarmaya bakacaktı.

Dün gece tam anlamıyla korkunç geçmişti. Sarhoş olması yetmezmiş gibi, Lisa'nın omzunda saatlerce ağlamış ve sonrasında da korktuğu şey olmuştu. Yine kriz geçirmişti. Neyse ki, Lisa yanındaydı da normalden daha kısa bir sürede sakinleşmesini sağlamıştı. Tabii, ardından işittiği azarlara değinmiyordu bile. Çünkü biliyordu ki, genç kız her ne kadar bu duruma alışık olsa, her seferinde korkmaktan kendini alıkoyamıyordu.

Yine de, yanında Lisa'nın olmasına şükretmişti. O olmasaydı, bu kadar çabuk atlatamayabilirdi. Dün geceden sonra, Lisa'yla birlikte yaşama kararıyla ne kadar doğru bir seçim yaptığını bir kez daha fark etmişti. Lisa, onu asla zor zamanında yalnız bırakmazdı.

Jungkook elini saçlarından geçirip, Taehyung'a bir bakış atmıştı. "Tamam, diyelim ki gerçekten bir anda ağzından çıktı... Peki neden buradasın ? Yoksa küçük anlaşmamızı başlatmak için yarına kadar bekleyemedin mi ?"

Taehyung duyduğu sözlerle oturduğu yerde sırtını dikleştirmiş ve boğazını temizlemişti. "Buraya geldim diye, anlaşmayı kabul ediyorum anlamına gelmez. Ben, hala düşünme aşamasındayım."

"Ne var biliyor musun, Taehyung ? Ne yazık ki, sana verdiğim zamanın sonuna geldik."

Taehyung, Jungkook'un sıkıştırmalarına daha fazla dayanamayacağını anladığında, boğazını temizleyip oturduğu yerden kalkmıştı. "Ben, en iyisi gidip bir su içeyim."

Mutfağa girdiğinde tezgaha ellerini yerleştirip, başını eğmiş ve derin bir nefes almıştı. Al işte, ne halt yiyeceksin şimdi Kim Taehyung ? Ne vardı sanki hemen geri dönseydin.

Kendi düşüncelerine o kadar dalmıştı ki, Jungkook'un mutfağa girdiğini fark etmemişti. Yanına yaklaşan adım sesleriyle kendine gelmiş ve başını kaldırmıştı. "Ne zamana kadar kaçmaya çalışacaksın, Taehyung ? Benim evimde, benimlesin. Üstelik, buraya kendi iradenle geldin. Cidden, benden kaçmaya çalıştığına emin misin ? Söylediklerinle, davranışların birbiriyle çelişiyor."

Taehyung onun sözlerini duymazdan gelip, diğerine doğru bir adım attı. Elini kaldırıp alnına yerleştirdiğinde, Jungkook anında sormuştu. "Ne yapıyorsun ?"

O ise sadece omuz silkmekle yetinmişti. "Rahatsızlanmışsın ya, ateşin var mı diye bakıyorum." Elini bir süre onun alnında beklettikten sonra, tam indirecekken Jungkook onun bileğini yakalamış ve bedenini arkalarında kalan mutfak tezgahına yaslamıştı. "Oyun mu oynamak istiyorsun, güzelim ?"

Taehyung resmen donakalmıştı. Jungkook'u itmesi gerekiyordu, bileğini tutan elinden kurtulması gerekiyordu fakat hiçbir şey yapamıyordu. Tüm bedeninin titrediğine yemin edebilirdi. Fakat bunun korkunun sebep olduğu bir titreme olmadığının farkında değildi.

"N-Ne oyunu, deli herif ? Ateşin yokmuş, benle uğraştığına göre de gayet iyisin. Tahmin etmeliydim. Eh, görmem gerekeni gördüğüme göre bana müsaade. Ben artık gideyim."

Bileğine sarılı elden kurtulmaya çalıştığında Jungkook tutuşunu biraz daha sıkılaştırmış ve Taehyung'a daha da yaklaşmıştı. "Çekil, Jungkook. Gideceğim diyorum sana."

Biliyordu Jungkook. Taehyung kabul etmese de, kendisi için endişelenmişti. Endişelenmiş olması gerekiyordu... Yoksa neden hiç alakası olmayan birisini görmeye gelsin ki, öyle değil mi ? Üstelik bu zamana kadar hep ona karşı çıkmışken... Bu yüzden bırakmak istemiyordu, bırakırsa bir daha onu kollarının arasında tutamaz diye korkuyordu.

Jeon Jungkook, bir oyun başlatmıştı. Fakat başladığı oyunun içerisinde, duygularıyla beraber kaybolup gidiyordu. Korkuyordu, Taehyung'a ne yaşattığını bilmiyordu ama kendisi çok korkuyordu. Çünkü içinde gitgide büyüyen tüm bu hissiyat, bir yabancı için oldukça fazlaydı. Üstelik, yaşadığı bu duygulara olan yabancılığı, onu daha büyük bir bilinmezin içine sürüklüyordu.

Kendine engel olamamış ve diğer eli Taehyung'un yanağındaki yerini almıştı. Taehyung ise, onun ne yapmaya çalıştığını genişlemiş gözleriyle kavramaya çalışıyordu. "N-Ne ya—" Sözünün kesilmesine neden olan şey, Jungkook'un bir sonraki hamlesiydi.

Alınlarını birleştirmiş ve gözlerini kapatmıştı. Yine başlıyordu işte... Aniden beklemediği bir hareket yapıyor ve tüm dengesini alt üst ediyordu. Jeon Jungkook fazlasıyla umursamaz ve bencildi. Bir tek kendini düşünüyor ve ona göre hareket ediyordu. Taehyung'a neler yaşattığı hakkında, en ufak bir fikri bile yoktu.

Taehyung onu kötülüyordu fakat, kendisinin de aptallık ettiği ortadaydı. Bir şey söylemesi gereken yerde susuyor, karşı çıkması gereken yerde tepkisini göstermiyordu. Daha doğrusu, gösteremiyordu... Ya da göstermek istemiyordu, kim bilir ?

Jungkook birkaç saniye gözleri kapalı şekilde durmuştu. O birkaç saniye, Taehyung için bir asır gibi gelmişti. Bir an önce geri çekilmeliydi, yoksa kalbinin gereksiz yere hızlanmış olan atışlarını duyacağından endişe ediyordu. Elbette, yaşadığı gerginlikten kaynaklıydı fakat yine de bunu fark etmemeliydi.

Jungkook tıpkı bir çocuk gibi mırıldandığında, bu Taehyung için son nokta olmuştu. "Kalsana. Taehyung, benimle kal... Buna ihtiyacım var."

Taehyung biliyordu ki, tam o anda bu adamın ona hissettirdiği o masum çocuk için tüm gardını indirebilirdi. Çünkü ilk defa, Jungkook'un tanıdığından daha farklı olduğunu hissetmişti. Belki de onun hakkında yanılmıştı, huh ? Sana haksızlık ediyor olabilir miyim, Jungkook ? Belki de sandığım kadar kötü değilsindir...

Ve sanırım, artık sana vermem gereken cevaplar... Birden çok daha fazla.


Obey | Taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin