Bu metine sizlere bir soru yönelterek başlamak istiyorum. Sizce hayatın akışı, bu kısa ama yüzyıllar gibi geçen ömür nasıl ilerliyor? Ben hiçbir zaman hayatımın nasıl geçtiğini çözebilmiş değildim. Lise 2'ye başlayan genç bir kızken yıllardır süren bir sorumluluk alacağım aklımın ucundan bile geçmezdi. Deliler gibi seveceğim bir adamın önüme çıkacağını tahmin bile etmezdim. Ve şimdi klavyeye bunları tuşlarken yine içim titriyor ve rahatlamak için sıcak çayımdan bir yudum alıyorum.
Ve yine o belkide canımı en çok yakan o zamana, tarihe, güne o yere dönüyorum. Hastane...
Hastane duvarının bir köşesine çökmüş çaresizlikle bekliyordum. Duygularımı kontrol edemem yüzünden büyük bir şehir harabe halindeyken ben ise artık tamamen yıkılmıştım. Adrien sedyeyle ameliyathaneye götürülürken ki koşuşumu anımsıyorum. Ve beni içeri almadıklarında hastane kolidorlarından delice bağrışımı, sinirden duvarları tekmeleyişimi ve sonra da sakinleşmem için kanıma iğneyle giren ilacı. Gözlerimi açtıktan kısa bir süre sonra o yaşadıklarımın sadece kötü bir kabus olduğunu zanetmiştim. Huzurluca doğrulduğum da bir hemşirenin içeri girmesiyle anılar bir film şeridi misali gözümün önünde tekrardan canlanmıştı.
Evet ben hastanedeydim, Adrien can çekişirken ben burada uzanıyordum. Ve yine evet ben sinir krizi geçirmiştim ve şimdide ani duygu değişimlerimle deliler gibi yine ağlamaya başlamıştım. Hemşire beni sakinleştirmek istercesine tebessüm etmişti. Ve yanıma gelip bir köşeye oturduğunda koyu dağılmış saçlarımı arkaya atmıştı. Yaşlı kadın yine tebessüm ettiğinde dudaklarını aralayıp sevinçle konuşmaya başladı.
Hemşire: İyi misiniz küçük bayan?
Ben: Ben, bilmiyorum ama iyi değilim o iyi olmadığı sürece hiç iyi olmayacağım. Eğer ona birşey olursa...
Hemşire: Onu çok seviyorsun değil mi?
İstekle başımı salladım. Ve hemşire aynen şu cümleyi kurdu "eğer onu gerçekten seviyorsan umudun, bağlılığın ve sevgin onun kalbine ulaşıp ona can verecektir, o seni, seninle olan geleceğini bırakmamak içi savaşacak" demişti. Ve bitmiş serumu kollarımdan çıkartırken yine tebessüm etti. Ve ben tüm umudum,sevgim ve bağlılığımla ameliyathanenin önüne yaklaşıyordum. Bir duvara yaslanıp diz çöktüm ve bu seferde yine damla damla dökülen yaşlara hakim olamadım. Hayatımın bir parçası haline gelmiş ağlamak eylemini neredeyse hergün gerçekleştiriyordum.
Ve gözyaşlarımı üç ayrı gruba ayırmıştım, 1.Üzüntü belkide en çok ağlama sebebim üzüntüydü, ne kadar güçlü durmaya çalışsamda üzüntü her zaman baskın çıkıyordu. 2.Mutluluk belkide en az da bu sebeple ağlamışımdır, mutluluk her zaman tattığım bir pasta, ya da çıktığım macera dolu bir yolculuk olmamıştır benim için. Belki de o yüzden mutluluk, sevinç gözyaşları dökmememin sebebi de budur. Sürekli acıma,kırgınlığıma yenik düştüğüm için, hayatımda üzüntüden başka birşey olmadığına kendimi inandırdığım için. Ve son olarak 3. Umut hayatımda hiç umutlu biri olmadım, yaşamımdan zorunlu birşey beklemedim. Ama belki de şu an ihtiyacım olan büyülü sözcükler üzüntü ya da mutluluk değildi. Sadece tek umuttu, Adrien'a endişemi, korkumu ya da sevincimi yollamayacaktım umudumu ve ona olan inancımı kalbimle aktaracaktım.
O bilinçsizce o sedyede yatarken ona inandığımı ve bizim yaşacaklarımıza, birlikte geçireceğimiz uzun bir geleceğimiz olduğuna inandığımı ve onun yaşayacağını ve çok mutlu...
Cümlenin yarısında kestim çünkü o zamanları düşünüp ne kadar kendimi rahatlatmak istesemde olmuyordu. Her zaman aklımın bir köşesinde kalacak anılardandı bu da. Ve şu an o anlatılmaz acıyı tekrar yaşıyorcasına acıyor kalbim. Dediğim gibi hayatımı şekillendiren üç ağlama katogorisi bulunuyordu. 1.Üzüntü,2.Mutluluk ve son olarak Umut...
Belki de şimdide o zamanda tek ihtiyacım olan umuttu.
Duvar dibinde çökmüş bekliyordum, kolidordan gelen bağrışları duyup yavaşça kafamı çevirdim. Kagami endişeyle attığı çığlıklar arasında onunla ne kadar benzediğimizi fark etmiştim. Aslında benzediğimiz hiçbir unsur yoktu onunla bağdaştığımız tek sebep aynı kişiyi bütün bir dünyayı seviyorcasına sevmekti. Kagami elindeki çantasını bir duvar kenarına savurmuştu o da sinir krizi geçiriyordu ve hemşireler onu sakinleştiremiyordu. Açık kahve gözleri yavaşça beni bulduğunda koşar adımlarla yanıma yaklaşıp koyu saçlarımdan sıkıca tutup beni yere atmıştı. Saçlarımdan tanelerce kopan tellere aldırmadan sırtımda sert bir darbe hissettim. Ve sonra da başıma aldığım sertlikle kısa bir an bilincimi kaybetmiştim. Fakat gözlerimi seyrek kirpiklerimin arasından açtığımda hemşireler Kagami'nin kollarından tutup benden uzaklaştırmaya çalışıyorlardı.
Ve Kagami'nin ağzından dökülen sözcükler içime oturmuşçasına yutkunmuştum.
Kagami: Sen bunu Adrien'a nasıl yaparsın, sen onu hiçbir zaman haketmedin fakat sadece seni sevdiği için sustum. Sen sadece bir canavarsın, ona zarar veren bir canavar!
Duyduğum cümleleri kaldıramamıştım yine ağlıyordum. Canı yanan bir bebek gibi, annesini kaybetmiş bir çocuk gibi ya da sedece Adrien'a verdiğim zararı kaldıramam gibi. Burnumdan savrulan kan gözyaşlarıma karışarak düzensiz kıyafetimi ıslatmıştı. Üzgündüm, kırgındım, parçalara ayrılmıştım ve şimdi bütün bir yapboz parçalarına ayrılmıştı. Artık bizi birleştiren hiçbir unsur, sebep, kişi yoktu.
Tek umudum, tek dileğim, tek istediğim Adrien'ı salıklıyken, ayaktayken rahatça konuşuyorken sadece tek birkez daha görmekti. Ve sonra ona, hayatına, sevdiklerine ve şehrimize zarar vermemek için çekip gidecektim.
Düşüncesi bile ne kadar acıtsa da onun canın yakmaktan acıtmıyordu. Belki de zaman herşeyi telafi ederdi fakat onsuz geçen her günümde ne kadar yıkık olacağımı ve onu hiçbir zaman unutamayacağı bilsemde. Ona olan sevgimden daha büyük birşey vardı içimde ona zarar vermemek...
Tekrardan merhabalar değerli okurlar, diğer bölüm oldukça kısa olduğu için bunu bir telafi bölüm olarak yazdım. Bence hoş bir bölüm oldu fakat artık hikayeyi nereye bağlayacağımı şaşırdığım için yakın bir arkadaşımın kiatbının son bölümünü okuduktan sonra aklıma yattı. Neyse belki hikaye de şu ana kadar yazdığım en uzun bölüm oldu. Keyifle okumanız dileğiyle hikayeme oy atmayı ve görüşlerinizi belirtmeyi unutmayın. İyi okumalar...
Diğer Bölüm için 1520 okuma(yapabiliriz)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mucizevi Aşk
RomanceBir adım ötemdeyken bile ona yaklaşamıyordu. Şimdi sevdiğini söylemişti, üstelik beni. Kara Kedi nin kolları altında gözlerimden yaşlar sürülmesi ya da Luka'nın herşeyi anlayışla karşılaması beni mi bir çukura sürüklemişti. Ve şimdi berrak gökyüzünd...