Acı Bir Mutluluk veya da Küçük Bir Veda

112 11 13
                                    

         Ev işlerini bitirdikten sonra nihayet soluğu bilgisayar ekranının karşısında almıştım. Bütün bir gün boyunca uzun zamandır yapmadığım ev temizliğini bitirebilmiştim. Akşam üzeri gelip gökyüzü siyaha boyandığında akşam yemeğiyle ve olmazsa olmazım yeşil çayımla bilgisayar karşısına geçtim. Günün belki de en keyifli dakikalarını bilgisayar karşısına geçip yumuşak tuşlarla beraber ekranda beliren kelimelerle geçiriyordum. Bütün günün yorgunluğunu sıcak yeşil çay eşliğinde yazarak geçirmek doyumsuz bir rahatlık veriyordu.

Belki de şu ana kadar ki bütün metinlerim de yazacağım en riskli metin olsa da, geçmişimde ki anılarla çoğu zaman yüzleşmek, kimi zaman da hatıralarıma dönüp kocaman bir tebessümle ekran başından kalkmamı sağlıyordu. Dilerseniz başlayalım ama önce çayımdan bir yudum almalıyım. Uzun satırlara başlamadan önce bunu genellikle yaparım çünkü soluksuz bir akışla anlatıyor olurum olayları. Hadi geçelim metnimize...

Yol boyunca ellerimde tuttuğum kocaman ama büyüleyici görünen çiçek buketime bakarak ve taze kruvasanların tarçın kokusunu içime çekerek geçirmeye çalıştım. İnanamıyordum kendime, nihayet o çok beklediğim ziyaret günü gelmişti. Ve ben suratımda ki kocaman güneş gözlüklerinin ardında ki yaşlı gözlerle geçip giden yolu izliyordum. Sanırım çiçekçi bayanla olan sohbetimiz ve fırından çıktıktan sonra hissettiğim yoğun duygular dışıma yansıyordu. Oysa ki Adrien'ın kusursuz yüzüne yaşlı gözlerle değil kocaman bir gülümseme veya gözlerimde açan çiçeklerle çıkmak istiyordum.

Kötü ruh halimin bir çiçek bahçesi güzelliğinde ki kalbini acıtmasını istemiyordum. Sanırım Adrien'a zarar vermemek için artık çok çabalamaya başlamıştım. O mağlum günden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı, olamazdı ama Adrien'ı mutlu görmek koca bir şehri harabeye döndürmüş olmanın verdiği pişmanlığı üzerimden biraz atar diye umuyordum. Nihayet hastaneye ulaştığımızda heyecandan titreyen ayaklarımla arabadan indim. Yürümeye çalıştığımda ayaklarım beni götürmek istemiyor gibiydi.

Fakat inatla adımlarımı atmaya devam ettim, koşarak hastaneye girdiğim gibi personelin yanına vardım.

Ben: Afedersiniz, ziyaret saatleri başladı mı?

Personel: Evet başladı, hastanın ismini alıyım lütfen?

Heyecandan titreyen bacaklarımla birlikte kollarım da başladı bu sefer.

Ben: Adrien...Adrien Agreste!

Personel bilgisayar ekranına bakıp gözlerini bana doğrulttu.

Ben: Imm şey... oda numarasını bulamadıysanız yoğun bakımda kalıyordu.

Personel: Hayır buldum bayan fakat şu an bir ziyaretçi olduğu görünüyor. Biliyorsunuz ki hijyen konusunda dikkat ettiğimizden yoğun bakımlara bir ziyaretçi kabul ediyoruz. O kişi çıktığında size haber verceğim isterseniz şurada bekleyebilirsiniz.

Teşekkür edip gösterdiği koltuğa yöneldim. Yıkılmıştım, kim benden daha önce gelmiş olabilir di ki. Babası ya da sekreteri mi? Sanmıyorum babasının oğlunun yaralandığından bile haberi yoktur eminim ki. Peki Kagami, hayır o olamaz! Panik yapmamla beraber mantıklı düşünemiyordum bir türlü. Kagami benden önce gelmiş olmasını kabul edemiyordum Adrien'ı gören ilk o olmamalıydı.

Sakince düşünmeye çalıştım, öncelikle personelden hangi odada kaldığını öğrenmem lazımdı. Fakat bunu sorarak yaparsam büyük ihtimalle şüphelenirdi. Bu yüzden kafamda bir oyun kurmalıydım. Tereddüt içinde personelin masasına yaklaşıp bir şeyler gevelemeye başladım. O sırada yanındaki filtre kahveye bilerek elim çarparak üzerine döküldü.

Ben: Ben çok özür dilerim, kusura bakmayın

Personel: Hanımefendi keşke daha dikkatli olsaydınız.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 23, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Mucizevi AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin